Rumplestilskin şaşkındı. Bu küçük şeytan kimdi ve onu neden takip etmesini söylüyordu? Evet, bu biraz gururunu kırmıştı. Aslında günlük hayatta sürekli korkaklık yapıp kendinde gurur diye bir şey bırakmamıştı ama bu umrunda değildi. Şimdiki sorunu bu çocuğun kim olduğu ve onu nereye götürmek istediğiydi.
Rumplestilskin: Bana baksana sen! Adını ve nereye götüreceğini söyle bana.
?: Adım Henry soyadım Mills. Başka bir dünyadan geliyorum ve seni oraya götüreceğim.
Rumplestilskin: Bir dakika, ne? Beni neden oraya götüreceksin ki? Hem ben gelmek istemiyorum. Bir veledin hikayelerine inanmamı bekliyorsan yanılıyorsun.
Henry: Geleceksin çünkü bu dünyada kalmaya devam edersen başın belaya girecek.
Rumplestilskin: Diyorsun. Hmmm. Aptallık etmek istemiyorum ama söylediğin şeyler kulağıma mantıklı gelmeye başladı.
Henry: Aferin. Hadi her şeyini de al da defolup gidelim burdan.
Rumplestilskin: Bir saniye, ilk önce Kraliçemizin huzuruna çıkacaktım.
Henry: Ben ne diyorum, sen neler söylüyorsun şapşal! Az önce dediklerimi ne ara unuttun. Lanet geliyor diyorum, burda mahvolacaksınız diyorum sen beni anlamıyorsun Rumple!
Rumplestilskin: Sözlerine dikkat et! Birkaç küçük işim var! Onları da halledip burdan gideriz, anladın mı?
Henry: Aahh, peki. Ama o lanet iş herneyse çabucak bitir. Çünkü yakın bir zamanda lanet gelecek ve burayı kasıp kavuracak.
Rumplestilskin içinden gülüyordu. "Ne diyor bu çocuk?" Ama bir tarafı onun haklı olduğunu söylüyordu. Evet, şaşalı saraya varmıştı. Şeytan Kraliçe'nin huzuruna çıktı.
Rumplestilskin: Değerli Kraliçem size ölümsüzlüğün çözümünü getirdim.
The Evil Queen: Senin gibi biri bunu nasıl buldu? Neyse dediğin şey neymiş göster bakalım.
Rumplestilskin: Kraliçem bu iksir ölümsüzlük iksiri. Bunu içerseniz sonsuza dek yaşayacaksınız.
Kraliçe iksiri Rumplestilskin'un elinden çekip aldı. Onu gizli sandığına koydu. Şimdilik kullanmayacaktı.
O sırada Henry dışarda Rumplestilskin'i bekliyordu. Tabii ki gizli bir şekilde.
Henry: İşin bitti mi Rumple?
Rumplestilskin: Evet bitti dostum.
Henry: Hadi gidelim buradan. Beni takip et.
Rumplestilskin, Henry'nin arkasından yürümeye başladı.
O sırada Şeytan Kraliçe odasında düşünüyordu.
The Evil Queen: Ben bu iksiri ne yapacağım ki? Keşke şu adama sorsaydım. Hizmetçiler! Şu adamı bulun bana! İşimiz var.
Rumplestilskin ve Henry hızlı hareket ederek Büyülü Orman'ı terk ediyordu. O sırada Henry durdu. Cebinden fasulye çıkardı.
Tam atacakken birkaç atlı sesi duydular. Hemen çalıların arasına gizlendiler. Atlılar Rumplestilskin'i arıyordu. Bunun üzerine Rumplestilskin telaşlandı.Henry: Sakin olur musun? Şimdi sesimizi duyacaklar!
Bir atlı onları buldu. Hemen ikisini de yakaladılar. Bir ata bağladılar.
Henry kendi kendine "Lanet olsun, lanet olsun! Tam gidecekken böyle bir şey olması... Ahh, neyse."
Saraya vardılar. Kraliçenin önüne attılar.
The Evil Queen: Evet, anlat bakalım. Bu ne işe yarıyor?
Rumplestilskin anlatırken Şeytan Kraliçe Henry'yi inceliyordu.
The Evil Queen: Yanındaki çocuk kim? Neyin nesi? Atlıların söylediğine göre saklanıyormuşsunuz. Yoksa benden mi kaçtınız?
Henry: Ben Rumplestilskin'un komşusunun oğluyum. Annem babam yok. Yiyeceğimi onlar karşılıyor. Ayrıca orda avlanıyorduk.
The Evil Queen: Öyle olsun bakalım. Gidebilirsiniz.
Şeytan Kraliçe iksirin kapağını açtı. Tam içecekken Henry Şeytan Kraliçenin üzerine atladı ve sıvı Rumplestilskin'in üzerine döküldü.
The Evil Queen: HAYIIIRR! BU KESİNLİKLE KABUL EDİLEMEZ! NASIL DÖKÜLDÜÜ!! ASKERLER! BANA O KORKAK ADAMI VE KORKUSUZ VELEDİ BURAYA GETİRİYORSUNUZ!!
Henry ile Rumplestilskin koşarak sarayı terk ettiler. Şeytan Kraliçe de sakinleşmek istedi ama olmuyordu. Büyü kitabının sayfasını karıştırıyordu. Evet, daha önce kimsenin denemeye cesaret edemediği bir şey yapacaktı.
Henry ve Rumplestilskin yüksek bir ağaca tırmandılar. Atlılar onları şimdilik bulamazdı. Dinleneceklerdi.
Rumplestilskin: Neden böyle bir şey yaptın? Kraliçe bizi bulduğunda hayatta kalmamız imkansız olacak, bunu biliyorsun değil mi?
Henry: Sen bana güven. Ben ne yaptığımı biliyorum. Bu iksire ihtiyacın vardı. Hadi aşağı inelim.
Rumplestilskin: Sen neyden bahsediyorsun şapşal? Kalbimiz yok olacak. Genç yaşta ölmek istemiyorum.
Henry: Merak etme, ölmeyeceksin zaten. Asırlar boyunca yaşayacaksın.
Ağaçtan indiler ve hızlı ve sessiz bir şekilde hareket ederek gittiler.
Bir yerden sonra Henry durdu. Cebinden fasulye çıkardı ve fırlattı.
Rumplestilskin: Bundan emin misin?
Henry: Bana güven dostum.
Tam atlarken arkalarında kara bir duman vardı. Bunun üzerine hemen atladılar.
Düşerken
Rumplestilskin: AAAAHHHHH! UCUZ ATLATTIK DOSTUUM!! NEREYE GİDİYORUUZ??!?!?
Henry: ORADA GÜVENLİ OLACAĞIN BİR YEREE!! STORYBROOKE!! 😏😏
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKAK/ Once Upon A Time
FanfictionBAŞROL: Rumpelstiltskin, Henry Mills, The Evil Queen, Emma Swan, Prince Charming, Snow White KONU: Rumpelstiltskin'in korkaklığını ve bir portalı anlatmaktadır.