2.

3.1K 199 135
                                    

Jimin yatağında uyandı. titreyen gözlerini pastel renklerle bezenmiş odasının görüntüsüne açtı. huh? diye düşündü. en son hatırladığı şey yerde ağladığı idi, odasına gittiğini hatırlamıyordu. özellikle de, üzerini değiştirdiğini hiç hatırlamıyordu.

dün gece bir kabus muydu? kendi kendine sordu, geniş gardrobunun üzerindeki katlanmış üniformasını görmek için kafasını kaldırdı.

jimin dilini şaklattı ve gözlerini, kafası karışmış bir şekilde katlanmış üniformasına dikti. ben üniformamı katlamam. jimin'in kafası delicesine karışmıştı, yataktan kalktı, katlanmış kıyafetlerine doğru yürüdü; okulun blazer ceketi ve pantolonu arasından dışarı kaymış notu aldı.

jimin dizlerinin üzerine çöktü, vücudunun tok bir ses çıkararak gül pembesi halının üzerine düşmesine izin verdi. açık sarı notu kavradı.

dün gece için üzgünüm

-mingyu

kısa ve basit bir nottu, ancak mingyu'yu affetmek için yeterliydi. mingyu asla teşekkür etmeyen veya özür dilemeyen bir tipti, ve jimin bununla yaşamayı öğrenmişti.

elindeki kağıt parçasına gülümsedi. gülümsemesi bir şeyi fark ettiğinde soldu. üzerimi mi değiştirdi!? jimin çıldırmış gibiydi, kollarını gövdesine doladı. ayağa kalktı, bacakları titriyordu, yüzü parlak kırmızı bir renge dönmüştü. biri beni... çıplak gördü!?

gözlerini sıkıca kapattı ve dudaklarını bir çizgi haline getirdi, jimin tabii ki diğerinin ona uygunsuz herhangi bir şey yaptığını düşünmüyordu, jimin küçük masum bir çocuktu. sadece birinin onu kıyafetleri yokken gördüğü gerçeği omurgasından aşağı soğuk bir ürperti gönderiyordu.

jimin kendisini peluş koleksiyonun içine gömmek için yatağa koştu, utanç içinde kıvrıldı.

insanlık dışı seslerle geçen otuz dakikadan sonra...

jimin nihayet yataktan çıktı, bazı peluşlar yataktan düşmüştü. dolabına yürüdü, en sevdiği mağazası stylenanda'nın yer aldığı hongdae'de alışverişe çıkmak için kıyafet seçti.

bir saat boyunca dolabını aradıktan sonra nihayet giyilecek mükemmel kombini bulmuştu. bulduklarına gülümsedi. hızlıca onları aldı ve üzerindekileri çıkardı. uyluklarının ortasına kadar uzanan, yüksek belli beyaz bir etek giydi. mükemmel bacaklarını gözler önüne seriyordu. beyaz bol tişörtünün kırmızı yazıları ve '1928' yılının altında bir resim baskısı vardı. üzerine açık mor, düğmeli bir ceket giydi. ayakkabıları topuklu converse'lerdi ve son olarak beyaz bir şapka taktı.

genç kızlar için yeni bir akım başlamıştı. akım, saçlarını oldukça kısa kesmeleriydi, erkek saçı gibi; jimin bu akıma minnettardı, bu sayede o kaşındırıcı peruklardan takmasına gerek kalmıyordu.

hafif bir makyaj yaptı, dudaklarını açık kırmızıyla hafifçe boyadı, ve eyeliner ekledi. aynada kendisine baktı. "mükemmel!" tiz bir sesle bağırdı, gülümsedi, gözleri her gülümsemesinde olduğu gibi büyüleyici yarım dairelere döndü. uzun askılı beyaz çantasını almadan önce aynada kendisine bir kez daha baktı, ihtiyacı olan şeyleri içine koydu.

kapısını gıcırtıyla açtı, mingyu'nun oralarda olmadığına emin olmak için etrafa göz gezdirdi. mingyu onun küçük sırrını çoktan biliyordu, ama jimin böyle giyinince durum ikisi için de garip oluyordu, mingyu aldırdığından değil.

etraf temizdi. kapıyı daha fazla araladı, apartmanın anahtarlarını aldı ve kapıdan çıktı. çıktıktan sonra kapıyı kilitledi.

jimin sabah esintisini soluyarak caddeden aşağı doğru yürümeye başladı. derin nefesler alarak telefonunu çıkarttı ve bir numara tuşladı.

dıt, dıt, dı-

"m-merhaba?" alçak bir ses jimin'in sol kulağına çarptı. jimin çabucak sese gülümsedi.

"jin hyung.~"

"o-oh s-selam... ji-jiminnie."

"hyung alışverişe gitmek ister misin!?" jimin heyecanla söyledi.

"ben um... ah... bi-biraz m-meşgulüm."

"oh," jimin somurttu. "böldüğüm için üzgünüm." eteğinin kenarıyla oynarken mırıldandı ve ayaklarına baktı.

"ü-üzgünüm... mmh... j-jimin."

"önemli değil hyung, belki bir dahaki sefere." diğerinin onu 'gelecek sefere' reddetmeyeceğini bildiği için yüzü aydınlandı.

hat birkaç dakika sessiz kaldı, jimin garip sesler duyuyordu, ancak jin'in o anda ne yaptığı barizdi, bu yüzden sormadı. zihninde beliren düşünce egzersiz yaptığıydı.

"e-evet... g-ah... g-görüşürüz j-jimine."

"görüşürüz hyung!" jimin gülümsedi.

"a-ah nam-"

arama sonlandırıldı.

jimin gökyüzüne bakıp kocaman gülümsemeden önce telefonunu çantasına geri koydu.

"güzel etek." jimin dondu, gözleri yavaşça büyüdü, genelde iltifat almazdı, özellikle de erkeklerden. yavaşça arkasını döndü, gözleri daha da genişledi. önünde duran kişi durdurmaya çalıştığı korkunç sahnenin sahibiydi. bu, aynı okulda oldukları anlamına geliyordu. olamaz, ya tüm okula söylerse!? bana zorbalık etmeye başlarlarsa, yeni bir okula transfer olmaya param yetmez. jimin'in gözleri bu düşünceyle yaşlarla doldu.

"k-kimseye söyleme lü-lütfen, her şeyi y-yaparım." jimin az önce okulundan birine yakalandığı gerçeğini bilerek sızlandı.

"her şeyi mi?"

feminine ::jikook (on hold)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin