5. BÖLÜM

1.3K 131 3
                                    

Yanındayım 5. Bölüm

Kris Kyungsoo'nun evde olmadığını biliyordu. Ne zaman Kris eve gelmeyecek olsa ya arkadaşı Suho ile ya da Chanyeol ile kalırdı. Üzerini değiştirnek ve duş almak için evine geri geldi. Kapıyı açtığında içeri çok boştu. Evde birinin olmamasından dolayı değil cidden boştu. Yatak odasına gittiğinde resim çerçeveleri boştu ve içindeki resimler çıkartılıp kesilmişti. Yerdeki fotoğraf yığınını karıştırdı Kris. Eline kesilmemiş bir fotoğraf ilişti. Kyungsoo ile beraber bir deniz kenarında gülümseyerek çekildikleri bir fotoğraftı. Gözlerinin yavaşça dolmaya başladığını hissediyordu. 

Daha fazla kendini kaybetmemek için oradan kalktı ve çalışma masasına doğru ilerledi dağılmış masanın üzerinde bir adet beyaz bir kağıt duruyordu. Korkakça içinde ne olduğunu az çok tahmin ederekten kağıdı eline aldı ve yatağa oturarak açıp okumaya başladı. 

"Sevgilim;
Çoğu zaman sana bu sözcüğü söylemeye çalışsam bile yapamadım. Kalbimden kopan tek bir sözcük dudaklarımda hayata tutunamadı hiçbir zaman. 
Seni, bir ilkbahar sabahı güneşin cenneti aydınlattığı bir zamanda buldum. Geldin beni aydınlattın. Ellerimi tuttuğunda o soğuk güz gecesi sanki yaprak dans ediyordu benim sana ait olmam için. Asla ama asla sana söylemeyi beceremediğim o sevgi sözcüklerini kışın soğuk rüzgarı fısıldadı sana. 

Yanımda olduğunda yağmurun bir önemi yoktu biliyordum ki senin aşkının seli zaten beni alıp götürmüştü uzak diyarlara. Beni öptüğün o kış korkmadım üşümekten biliyordum ki beni senin o gözlerin ısıtacaktı. 

Seninle geçirdiğim 3 yıl boyunca sana hiçbirşey veremesem bile senin bana verdiklerin küçük dilsiz bir oğlanı hayata bağladı ve ona kalbi ile konuşmayı öğretti. Her ne kadar kalbim sana itiraf etse bile çoğu şeyi dilim aydınlatmadıktan sonra aşkımı sana hiçbirşey değerini bulamadı. Sana aşkı yaşatamadım ben. Sensizliği tahammül edilemez buldum. Konuşmak isteyipte konuşamadığım her saniye içimdeki o hayat kırıntısı bir bir yok olmuşken senin beni eskisi gibi sevmeni bekleyemem. Ben seni sonsuza kadar bekleyecek olsam bile. 

Benden sonra, benden önce de olduğu gibi mutlu olmanı ve beni hiç tanımamış olmanı diliyorum. Hayatında konuşabileceğin birini bulabilmeni umuyorum. Konuşmak,susmaktan çok daha iyiymiş bunu anladım. Sana söylemeye çalıştığım her kelime içimde fazlaca büyüdü ve sonunda bu mektupta patlıyor minik bir volkan gibi.

Bana yaşattığın her güzel ve aydınlık gün için sana teşekkür ederim. Sensizliğin ne demek olduğuna alışmak uzun sürecek bile olsa asla pes etmeyeceğim. Sen beni kolayca unutabildin ama benim seni unutmam senin yemek yapabilmen gibi. İmkansız.

Belki sana bunu söylememeliyim ama artık Suho ve Chen ile yaşamaya başlayacağım. Sana bir veda edemeden gittiğim için üzgünüm. Gelecekte bir gün senin beni farketmediğin bir zamanda seninle karşılaşmak dileği ile.

Seni seviyorum.

-Kyungsoo"

Kris elindeki gözyaşları ile ıslanmış kağıdı özenle katlayıp yatağa koydu. Elleri titriyordu ve nefes alışverişi çok düzensizdi. Yerinden kalkıp koridorda yürürken mutfağa gidene kadar herşeyi darmadağın etti. Kütüphanesindeki kitapları yerlere attı. Boş resim çerçevelerini kırdı. Sinirini ancak bu şekilde giderebilirdi.

Yatağın ucunda yere yığıldı. Kyungsoo ile geçen 3 yıl boyunca gerçekten aşkın ne demek olduğunu tatmıştı. Mutluydu. Her zaman şapşal bir şekilde gülen o küçük adam onun için çok değerliydi. Kendine küfretti. Sadece Tao'dan gelen "Seni seviyorum" cümlesi ona aşık olmasına sebep olmuştu. Oysa ki Kyungsoo ona 3 yıl boyunca hiç "Seni seviyorum" diyememişti. Aslında artık Kyungsoo'ya aşık değildi Tao'ya olan ilgisi daha fazlaydı fakat Kyungsoo onu bir gün ailesi ile tanıştırdığında onlara Kyungsoo'yu asla incitmeyeceğine dair söz vermişti. Kyungsoo şimdi onun yüzünden herşeye küsecekti. Onu iyi tanıyordu artık. Bu yüzden daima gülmesi gereken kişinin onun yüzünden acı çekmesine izin veremezdi. 

Kendine gelip akşam Kyungsoo ile buluşmak için hazırlandı. Bu son vedalaşmada kendinden soğutmalıydı onu. Eğer ondan nefret ederse kendini üzmezdi. Fakat Kyungsoo gibi iyimser ve iyi kalpli birisi için bu oldukça zordu.

2 saat sonra Nah Nehri'ne bakan bir bankta oturmuş onu bekliyordu. Arkasından yaklaşan adımları duyduğunda yavaşça arkasına döndü. Başı ile hafif bir selam verip işaret dili ile onu selamladı.

"Hoşgeldin. Hava soğuk üşümüyor musun?"

Kyungsoo cevap olarak sadece hayır anlamında kafasını sallamıştı. Kris ona yürüyelim işareti yapınca yanyana biraz yürümeye devam ettiler. Hava soğuktu ve Kyungsoo ellerine eldiven giymediği için titriyordu. Bunu farkeden Kris onun elini tutup kenine çekti ısıtmak için. Belli bir süre Kris kafasını toparlayıncaya kadar yürüdüler. 

Elele tutuşmuş beraber yürüyorlardı. Kris Kyungsoo'nun elini sanki onu kaybedecekmişcesine sıkıyordu. Han Nehri'ndeki parkın köşesine geldiklerinde durdular. Kris, Kyungsoo'yu duvara yasladı. Artık içinde en ufak bir sabır kalmamıştı. Hemen söylemeliydi yoksa hiç söyleyemezdi. 

"Söyle. Sadece bana bir kez olsun seni seviyorum de."

Genç karşısındaki adamın gözlerinden öfke saçtığını farketti. Hiç bu kadar korkmamıştı. Kris ona bakan bu gözler karşısında kendi zor tuttu. Bunu yaptığı için kendinden nefret ediyordu ama başka çaresi yoktu. Eğer Kyungsoo mutlu olmak zorundaysa, Kris'ten nefret etmeliydi. 

"Söyle seni geri zekalı bu kadar zor olan ne! Bunu bile yapamıyor musun? "

Kyungsoo kafasını kaldırdı konuşmak için ağzını açtı ama tekrar kapadı. Yapamadı. O cümleyi 3 yıldır söylemeyi başaramadı.

Kris Kyungsoo'nun elini yavaşça bıraktı ve titreyen dudaklarından tek bir sözcük döküldü. 

"Git"

Evet,gidecekti Kyungsoo. Sevdiği herşeyi ve herkesi bırakarak. Artık mutlu biri olmayacaktı. Eksik ve yarım kalmış biri olarak devam edecekti hayatına. Oradan son kez elini tuttuğu Kris'in elinden kendi elini serbest bıraktı ve sadece dudaklarını oynatarak " Hoşçakal" dedi ve arkasına bakmadan oradan kayboldu.

Kris ağlamamak için kendini zor tutarak evinde bulduğu ikisinin son sağlam fotoğrafı öptü. Ardından onun duymayacağını bildiği halde "Hoşçakal" deyip uzaklaştı."

...........

Ertesi sabah Kyungsoo zaten önceki gece hiç uyumadığı için erkenden kalkmış kahvaltıyı hazırlıyordu. Kahvaltıya gelen Suho ve Chen sadece birer günaydın eşliğinde kahvaltı ettiler. Ikiside dün gece neler olduğunu bilmiyorlar ve Kyungsoo'u üzmemek için soru sormuyorlardı. Kahvaltı bitiminde Kyungsoo odasına gidip eşyalarını hazırladı. Bugün rehabilitssyon merkezine gidecekti. Gerekli olan tüm eşyalarını ve çizim defterini yanına alıp evden çıktı. Sakin sakin yürümeyi tercih etmişti. 

20dklık uzun olmayan bir yürüyüşten sonra merkeze gelmişti. Görevli bayan ile durumunu konuşup onun katılması gerken grupları öğrenmişti. İlk grup tanışma grubuydu. İçeride kimlerin olacağını bilmiyordu. 

Odaya girdiğinde güzel bir terasa açılan bir pencere dikkatini çekmişti. Odadanın 2 duvarı boydan camlarla kaplıydı ve bu ortamı fazla sevimli kılıyordu. Perdesiz camlardan soğuk kışın kar taneleri görünüyordu ve bu Kyungsoo'nun oldukça hoşuna gitmişti. U şeklinde sıralanmış sandalyede oturan bir çok insan vardı fakat kimse konuşmuyordu. Kyungsoo çekingence yerine oturdu ve doktorunun gelmesini bekledi.

Az bir süre sonra Luhan isimli bir doktor odaya girmişti. Bu aceleci doktor kendini tanıtmayı unutunca Kyungsoo ismini isim kartından okumak zorunda kalmıştı. Luhan, bugünkü grup toplantısına her zamanki olduğu gibi tanışma ile başlamıştı. 

(Konuşmalar işaret dili ile)

"Merhaba. Ben sizin grup doktorunuzum. Belli bir süre sizinle ben ilgilenecek sorunlarınıza ben yardımcı olacağım. Sizin aksinize ben konuşabiliyor ve duyabiliyoroum fakat bu grubun amacı şartları eşit tutup birbirimizi anlamak. Isterseniz şimdi sizleri tanıyalım."

Luhan sözünü bitirdiğinde onun sağ tarafından başlayarak kendilerini tanıtmaya başladılar. Bir çoğu ya sağır ya da dilsizdi. Şanslıydı ilk defa bir arkadaşı onun neler hissetiğini anlayabilecekti. Sıra Kyungsoo'ya geldiğinde başı ile hafifçe selam verdi.

"Ben Do Kyungsoo. Dilsizim. Bu kusurum yüzünden daha dün ilişkimi bitirdim. Artık yalnızım ve sanırım kendimi toparlamaya ihtiyacım var."

Salondakiler ona desteklerini belirten işaretler yaptılar ve herkes kendini tanıtmayı bitirince Luhan onlara grup çalısması hakkında birkaç bilgilendirme yapıyordu. O sırada düzensiz bir kapı çalış sesi duyuldu. Kapı yavaşça açıldı ve içeri Kyungsoo'nun boylarında sarışın bir çocuk girdi. Yavaşça özür diledi ve Kyungsoo'nun karşısındaki U biçimindeki yerde oturdu. Yüzüne bir gülümseme yerlestirdi ve devam etti.

" Ben Byun Baekhyun. Sağırım ve buraya geliş amacım. Engellerin hiçbirşeyi engellemediğine inanmak.


-Juni

YANINDAYIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin