hekmen.com Kısa Öyküler Serisi
Mezarlık Hikayeleri – 3
Ara İstasyon
Yazan
Hamdi EKMEN
Tamamen ücretsizdir, kaynak gösterilerek çoğaltılabilir, ticari bir amaç dışında basılı kopyaları oluşturulabilir. Diğer tüm telif hakları yazara aittir.
www.hekmen.com
Bu üçüncü hikayemi henüz 29 yaşındayken talihsiz bir şekilde öldürülen
Bekir KARAKAŞ ‘ın anısına armağan ediyorum.
Okuyarak ve paylaşarak desteğini hissettirenlere sonsuz teşekkürlerimle...
Çok uzaklardan duyulan tren sesi onu kendine getirmeye yetti. Gece nöbetleri onun için hep zor olmuştu ve eski memurların tabiriyle henüz "çömez" olduğundan bu nöbetler hep ona denk gelmekteydi. Onlar da başkalarının çömeziydi bir zamanlar. Bu zincir nefret ve intikam duyguları ile sabitlenmiş halkalar gibi uzayıp gidiyordu. Memur, orta yaşlarında, hala hayatının kadınını arayan ve yalnız yaşayan biriydi. Yalnızlığının acısını biraz olsun azaltmak için upuzun beyaz tüyleri olan küçük bir süs köpeği almıştı. İşe birlikte geliyorlar, eve birlikte dönüyorlar ve kısacası günün her saati hiç ayrılmıyorlardı. Artık onunla bir insan gibi sohbet etmeye başlamıştı, her türlü sıkıntısını ve derdini ona anlatıyordu. O anlatırken köpek ise kaşlarını kaldırıp, sanki kaygılı bir şekilde onu dinliyormuş gibi görünüyordu. İkilinin arasındaki dostluk iyice pekişmiş ve bu sayede adam yalnızlığını unutmuştu.
O gece, trenin sesi ile uyanmadan önceki kısa şekerleme esnasında bir rüya gördü. Bembeyaz papatyalar ile dolu tarlada, sislerin arasındaki bir silüetin peşinden koşuyordu ve köpeği önden giderek ona yol gösteriyordu. Takip ettiğinin kim olduğunu şu an hatırlayamasa da onu heyecanlandıran birisi olduğundan emindi. Bir müddet koştuktan sonra takatsiz kalınca kendini büyük beyaz yaprakları olan papatyaların içine bıraktı. Köpeğine seslendi, fakat cevap alamadı. Tedirgin olup kalkmaya çalıştığı sırada ise uzandığı sert toprak birden bataklığa dönüştü ve onu içine çekmeye başladı. Bağırarak sesini duyurmaya çalışsa da etrafta kimseler yoktu. İyice çamura gömülüp kaybolduktan sonra, papatyalar toprağın üzerinde usulca hareket ederek bir mezar görüntüsü verdiler. Nasıl olduysa gömüldüğü yeri şimdi yüksekten görüyordu, gökyüzüne doğru uzaklaşırken kendi mezarını seyrediyordu. İşte tam o esnada aniden ve terlemiş bir şekilde uyandı. Alelacele belindeki feneri çıkardı. Daha önceleri ani elektrik kesintilerinde tüm yolcularla birlikte karanlıkta kalmışlardı. Panik ortamını gidermek ve en azından ne yaptığını hemen görebilmek için fener gerekliydi, o yüzden hep yanında taşırdı. Treni karşılamak için yolcu peronuna çıktı, orada olduğunu belli etmek için feneri üç kez yakıp söndürdü ve beklemeye başladı.
Uzaktan yaklaşan trenin TCDD 'ye ait çok eski model bir buharlı lokomotif olduğunu farketti ve şaşkınlığını gizleyemedi. Gelen trenden daha eski olan duvardaki sarkaçlı saate baktı ve akreple yelkovanın üst üste olduklarını gördü. Bu saatte bir tren seferi beklenmiyordu. İşin daha da garibi, buharlı tren seferlerinin yirmi yıl önce sona ermiş olmasıydı. Geride kalan lokomotiflerin ise eli yüzü düzgün olanları müzelere kaldırılmış, diğerleri sökülüp metal olarak ekonomiye kazandırılmıştı. Belki de makus talihini öğrenince ellerinden kaçan bir asiydi bu, kendi ölümünden kaçmayı başarmıştı. Onu kullanan kişi de en az onun kadar yaşlı ve aksi biri olmalı diye düşündü. Bu düşünceleri devam ederken tren iyice yaklaşmıştı ve yavaşlamaya başladı. Fren kullanıldığında çıkan o iç gıcıklayıcı metal sesi adamın içini parçalıyordu. Tren iyice durunca lokomotifin ağır demir kapısı büyük bir gürültüyle açıldı, üzerinde siyah iş tulumu, arkadan toplanmış esmer saçları ve yüzünün yarısı kömür lekesi olmuş bir kadın indi. Kafasındaki makinist şapkası ile erkek gibi duruyor olsa da, yuvarlak vücut hatları onun kadınlığını yansıtıyordu. Hemen peşinden de siyah parlak tüyleri olan küçük bir süs köpeği iniverdi. Memur gördüklerinin hayal olup olmadığından emin olmak için gözlerini bir kaç kez ovuşturdu. Hala aynı kadının ve köpeğinin loş ışıkta kendisine doğru yürüdüğünü görüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mezarlık Hikayeleri 3 : Ara İstasyon
Short StoryÇok uzaklardan duyulan tren sesi onu kendine getirmeye yetti. Gece nöbetleri onun için hep zor olmuştu ve eski memurların tabiriyle henüz "çömez" olduğundan bu nöbetler hep ona denk gelmekteydi. Onlar da başkalarının çömeziydi bir zamanlar. Bu zinc...