5

230 8 1
                                    

Basamakları her zamanki aleladeliğinde çıkarken onu neyin beklediğine dair bir fikri yoktu. Her zaman olduğu gibi ablasını defalarca aramasına rağmen ulaşamamış, akşam yemeği davetini bizzat vermek için evine gelmesi gerekmişti. Cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Kapı gıcırtıyla aralanırken içerisi her zaman olduğu gibi soğuktu ancak her zamankinden farklı olarak odada yağmur sonrası toprak kokusu vardı. Kapıyı arkasından yavaşça kapattı.

"Abla," diye seslendi usulca ayakkabılarını çıkarırken. Sağına döndüğünde koridorun sonundaki mutfağa uzaktan baktığında yatağında yoktu. Genellikle evde müzik sesi yoksa ve ablası seslenişlerine karşılık vermiyorsa herhangi bir yerde sızmış olabilme ihtimali yüksekti. Terliklerini giydi, mutfağa doğru adımlarken kulağının dibinde öten alarm sesiyle yerinden sıçradı. Alarm sesi evin içinde yankılanırken başta yangın alarmı olduğunu düşündü ancak ara sıra sigara içtiği için evdeki yangın alarmlarını kapattığını anımsadı. Kapının yanındaki sistem gözüne çarptığında aklına gelen ilk şifreyi girdi ancak fayda etmediğinde değiştirmeyeceği fikrine kapılarak 1234 klasiğini denediğinde alarm susmuştu. 

Ancak ablası bu kadar sorumsuz ve sorumlu olabilirdi.

En yakında, sağında duran mutfak kapısından içeri baktığında ablası orada değildi. Koridorun diğer ucuna doğru yürürken aralık banyo kapısından da orada olmadığı barizdi. Islık çalarak yatak odasına girdiğinde her zaman olduğu gibi etraf dağınıktı. Bir yanda spor malzemeleri ve kirli çamaşırları hiç de uyumlu olmayacak bir şekilde dolabının önünde, yerdeydi. 

İhtimalleri arasında bilgisayar başında ya da koltukta uyumuş olma olasılığı vardı ancak bilgisayar başında olması daha ağır basıyordu. Çalışma odasına girdiğinde ortadaki masada hiç kimse yoktu, bakışlarını odanın diğer ucundaki koltuğa çevirdiğinde de kimse ortalıkta görünmüyordu. Telefonunu cebinden çıkardı ve ablasının numarasını arayıp kulağına götürdü. 

Hat daha meşgule düşmeden yerdeki kırık cam parçalarını ve yapış yapış kırmızı şarap lekesini fark etmişti. Lekeye doğru ağır adımlarla ilerlerken kulağından indirdiği telefonundaki otomatik kadın sesi "Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor, sinyal sesinden sonra mesajınızı bırakabilirsiniz," diyordu. 

Odanın ortasında durmuş tam karşısındaki kan gölüne bakıyordu. Ne kadar uzun süredir orada olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu lakin öylesine uzun zaman olmuştu ki kan rengi koyulaşmış ve zeminde kurumuştu. Yutkundu. Boğazına oturan yumru bir türlü aşağı inmek bilmiyordu. 

Sıkılmış dişlerini serbest bıraktığında "ABLA!" haykırışı sokaktan duyulabiliyordu. Gözyaşları içerisinde dizlerinin üzerine düşmüştü. Kurumuş kan gölüne bakmak istemiyordu ancak gözlerini de çekemiyordu. Kendini suçluyordu. O an, kan gölüne bakarken onu ve kendini suçlayarak hıçkırıklarla ağlıyordu.

Telefonundaki aramaya baktı. Ablasının adı hala ekranda duruyordu, nefes aldı ve bu kez polisin numarasını çevirip kulağına götürdü. Polisler gelene kadar ağlayabileceği kadar ağlamıştı. Ona öğretildiği gibi dik durması gerektiğini biliyordu. Babası ona bastıra bastıra söylemişti "Erkek adam ağlar mı hiç?" diye ama onları aradığında babasının hıçkırıklarıyla telefonu kapatmıştı. Ağlardı.

Polisler evin içinde dolduğunda hala kan gölünün başında oturuyordu. Evin her santiminden, kan gölünden örnekler alırken o sadece oturmuş olanları izliyordu. Kalkmak, hareket etmek ve yakalarına yapışmak istiyordu ancak hiçbirini yapacak gücü kendinde bulamıyordu.

"Edis bey," 

Bu kez başındaki polis memuruna cevap vermesi gerektiğini biliyordu. Yerden destek alarak ayağa kalktığında kendini ayaklarının altından dünya çekilmiş gibi hissediyordu. Karşısındaki orta yaşlı kadına döndü. Saçlarını sımsıkı ensesinde toplamış, bir elini beline koyarken kemerindeki rozeti açığa çıkarmıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KARGANIN SECDESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin