←Vita dedit me multum fortuna→

22 2 0
                                    

Joseph'in bölümü

Umarım Kara kurtulmuştur. Hala içimde kötü hisler var. Engel olamıyorum, güvende olduğuna ikna olamıyorum. Adrian Kara'yı bıraktıktan sonra ona inanmış olacak ki kamp alanına gidene kadar hiç konuşmadı yanlarında tutsak bir biçimde gitmiyordum onlardan biriymiş gibi davranıyorlardı yürürken Adrian'ın sağ kolu olan simon bana "susamış görünüyorsun su ister misin? " demişti. Biraz ürkütücü ama güven veren bir duyguydu. Kampa vardığımızda Adrian direk çadıra girdi ve ardından beni çağırdı. Tahtına oturmuş daha doğrusu çökmüştü onu ilk defa bu halde görüyordum doğrusu, üzgün bir ifade ile;
- benim oğlum sen misin?
+ Hayır değilim. Ailemi tanımadan öldüler.
- Miranda'yı tanıyormuydun?
+ Duymadım ismini dedim Adrian hala dalgındı yere uzun süre baktı.
- Bu zamana kadar kimin yanındaydın? Sana kim yardım etti? Kaç yaşındaydın bu arada?
+Kimse! Tek başımaydım.
- Seni serebest bırakıyorum oğlum. Thomas'a söyle alacakaranlıkta Gruo tepesinde bekliyorum onu. Dedi arkamı döndüm çadırdan çıkacakken;
- Oğlum! Mirandaya zorla sahip olmadım. Onu seviyordum. Oda beni seviyordu, ona asla zara vermezdim.
+ Miranda benim annem değil sende babam değilsin. Ama bir kadına bunu yapacak kadar iğrenç bir herifsin. Dedim çadırdan çıkıp Thomas amcanın evine gittim. Kara'yı deli gibi merak ediyordum, acaba yaralanmışmıydı? Ona bir şey olursa asla kendimi affetmezdim benim yüzünden ordaydı, ben hiçbir şey yapamadım, zavallı gibi sadece "kaç" diyebilmiştim. Koşarak ormandan çıktım ana yola gelince otostop çekip çiftliğe geldim. Kapıyı çalmadan içeri girdim.
- Kara! Kara!
Thomas amca ve Sarah teyze korkuyla mutfaktan çıktılar, Thomasın yanına gidip sarıldım ve;
-Kara nerde? O iyi mi? Dedim ve odasına yani üst kata çıkacaktım
+ Kara seninle değil mi Joseph?
- Hayır. Kaçmasını söyledim. Evde değil mi?
+ Dün öğleden sonra seni bulmak için çıktı o zamandan beri dönmedi.
- o Adrian'ı ve tüm adamlarını öldüreceğim! Kara hala onların elinde!
+ hayır değil. Bu çok mantıksız.
- Neden? Mantıksız olan ne?!
+ O kurtlar bile bir saf kurdu sebesiz yere öldürmez hele ki bir dişiyi.. Belkide kaçmıştır. Evine.
- Thomas Amca.. O gitmez.. Gidemez.
+ Neden Joseph gitmemesi için bir sebep mi var ortada?
- ...
+ bildiğin bişeyler olduğunu hissediyorum evlat.
- Thomas Amca... Kara.. Bilmiyorum ama.. Bir his var bırakmaz beni.
+ o zaman kasabayı iyi ara evlat. Bir yerlerde sana ihtiyacı vardır ki yanında değildir.
- Nasıl bulabilirim onu? Koca kasabada.
+ sen bir kurtsun evlat dedi ve güldü, kasabada büyük değil.
Thomas haklıydı, onu aramalıyım pes etmek bana göre değildi. Kapıya yöneldim sarah teyze elinde pamuk ve batikonla yanıma geldi, gülümseyip dışarı çıkmak için kapıyı açtım karşımda sıska ,uzun, siyah saçlı bi herif kapıyı dinliyormuş gibi duruyordu;
- Napıyorsun?
+ ııı.. Selam sen şu Joseph'sin değil mi? Dedi Adrianın adamları gibi kokuyordu boynunu tuttum;
- Kara nerde?
+ Kara nerde mi? Senin yanında değil miydi? Dedi bileğimden tutup kendini kurtardı sonra beni yere itti, vücuduna göre çok güçlüydü. Eğer Kara'nın başına bir şey geldiyse seni parçalar çakal maması yaparım. O seni kurtarmak için canını feda edecekti!
- Lanet olsun! Biliyorum! Eğer onun başına bir şey geldiyse emin ol bende kendimi affetmem anlamıyor musunuz? Ondan başka kimsem yok! O benim geleceğim gibiydi ya da sadece kafamda kurduğum bir hayal. Nerde olduğunu bilmiyorum tamam mı? Ama bu şekilde yardımcı olduğun söylenemez dedim ayağa kalkarken bu arada sen kimsin?
- Git Kara'yı bul! Dedi işaret parmağı ile omzuma dokunurken. Yoksa canın daha çok acıyacak dedi ve eve girdi.

  Ne yaşamak ne ölmek ne nefes almak istiyordum sadece onu bulmak ,ona doyasıya sarılmak ve itiraf etmek, ona onu sevdiğimi itiraf etmek

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Ne yaşamak ne ölmek ne nefes almak istiyordum sadece onu bulmak ,ona doyasıya sarılmak ve itiraf etmek, ona onu sevdiğimi itiraf etmek..
Eve tekrar girdim hızla Kara'nın odasına çıktım çekmecelerini açtım kıyafetlerine baktım hepsi yumuşatıcı kokuyordu, yatağa yöneldim yastığını elime aldım kokusunu tüm iliklerime çektim, o anda gözlerim doldu yatağına oturdum yastığına sarılarak ağlıyordum aklıma dolunaydan sonra bir ay hiç konuşmadığız geldi sessizliği ben bozmuştum; Thomas larin evine yardim etmeye gelmistim. Karada ordaydı, siyah atlet üstüne yeşil kareli gömlek ve altinda jean. Terlemişti ve eli yüzü kir içindeydi ama o anda bile o kadar güzeldi ki. Koyunlara yem veriyordu ama koyunlar onun kurt olduğunu gayet iyi bildiginden bir köşeye sıkışıp korkuyorlardı arkasını döndü beni gördü elindeki yem kovasını fırlattı
"Pardon! Korkuttum mu?" dedim gülerek.
- Hayır. Sadece yanlış zamanda beklenmedik kişisin dedi gülerek
+ bugün biraz.. sana kasabayı tanıtmanın iyi olacağını düşündüğüm için geldim.
- ben buraya geleli bir ay oldu Joseph
+ evet ama bu tur ayrıcalıklı
- öyle mi? Nasıl mış?
+ kasabanın tüm sırlarıda dahil.
- ilgimi çekmedi değil doğrusu dedi gözlerini kısıp. Ama yapmam gereken çiftlik işleri var.. Anlarsın ya?
+ Evet.. Nerden başlıyoruz?
-yardım mı edeceksin?
+ neden olmasın?
- pekala dedi elime yerden bir kova alıp verdi Rosy sağılacak.
+ Rosy?
- Ahırda, sarı olan.
+ oh peki dedim ve sağmaya koyuldum aradan geçen üç buçuk saatin ardından sonunda işler bitmişti. Önce lunaparka gitmiştik dönme dolaba zorla çıkartmıştı beni bende yükseklik korkusu var dememe rağmen. Ve yine beni sakinleştiren oydu, en tepeye çıktığımızda, eliyle kafamı kendine çevirdi gözlerime baktı, nefes almak ne demek? Diye sordum kendime. İşte o anda itiraf etmeliydim ona ama ağzımı açamadım şimdi ise nerde olduğunu bike bilmiyorum. Tamam. Ormana bakmam gerekiyor sanırım onu en son gördüğüm yerden başlamalıyım. O an ki adrenalinle pencereden atlayıp ormana kadar var gücümle koştum. Onu en son bıraktığım yere geldim kokusunu takip etmeye çalıştım ağaçları, yeri, otları kokluyordum burnuma ince bir kan kokusu gelmeye başladı istemsizce kokuyu takip ettim koku ağırlaştıkça Kara'nın kokusunu da alabiliyordum. Gözlerimi kapatip kokuyu takip ettim hızlı adımlarla ona yaklaşıyordum sonunda onu buldum diye sevincekken bir el saçımdan tutup beni geri çekti;
- Kara?!
+ Sen delirdin mi? Uçurumdan atlayacaktın?
- Yine mi sen? Dedim Thomas amacanın evinde gordugum siyah sacli herif beni takip etmisti.
+ kokusunu sende aldın değil mi?
- evet.
+ burdan sonrası uçurum.. Yani.
- Burdan mı düştü sence?
+ Joseph.. Burdan sonrasına ben devam edebilirim sen eve dön.
-...
+ onu bu halde görürsen eger... Üzgünüm ama burdan atlayıpta sağ kalması...
- Kes sesini! Onun bunun çocuğu
+ ben aşağıya iniyorum. Seni düşündüğüm için kusura bakma.
-...
+ bu arada o bağı kırmak o kadar kolay ki tahmin bile edemezsin
- baksana sen. Kara'yı nerden tanıyosun dedim
+ kalan son akrabasıydım.
- uzak mı? Yakın mı? Dedim yüzüme bakmadan ilerledi.
O uçurumun aşağısında sevdiğim kadının cesedi vardı.


Kan TutulmasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin