M;* Nuages - Dreams*
Bu derin tutkulu özlemimle seninle karşılaşacağım an için gökyüzüne açılmış, sonsuza kadar hiç bitmeyecek bir gezintiye çıkmış gibiydim ve sen bir kez daha gözüktün gözüme o kalabalık, karanlık ve sisli bir oda da işte yine başarmıştın.
Beni bu denle çaresiz, sensiz çırpınışlarım ve kuyuya atılmış bir taş parçası kadar yalnız oluşlarımla, sana tutkulu ve çaresiz bakmamı bu denle başarmıştın. Fakat bu duygulara yenik düşmemek için yine sen yardımcı olmuştun bana. Rüyamda bile olsa beni kontrol edişine hayrandım.
Senin için acıların en dip ve en üçra köşelerini yaşasam bile yine sana sarılma isteğimi söndüremiyordum. İşte bu kadar çaresizdim.
Nasıl unuturum senin o dalgın, düşünceli ve kısılmış gözlerini nasıl unutabilirim?
Bunun gerçek olmasını o kadar çok diliyordum ki. Oysa burada hapsolmak bile istemiştim. Ne kadar gerçek ne kadar hayal bilmesem bile sadece seninle uzaktan uzağa bile olmaya razıydım.
Belli ki de ben yanlıştım, o doğruydu. Bu kadar zordu birleşmemiz.
Bu kadar zor muydu?...
Bu sefer her rüyamda olduğu gibi gülmüyordu, yüzünde yine o yüz ifadesi ... Her seferinde kendisine özenle dikilmiş bir kumaşı aramakta olan o derin ve meraklı bakışları vardı.
Bana bakmasa bile sanki o bakışlar : benim kafatasımı deliyor gibiydi. Benim kafamın içinde bu denle aradığın şey neydi senin? Peki benim sende arayıp bulamadığım tek bir şey bile yokken neden gözlerini benden saklıyorsun ?
Neden bir kez olsun gözlerinin gözlerimle buluşmasına izin vermiyorsun ?
Bu senin suçun değil, aptal beynim hala bana bakamayacağına o kadar inandırmış olmalı ki hayal bile edemiyor zavallıcık.
Burada tam şuanda olmamalıydın... O ışıldayan zeytin taneli gözlerinle ve sanatsal gülüşünle burada olmamalıydın. Bakışların benimle olmamalıydı.
Ama burdasın ve bana bakıyorsun.
İşte o an karanlığın beni çektiğini hissettim, o karanlık senin içinde...
Karanlık olan kalbin.Bedeni sanki hiçbir yere ait değil gibi cansız ve renksiz.
Bir ölü.O an beni büyülemiş ve tesir altına almıştı. Ne yazık ki çevremiz çok kalabalıktı, önümü saran bir sürü kalabalık sürüsü vardı ve o sanki hiç umursamıyor gibiydi. Bunu farkettim...
Kalabalık önümde kol geziyordu onu kapatıp tekrar gösterdiğinde ise kalbim her seferinde yumruğunu sarmış vücuduma güçlü darbeleriyle tekmeyi basıyordu. İşte o sıra...
Tek düşündüğüm bir şey vardı '' Lütfen bana bak. Lütfen...''
''Vakit geçmeden... Sadece bak.'' Diye söylenirken içten içe sessiz çığlıklarımı içime atıp birer bomba oluşlarını seyrediyordum.
İçimde her seferinde bunları sıraladığım da umutsuzluğa kapılmıştım ama inatçılığımla beraber bu umutsuzluğa her seferinde bir kez daha sarılıyordum.
Ve karamsarlığıma gömülüp ''O kahve çekirdeği , ben ise çay yaprağı. Son olarak o gökyüzünde bir kuştu ben ise okyanusta bir balıktım.'' Küçük bir balık olsam bile unutmazdım ki ben seni, bu kadar ayrı yaşamak bu kadar uzak kalmak zorunluluğumuz mu vardı gülüşü güzel, bakışları keskin adam.
İmkansız bir aşka yelken tutmaya ve o gemi içerisin de yosun tutmaya bırakılmış bir kız düşünün. O kız hem çılgın karanlığın dalgalarıyla boğuşuyor hem de içindeki karamsar aşkıyla... Sefil küçük bir kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek ama rüya
Short StoryÖncelikle bu bir hikaye değildir. Bir kelime ele alıp yazdığım bir yazı örneğidir. Uyku ve rüya arasındaki gerçeklik söz konusu ele alınmıştır. Biraz kurgulayıp içtenlikle küçük bir yazı örneği çıkardım, okursanız sevinirim.