On beğeni bile yok yaa😢 Acıyın bana ve on beğeniyi geçin noluur! Son iki bölüm. Okunmazsa valla yazmayacağım.😛
Multimedia:Merih
Elimdeki kağıda son kez göz gezdirdim. Sanırım maddeler yeterliydi. Ama yine de içime sinmeyen birşeyler vardı. Sanki bir sözleşmeden fazlasını yapıyormuşum gibi. Umursamamaya çalışarak masanın üzerinde duran tükenmez kalemi elime aldım. Kağıdın alt köşesinde, ismimin olduğu yere hızlı bir imza attım. O sırada gözüm bir yere takıldı. Adımın yanında başka bir isim daha yazıyordu. Merih Günay. Sanırım onun ismiydi bu.
"Adın bu mu?"dedim gözlerimi kağıttan ayırarak. Anlamadığını fark edince "yani Merih."diye ekledim.
"Başka kimin olabilir?"diye sordu dalgayla. Bu çocuk bazı şeyleri öğrenmeliydi.
Bana laf sokamazsın Merihçik.
"Bilmem. Hani sizin sıçarken bile yardım eden hizmetçileriniz falan var ya, onlardır diye düşündüm."derken hala elimde tuttuğum kağıdı masaya bıraktım. Gözlerinden geçen sinir ve şaşkınlık karışımı duygudan zevk almıştım.
"Daha dört sene önce senin pek farkın yoktu diye biliyordum."dedi yarım ağızla sırıtarak. Nereden biliyordu? Benim üç sene önce babamlardan evimi ayırdığımı nereden biliyordu?
Bunu umursamamaya çalışarak kağıdı ona uzattım. "İmzaladım."
"Sonunda."dedi kağıdı bıraktığım yerden alırken.
Aklımda kalan soruyu sormadan edemeyecektim. "Nereden biliyorsun?"diye sordum gözlerini bana çevirmesini sağlayarak.
"Neyi?"dedi kaşlarını çatarak.
"Ben söylememe rağmen adımı, dört yıl önce babamla evimi ayırdığımı ve belki de daha fazlasını biliyorsun. Nereden biliyorsun?" son cümleyi söylerken şüpheyle gözlerimi ona diktim.
"Neden soruyorsun?"tek kaşını havaya kaldırmıştı.
"Hakkında hiçbirşey bilmediğim birinin beni bu kadar yakından tanıması sinir bozucu. Şimdi sorduğum soruya cevap ver."sert sesime karşı yaptığı tek şey bakmaktı. Milyonlarca anlamı olan ama benim zerre kadar birşey anlamadığım bir bakış... Sanki bakışları benim haberim olmadan sessiz bir savaşa tutuşmuştu gözlerimle.
Ne kadar olduğunu bilmediğim sürenin sonunda gözlerini ilk o ayırdı. Sanki transtan çıkmış gibi başını hafifiçe iki yana doğru salladı. Daha sonra birşey demeden sözleşmeyi alarak masadan kalktı ve hızlı adımlarla kafeden çıktı. Bense şaşkınca arkasından bakmakla yetinmiştim.
Şaşkınlığımı üzerimden attığımda demin olanları sorguladım. Ne demiştim ki şimdi? Aman be! dedim içimden. Ne dediysem dedim, boşver!
Birkaç dakika sonra bende eşyalarımı toplayıp kafeden ayrıldım. Boş sokakta yürürken hava çoktan kararmaya başlamıştı. Canım eve gitmek istemiyordu. Ben de adımlarımı iki sokak ötedeki bara yönlendirdim. Cep telefonumu çıkarıp parmaklarımı ekranda hızla hareket ettirerek Emre isminin üzerine geldim ve aradım. İkinci çalıştan sonra açılmıştı.
"Vay kaçak? Sesini duyan cennetlik! Nerdesin ya?"
"Bende iyiyim Emre, sen nasılsın?"
"Ohoo! Hal hatır sormaya kadar geldiysek iş ciddi. Bir sorun mu var sarı?"beni bu kadar yakından tanıyan bir arkadaşım olduğu için şanslı mıydım, yoksa Allah direk belamı vermiş miydi bilmiyordum. Ama ona evet dediğim anda başımın etini yiyip işleri daha da berbat edeceğini biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evlilik Sözleşmesi
Teen FictionGülmek ne kazandırırdı insana? Onun kitabında hiçbirşey... Gülmek sadece yüzdeki birkaç lanet kasın hareket etmesi sonucu oluşan yapmacık olaydı. Gülmek bir başkasının kalbine ardı arkası kesilmeyen umutlar vaadetmekti. Ve umut peşinde daimi acı g...