Alarım'ın sesiyle yeni bir güne lanet ederek başladım.Ben bu hayata gözlerimi açmak değil nefesimi bile harcamak istemiyordum.Ama ne yaparsın her istediğin her an olmuyor.Hele ki benim gibiler için herşey altın tepside önümüze sunulmuyor.Biz hep emekle kazandık ya canımızı ortaya koyduk ya tenimizi.
Şimdi diyorsunuz ki bu hayata bu kadar lanet eden kim! Ben,ben KUMSAL ILICALI ailem tarafından sevilmeyen,herkesin çirkin diye itelediği o kızım ben.Hayat bana gülmemiş ne yapalım...Ben bunları düşünürken annemin o sesi beni kendime getirdi.
"Kalk masayı kur baban ve abin işe gidecek"
"Tamam"diyebilmiştim kendimin duyabileceği bir sesle,zaten ne diyebilirdim hayır mı diyemem ya da demem çünkü dersem ne olacakları biliyorum.Ya annemden ya babamdan bir fiske dayak yerdim en fazla.Bu hayatta bana iyi gelen tek şey abimdi her zaman yanımda olduğunu bana hissettirdi.Ama artık oda çok yorulmuş gitmek istiyordu benim gibi.Gidemiyor du sebebinin ben olduğu apaçıktı ama her seferinde başka bahaneler üretiyor.sebebinin ben olduğunu belli etmemeye çalışıyor du.Bu yükü taşımamı istemiyor ama ben zaten taşıyordum onu her babam ve annem yüzünden üzüldüğünü gördükçe ben daha çok yıpranıyordum.Bu düşünceleri bir kenera bırakıp masaya kurmaya başladım biraz peynir ve biraz zeytin kahvaltıdan sayılırsa tabi babam içeri girdi içtiği her halinden belli leş kokuyordu."kahvaltıyı hala hazırlamadın mı! "diyip eline aldığı kepçenin yuvarlak kısmıyla ölesiye vurmaya başlamıştı karşısın da düşmanı varmışçasına.ağlamamak için kendimi sıkmayı öğrenmiştim,zorunda kalmıştım.Yorulmuş olduğu her halinde belli bir şekilde durdu hızlı nefes alıp veriyordu bende yerde öylece ona bakıyordum ağrılarımı ve morluklarımı yoka sayarak yüzümde ne acı belirtisi ne de korku belirtisi vardı.Ona böyle bakmam onu daha çok sinirlendirmiş olmalı ki kepçeyi son kez karnıma vurup yere fırlattı ve masaya oturup sigarasını yaktı.Ben ise hiçbir şey olmamış gibi ağrım olduğunu ona belli etmemeye çalışarak kalkıp çayını koyup odama çıktım.
Kapıyı kapatmamla yere oturup kaldım gözlerim dolmuş bir damla yaş akmaya yüz bulmuştu hayır ağlamayacaktım değmezdi.Dört ay,sadece dört ay sonra kurtulacaksın dedim ve ayağa kalkıp aynanın karşısına geçtim moraran yerlerime baktım boynumda,kasığımın üstünde ve kolarımın üstünde vardı.Dokunmaya çalıştım ama acıyla yüzümü buruşturmam bir oldu.Kremi elime alıp sürmeye başladım acıyordu hem de fazlasıyla neyse o işlemide bitirdikten sonra üzerime tam olmayan yıpranmış okul formamı giyindim..
Ben lise üç'e gidiyorum 18yaşıma girmeme sadece 4ay kalmıştı.Diğerlerinden bir yaş büyüktüm ailem beni çalıştırmak için zorladığından bir sene dondurmak zorunda kalmıştım ne kadar abim bu olaya itiraz etsede babam ve annem bu konuda kararlı olup beni göndermemişlerdi okula ama sonradan onlara hem çalışıp hem de okuyabileceğime ikna etmiştim.Gündüzleri okula gidiyor akşamları ise saat 11 kadar açık bir büfede garsonluk yapıyordum ama orasıda pek tekin değildi bin altıyüz maaş alıp aileme bin ikiyüzünü veriyordum tabi onların bundan haberi yoktu.para biriktirmeye çalışıyordum baya birikmişti yaz tatillerinde ailemin haberi olmadan yaptığım ek işlerden kalanlar felanda vardı.O parayı yaşımı doldurunca kendime yeni bir hayat kurmak için biriktiriyorum.
Aşağıdan bağrışma sesleri beni kendime getirdi hemen hazırlanıp şu lanet evden çıkmam gerekiyor du.Çantamı hazırlayıp çıkmak için aşağı indim. Babam abime bağırıyordu ama ne konuda olduğunu anlamamıştım sabret abi yakında kurtulacaksın burdan ve benden...ayağıma geçirdiğim ayakkabıyla hızla evden çıkmam bir oldu. Hızla adımlarla durağa gittim ve dolmuşu beklemeye başladım. İyi bir devlet okuluna gidiyordum İstanbul'un en iyilerinden. Eve biraz uzaktı ama benim için sorun olmuyor du.
Kadıköy dolmuşunun geldiğini görünce binip para uzattım şansıma dolu değildi sonra dediğim cümle bile bana garip gelmişti şansımamı,benim mi!!! Neyse boş bir yere geçip daha ne kadar güçlü durabileceğimi düşünüyordum ki dolmuşun son durağa gelmiş olduğunu fark ettim ve dolmuştan inip okula on beş dk mesafedeki yolu yürümeye başladım. Yolda yürürken herkes bana bakıyordu ama artık alışmıştım bende benim gibi birini görsem bende dönüp bakardım.Yanlış anlamayın güzellikten değil tam tersine yüzümdeki sivilcelere gözümdeki gözlüğe kiloma ve üstümdeki eski kıyafetlere bakıyorlardı hiç birini aldırmadan hızla yoluma devam ettim ve nihayet okula gelmiştim ve hızlı adımlarla sınıfa çıkmaya başladım.
Yanlışlıkla birine çarptım kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırmaya kalkmadan o çirkin ses "kızım önüne baksana gözlüklerinin ayarımı bozuldu bide sen benim üstüme değdin dimi bu hırka ne kadar senin haberin varım ıyyy şimdi sende pire felan da vardır"dedi Gupse "özür dilerim bilerek yapmadım"bide bilerek yapsaydım kızım çekil önümden ya " bu kız beni sinir ediyordu bu okulda niye olduğunuda anlamamıştım fazla zengindi babasının holdingleri felan vardı gitsin kolejde felan okusun zübbe.neyse alışmıştım böyle şeylere.sınıfa çıkıp içeri girmemle bütün gözler bana çevrilmişti ama artık onlarda bu çirkinliğe alıştıkları için önlerine döndüler.fakat sınıfta başka biri vardı o benden gözlerini
çevirmemişti bu kimdi bu gözler tanıdık değildi farklıydı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TENİMDEKİ SESSİZLİK
Teen FictionBir tarafda serin yaz yağmuru diger tarafda korkunç kış fırtınası. Yanmayan sokak lambalarının ürkekliği ve ileride beni bekleyen üç beş köpek. Yine o girdap gecelerinin sessizliği çökmüştü. Asrın idrakine seslenemeyecek kadar ürkektim. Hemen...