http://birkitapbinyurek.blogspot.com.tr/2017/03/halepte-ask-ibrahim-enes-duruay-uyanis.html
*HALEP'TE AŞK * İBRAHİM ENES DURUAY *UYANIŞ YAYINEVİ*
Matemi üzerine fistan etmiş genç kız koluna yapılan dokunuş ile irkilerek uyandı ama korkmamıştı çünkü koluna dokunan elin zalim bir asker eli olmadığını hissetmişti. O dokunuşta umudu, sevinci ve merhameti hissetmişti. Hislerinde genellikle yanılmazdı. Yanı başındaki bir asker değildi. Yanı başında mütebessim bir anne duruyordu. Kim bilir ki belki de sevdiğinin annesiydi ya da etraftaki binlerce mezardan birinde yatan gencin. Belki dul bir kadındı yani başındaki belki de yetim ve kimsesiz. Hatta hepsi birden de olabilirdi. İşte o kadın, genç kıza müjde verir bir mizaçla şöyle dedi:
"Geliyorlar. Şükürler olsun ki geliyorlar. Doğu'nun ve Batı'nın Rabbi'ne şükürler olsun ki geliyorlar."
"Kimler geliyor?"
"Türkler. Türkler bizi kurtarmak için geliyorlar." Bunu derken kadın göz yaşlarını tutamamış, ağlamaya başlamıştı.
(Tanıtım Bülteninden)
KİTAP YORUMUM
Kitabın özü Halep'te savaşa katılan sevgilisinin ölmesi üzerine ardından yaşadıklarını yazan gözü yaşlı kalan sevgilinin son haykırışları umutsuzlukları, aslında yaşamak istediklerini okuyoruz. Kitabı okurken çok duygusal an'lar yaşıyorsunuz. Eskiden yaşanan temiz aşkları bana hatırlattı. Hani bir bakışa giden bir ömür sevdalar vardı eskiden, ardından destanlar yazılırdı. Savaştan sağ kurtulduğuna sevinemedi bile, onu sevdiğini son kez görmek istediği şekil halbuki hayalinde böyle değildi. Bir ömür gitti, bir ömürler gitti. Yıkıldı Halep, yağmalandı. Sağ çıkan o kadar azdı ki. Kalanlar gidenlerin ardından sevinemediler yaşadıklarına. sahi savaş aslında kimi mutlu ediyordu? Anlamı neydi? Ölüm korkusunu yendi sonra sevdiklerinin cenazesi gelirken kalanlar. Sevinemediler kaldıklarına. Sahi yaşamak sadece nefes almak mıydı? Yoksa nefes almak sevdiklerimiz yanımızdayken mi anlamlıydı? Bunu sorgulayan bir eser göreceksiniz karşınızda.
Kitap ince olmasına rağmen çok misyonu var. Savaşın eksilerini ve aslında kaç masumun canının yandığını anlatıyor. Savaş başlı başına zaten ölümün kendisi değil miydi? Yoksa her gün ölmek, ölümden korkar iken ölümü bazen isteyerek bazen istemeden beklemek. kurban olmak kötü zihniyetin kurbanları arasına girmek. Sahi ölüm neydi. Belki de gerçek ölüm sadece sevdiklerimizin ölümünü görmekti.
Savaşta haklı hiç kimse yoktur. Aslında savaşta kazanan da yoktur ama kaybeden çoktur. Tahammül gücünün bittiği, saniyelerin sayıldığı bombaların sürekli üzerlerine yağdığı saniyeler.
Bir an önce gereksiz ölümlerin son bulmasını diliyorum.
Yazarımızı çok başarılı buldum bu çalışmada. Çünkü kısacık sayfalar da bir şeyler anlatmak zordur çoğu zaman ama yazarımız bunu çok güzel bir dille çarpıcı örnekler ile ele almış. Tahminim gerçek hayat hikayesi olabilir. Bu da ayrı üzücü bir boyut.
DUYGU SONGÜL KAHRAMAN —
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OKUDUĞUM KİTAPLARA YAPTIĞIM KISA YORUMLARIM/DUYGU SONGÜL KAHRAMAN
AléatoireOKUDUĞUM KİTAPLARA YAPTIĞIM KISA YORUMLARIM/DUYGU SONGÜL KAHRAMAN