Kabus

605 41 1
                                    

 Okul nedeniyle çok yazamadım üzgünüm. Ama en kısa zamanda oldukça duygusal ve heyecanlı bölümleri atmaya başlayacağım :) Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölüm istek olursa yayınlanacaktır.

--MARY--

  Mary sabahın sessiz boşlugunda süzülen silah sesleriyle sıçrayarak uyandı. Mavi saçları terden alnına yapışmıştı. Hemen yataktan fırladı ve çevresine bakındı. Diğerleri hala uyuyodu. Logan ile Andrew' in odası ise boştu. Hemen ön caddeye bakan pencereye koştu. Caddede kalabalık bir insan grubu çitin oldugu tarafa doğru hızlı adımlarla ilerliyordu.
 Hemen sarı sweatshirtini üzerine geçirdi. Beyaz nike ına ayaklarını yerleştirdiği gibi dışarı fırladı. Ilık meltem saçlarının arasından usulca eserken o da çite dogru ilerleyen kalabalıga katıldı. 
  Aklında  iğrenç sahneler çeşit çeşit canlanıyordu. Özellikle butun gece burası hakkında gördüğü ve hatırlamak bile istemediği kabuslar yüzünden kalbi hızlanmaya başlamıştı. Logan ve Andy'nin ortalarda olmaması ise endişelerini güçlendirmekten başka bir işe yaramıyordu. 
  On dakikalık hızlı bir yürüyüşün ardından çitlere ulaşmıştı. Çitin etrafı insanlarla doluydu. Herkes meraklı gözlerle ilerliyor,ileride olanları görmeye çalısıyordu. Kalabalıgın ayaklarının altından kırmızı bir izin oluştugunu görüyordu Mary. Kalbi artık çıkacak kadar hızlanmıştı. Buna tempolu yürüyüşünün mü, yerdeki kan oldugunu dusundugu sıvının mı yoksa Andy ile Logan'ı hiçbir yerde görememesinin mi yol açtıgını kestiremiyordu. Başlarına bir şey geldiği hakkındaki çekinceleri gittikçe artıyordu. Deli gibi etrafına bakınıyor,onları görmeye çalısıyordu. Diğerleri gibi ilerlemiyor, orada ne oldugunu öğrenmek istemiyordu. Çünkü karşılaşabileceği şeyden ölesiye korkuyordu. 
  Birden güneşte ışıl ışıl parlayan,o tanıdık kıvırcık saçları gördü. Tuttuğu nefesi bırakırken rahatlamış bir halde mırıldandı : "Andy!" 
                                                                        ***
  İleride,insan kalabalıgının diğer ucunda Andy ile Logan meraklı gözlerle etrafı tarıyor,ileriyi görebilmek için parmak uçlarında yükseliyorlardı. Logan'ın kıpkımızı burnu o sıcak havayla müthiş bir tezat olusturuyordu. Sanki ağlamış gibiydi. Hızla onlara doğru ilerlemeye başladı Mary. Cocuklar onu farkettiğinde birden ileri atılıp Andrew'in boynuna sarıldı. Andrew'in ne yapacagını bilmez bakışları ve sarılmasına verdiği acemi karşılıgın arasında 
  "Başınıza bir şey geldi sandım." diye başladı Mary. Korkudan öyle titriyordu ki. Gözyaşalrı yanaklarından süzülürken bu ritme eşlik ediyor gibiydi. "Öldünüz sandım." yerdeki o kırmızı sıvıyı gösterdi " O kan. Sizin sandım. Haklıydılar diye düşündüm. Bu siktiğim yere gelmemeliydik." Kelimeleri hıçkırıklarının arasında anlamsızlaşmaya başlamıştı. 
   Andrew ona daha sıkı sarılmaya başladı. En sakin ses tonunu bulmaya çalısıyordu. "Şşşt. Buradayız Mary. Görüyorsun. Güvendeyiz. Haklıydınız burası emniyetli bir yer." Kızın yüzünü ellerinin arasına aldı ve direkt o gri gözlerine bakarak devam ett " Burada güvendeyiz. Hepimiz. Merak etme." 
  "Oyle mi dersin ?" dedi Logan ileriyi göstererek. Çitin etrafındaki kalabalık açılmıştı ve yerde beyinleri dağılmış halde yatan üç yaratıgın etrafında oluşan kan havuzu güneş ışıgında parlıyordu. Nathan dene herif hemen olay yerine gelmiş,kalabalıgı yatıştırmaya çalışıyordu. 
  "Tamam millet sakin olun. Önemli bir şey değil. Hallettik." 
  Ancak insanların "İki gün içinde üçüncü saldırı." " Hiç bu kadar yaklaşamamışlardı." "Bu iyi değil." diye mırıldanmalarından tatmin olmadıkları belli oluyordu.
  Nathan'ın yanında duran,elinde tuttugu Glock'u ve kaslı yapısıyla oldukça sert duran siyahi bir adam " Evet millet gösteri bitti !" diye kükrercesine bağırdıgında kalabalık dağılmaa başladı. 
  "Neler olmuş böyle?" dedi Mary. Şaşkınlık ve rahatama karışımı bir duygu vardı içinde. 
  "Bilmiyorum. Ama şimdi gidip o herifle konuşacağım." dedi Logan ileri atılırken. 
  Andrew çocugu son anda bileğinden yakaladı. Arkadaşını tanıyordu ve şimdi oraya giderse hiç hoş şeyler olmayacagını iyi biliyordu. 
  "Saçmalama. Şu an sırası değil." 
  "Öyle mi? Ne zamanmış sırası ?" diye karşılık erdi Logan öfkeli gözlerle. Mary onu daha önce böyle gördüğünü hatırlamıyordu. 
  "Belki daireye dönüp diğerleriyle konuşmalıyız?" dedi Mary gerginliği azaltmaya çalışarak. Bunlara ne olmuş böyle diye düşünmeden edemiyordu. 
  "Harika fikir." diye atıldı Andrew "Hadi gi.." 
  "Gençler?" 
  Gelen Nathan'dı. O her zamanki kendinden emin yürüyüşüyle usulca onlara yaklaşıyordu. Diğer kızların aksine Mary bu adamı sinir bozucu bulmaya başlamıştı.   
  "Bir sorun mu vardı?" 
  "Aslında biz de sizinle konuşmak istiyorduk." dedi Logan adama doğru bir adım atarak. 
  Nathan hafifçe gülümseyerek "Şu parazitleri soracaktın değil mi?" diye lafını kesti. éAnayoldan geçerken korna çalan veya yüksek sesle müzik dinleyen bir dangalak yüzündendir büyük ihtimal." dedi. 
  "Bu kadar yakına gelmeleri peki? Nöbet tutan biri yok muydu ?" 
  "Sakin ol genç adam." 
  Mary bu lafın üzerine Logan'ın boynunda atan damarın belirginleştiğini görebiliyordu. Olacaklardan endişelenmeye başlamıştı. Bu adamların karşısında ne kadar şansı oldugunu düşünüyordu bu çocuk ? 
  "Ancak nöbetçilerimiz de her an her yerde olamazlar öyle değil mi ? Hem daha çite dokunamadan icaplarına bakılmış." diye ekledi Nathan. 
  "Peki silah sesi? Onları buraya çekmez mi? " diye lafa girdi Mary. Logan'ı susturmak zorundaydı.  
 Nathan gülümseyerek " Merak etmeyin küçük hanım." Küçük hanım mı diye düşündü Mary. Ne sanıyordu bu adam onu ? Hamur açıp çamaşır yıkayan bir ev kızı mı ? Salgından önce bile asla öyle biri olamamıştı Mary. 
  "Nöbetçi sayısını arttırdık. Adamlarımız da çevreyi kolaçan etmeye başladılar bile.Başka bir şey yoksa, izninizle."  diyerek geldiği yönden uzaklaşmaya başladı. 
  Birkaç saniyenin ardından Logan,Mary ve Andy de diğerlerine haber vermek üzere yola koyuldular. Toplantı vaktiydi.
  
 

Being ZombieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin