Burası Da Neresi?

10 2 0
                                    

Uzunca bir süre odamda oturdum.  Burada yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ben boş durmaktan nefret ederdim. Fazla konuşur, yapabildiğim kadar şeyi yapabilirdim. Ama iş üşengeçliğe geldiğinde, benden iyisi de mezardaydı. 

Anladığım kadarıyla burada gece gündüz kavramı yoktu. Hep aydınlıktı ancak kasvetli bir havası vardı. Özellikle de odanın gotik tarzı gözümden kaçmamıştı. Gabriel dışarıdan bakıldığında neşeli bir kız gibi görünürdü herhalde. Ancak kıyafetlerine ve odanın tipine bakılırsa tipik ergenlere benziyordu.
Sanki bir gerilim filmindeymişiz gibi. Bu insan bedeni için zararlı olabilir miydi. Açıkçası umrumda bile değildi. Burada olmak bir rüya bile olabilirdi. İnsanların hükmünün olmadığı ve insanların üstün olmadığı bir dünya. Çünkü insanlar benden pek hoşlanmazlardı. E dolayısıyla bende onlardan. İnsanların hep kaba ve bencil yaratıklar olduğunu düşünmüşümdür. Hayatımda gördüğüm her insan hareketinin bencillik kaynağıyla yapıldığına kalıbımı basabilirim. Anlamdıramadığım bir şekilde davranışlarım insanlara batıyordu. Çünkü sorgulamayı seven  bir insanımdır ancak her insan bundan hoşlanmıyor ne yazık ki. Kendilerinden daha mantıklı düşünen insanlar gördüklerinde onları küçük düşürme çabasına giriyorlar. Bunun sonucunda da büyük bir öfke sorunum çıktı tabii ki.

Düsüncelerimiden kurtulayabildiğim sırada Karemel'in hala uyduğunu fark ettim. Buraya geldiğimden beri kafam o kadar karışıktı ki. Mevsimleri oluşturan birkaç canlı dışında ne olduğunu hala algılayamamıştım.

Birkaç saat öncesinde gelen kız da sinirlerimi bozmuştu açıkçası. Umursamaz bir insan olmayı hep istemiştim. Belki bu sorunlarımın çözümü olacaktı. Ama yapamıyorum işte. Tabii asla bu kadar umursamaz olamazdım.  Bu kadarı da fazlaydı. Evet insan ilişkilerim hiçbir zaman iyi olmadı. Hiç en yakın arkadaş kavramım olmadı. Evet herkesin olduğu gibi benim de insanların içinde o en iyi arkadaşım dediğim oldu. Ancak gerçek anlamda bu benim en iyi dostum dediğim biri olmadı.

En iyisi burada oturmak yerine çıkıp sorunlarımın cevabını öğrenmekti.  Ama Karemel'in kaybolması korkuyordum. Buradaki tek tanıdık şey oydu ve onu kaybedemezdim. Çok rahatsız bir kediydi. Ama yavruyken her yerimi cırmaladığında onu battaniyeye sarardım ve içinde hep uyuya kalırdı. Başka çarem olmadığı için onu uykusundan uyandırma hatasını yapmak zorunda kaldım. Beklediğim gibi bir tepki vermemesi içimi rahatlattı. Yatağın üzerindeki tüylü battaniyeyi alıp onu içine sardım ve kucağıma alıp dışarı çıktım. Kapı tokmağını açmak için bin takla attıktan sonra sonunda kendimi dışarı atabildim. Durduğum katta kimse yoktu ancak koridoru ilerledikçe bir kaç canlı görmeye başladım. Soru sormak isterdim ancak korktuğum bir gerçekti. İleride üç tane insan gördüğümde milli piyangoyu kazanmış mutluluğuyla oraya hızlıca yürüdüm. Giderken de ne diyeceğimi düşünüyordum. Merhaba ben dünyadan geldim ve bu da kedim. Ne diyeceğimi toparlayamadığım için yanlarından hızlıca geçtim. Fazlasıyla komikti ama belli etmemeyi başarabilmiştim. Fark etmeden birine çarptım.  Bu çarptığım çocuk buraya ilk geldiğimde gördüğüm çocuktu. Gördüğümde gözlerimin içi parladı. Çocuk insanlara çok benziyordu ancak sarıya dönük kahverengi gözleri ve beyaz teni onu oldukça farklı kalıyordu. Bunu düşünmem belki komikti ama çok çekci bir çocuktu. Sonunda çocuğu incelemekten garip bakışlarına maruz kaldığımda merhaba diyebilmeyi başardım. 

"Merhaba," dedi sonunda.
"N-nasılsın," diye sorduğumda eh işte dermişçesine vücut hareketlerini belli etmişti.
"Biliyorsundur yeniyim ve ne yapacağımı bilemediğim için de boş boş dolanıyorum. Kimse de bir şey açıklamadı. Yardımcı olabilir misin?"
dediğimde gülümsedi. Sanki bir nedenden konuşmak istemiyor gibiydi. "Ama rahatsız ettiysem," bir ana karamel yerinden kıpırdadı kafam aşağıya indirdiğimde "kesinlikle rahatsız olmadım ama korkabileceğini anlayabiliyorum," dediğinde dikkatim çocuğun dişlerine yöneldi ve  aslında bir vampir olduğunu fark ettim. Geldiğimden beri o kadar değişik şeylerle karşılaşmıştım ki. Hadi ama bu bir ergen kız dizisi olmamalıydı.
Bir de hoş olduğunu düşündüm.

Ne diyorum ben diye kendi kendime sorgularken bir şeyler söyledi ama beynimde bir şeyler döndüğünden odaklanamamıştım bile. 

"Afedersin, karamel dikkatimi dağıttı da odaklanamadım tekrarlayın misin?" dediğimde ufak bir tebessüm belirdi yüzünde.

"Diyorum ki istersen kaleyi gezdireyim. " dediğinde ona minnettar bir bakış atabildim sadece.

Eski yapının içinde dolaşırken gözüm tekrar duvardaki resimlere kaydı. Resimlerde bu sefer büyük harflerle yazılmış dikkat yazısı ve ardından yazıların yuvarlanarak yine eski gördüğüm gibi bir kar patlaması ortaya çıktı. Kafamı direk yanımdaki kale tarihi hakkında bilgiler veren çocuğa çevirdiğimde susmuş ve gözlerini  kısmış ve dikkatle gözlerimin içinde bakıyordu.

Bundan rahatsız olduğumda ismini daha bilmediğimi fark ettim ve aceleyle ismini sordum.

Memnun olduğumu söyledim ancak çocuk ciddi bir şekilde yüzüme bakıyordu. Konu açmam gerektiğini far ettiğimde "burada birkaç insan daha gördüm ama ne diyeceğimi bilemediğim için pek yaklaşamadım açıkçası. Ne gibi bir tepki alacağım bilemedim."

Dikkati dağıldığında "iyi yapmışsın, sinir bozucudurlar," dedi. 

"Tahmin edebiliyorum," dediğimde ufak bir gülücük attım.  "Kafam o kadar karmaşık ki, bir sürü soru var aklımda ama nereden başlayacağım bilmiyorum bile."

Üzülme dediğinde her bölümde bir sınıf olduğunu ve yarın da yetenek Sınavı olduğunu söylemişti. Burada zaman kavramını nasıl ölçdüğümüzü sorduğumdaysa bunu bir büyüyle ölçüldüğünü ve gündelik programımızda zamanı geldiğinde sadece bizim görebileceğiniz bir liste olusturduğumuzdan bahsetti. Fazla karmaşık olduğunu düşündüm tabii ki de. Dünyada kullandıkları gibi bir saat oluşturulsa her şey çok daha kolay olabilirdi. O sırada Karamel'in bunalmış ve terlemiş olduğunu fark ettim. Güle güle dedikten sonra yanından uzaklaştım. Her şey çok garipti.  Sanki yanlış bir şeyler varmış gibi hissediyordum.

Ama şimdi de kaybolmuştum. Çünkü bütün odaların kapıları birbirine benziyordu. Belki odamın önünden bile geçiyor olabilirdim. Telaşla etrafıma baktığımda Karamel'de iyice sıkılmıştı. Acıkmış da olabilirdi. Arkamda tanıdığım bir ses duyduğumda biraz rahatlamış hissettim. Bilmediğim kalabalık yerlerden yaşadığım birkaç olay yüzünden korkuyordum. Gabriel yanıma geldiğinde sinirli bir bakış attı. "Bak bücür senin yüzünden başım belaya girecek."
Anlamsız boş bakışlar attım. Kızın yüzündeki kocaman gül detayına hala alışamamıstım ama çok da hoş duruyordu.
"Aç kalmak istemiyorsan yemek yemelisin ve şu şeyde," dedi. O sırada yanındaki kızı fark ettim ten renkleri aynıydı ama kızın gözleri lilaydı ve cilt renginden farklı duruyordu. Gabriel kadar güzel olmadığını da fark etmiştim.
" Karamel " dedim onu tekrar düzelterek. Çok sinir bozucu davranıyordu.
Herkesin yemek yediği salona girmiştik sanırım. Bir yemekhaneyi anımsatan farklı canlıların bulunduğu yere geldiğimizde herkes hararetli şekilde birbirleri ile konuşuyordu. Normal sosyal bir topluluktan farkı yoktu. Sadece alışkın olduğumun aksine insan dışında farklı yaratıklar vardı. Bir yer bulup geçtiğimizde etrafı incelemeye başladım. Çok geniş bir salondu. Uzunca maçına masalar vardı. Arkada hafif hafif bir müzik vardı ve sesten anlaşılmıyordu. En azından sıcak ve samimi bir havası vardı koridorların aksine. Koridorlarda duvarlardaki şekiller insanı ürkütüyordu ayrıca karanlık ve bir  o kadar basıktı. Herkes bir yere odaklandığında Karamel'in miyavlama sesini duydum ve kafamı kaldırdım. İlgimi çeken ve büyük kürsüde bekleyen kadını gördüğümde küçük çaplı bir şok yaşadım. Kadın konuşurken sessizliği oradaki sessizliği bozan ben oldum.

"Anne."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 09, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BulutanyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin