Waiting For You

8.7K 153 10
                                    

Waiting For You 1. Bölüm

Jongin parkın sessiz köşesine doğru yürüdü. Sabahın kör bir vakti olduğu için hava da minik bir esinti vardı Yerdeki çiğ tanelerine basınca hışırdı çıkıyor parktaki sessizlikle tezatlık oluşturuyordu. Biraz daha ilerleyip 3lü salıncaklardan ortadakine oturdu. İçlerinde en yüksek olanı buydu ve her zaman kendi büyüklüğünü göstermek için ona binerdi. 
Ayaklarını yavaşça yerde sürtmeye başladı. Gıcırdama sesleri boş mahalleyi doldurmuş Jongin'in beynini delip geçiyordu. Gözlerini yumup sabah çiğle kaplanmış toprak kokusunu içine çekti. Özleyecekti. Ardında bıraktıklarını unutmuş gibi yapıp güçlü görünmeyi başarmak istiyordu fakat yapamazdı. 

Jongin fazla duygusal ve acı çekmiş bir çocuktu. En yakın arkadaşını kaybettiği o günden beri umutsuzluk kaplamıştı her yanını. Hiç arkadaşı olmamıştı. Eğer birini çok severse hep gideceğine inandı. Şimdiyse kendi gidiyordu buradan. Otobüsünün saati yaklaşınca isteksizce yerinden kalkıp bu görüntüyü yeniden hatırlayabilmek için etrafına son kez baktı ve oradan asla unutmamayı dileyerek ayrıldı.
Valizini sürükleyerek otogara vardığında gün yeni kendini gösteriyordu. Busan'ın sıcak ve boğucu havasında bıkmış görünen insanlar sokaklarda yürüyordu. Onlara aldırmamaya çalışarak otobüsüne bindi. 3 saatlik yorucu ama keyifli kılınabilecek bir yolculuk başlıyordu onun için. Kulağına kulaklıklarını yerleştirip kendini yolculuk için serbest bıraktı. Tek kişilik oturmak ona iyi gelmisti ve rahatça düşünmesini sağlıyordu. Yeni hayatına alışma fikri belki de şuan kafasını kurcalayacak tek sorundu. Belki ev tutardı. Kitap klübüne yazılır boş zamanlarında sokakları gezer fotoğraf çekerdi.

Yüzünde minik bir tebessüm oluştu. 'Arkadaş edinmelisin Jongin.' Yalnız büyümüştü ve yalnız yaşamına devam etmesinin onun icin farklı olmayacağını biliyordu. Sorumluluk almak yoktu. İki kişi için düşünmek yoktu. Tek sorun duygularını paylaşabileceği kimsesi yoktu. Dürüst olmak gerekirse oda arkaşı dışında kimse ile konuşmayacağı için belki de konuşmayı bile unuturdu. Kapıldığı saçma fikri kafasından silip geri kalan yolda huzurlu bir uyku çekmeye karar verdi. 

*
Sürücünün yaklaştıklarını belirten anonsundan sonra yavaşça yerinden doğruldu. Öğle güneşi denizin etrafını aydınlatıyordu. Hayranlıkla Seoul manzarasına gös gezdirdi. Hayatına bu büyük ve uçsuz bucaksız gibi gelen şehirde devam edecekti. Büyük gökdelenlerin arasından geçerken kendini minicik hissediyordu. Sık ağaclı yollardan geçerken burayı sevdiğine karar verdi. Her adımda fotoğraf çekmek için farklı bir manzara çıkıyordu karşısına. Yaşayabilmek,hissedebilmek için onca farklı yer...
Otobüs otogara girdiğinde yorgunlukla gerindi. Içine taze havayı çekip valiziyle birlikte yürümeye başladı. Okula gitmek için erken sayılırdı. Bu yüzden gördüğü o büyük meydana gitmeye karar verdi. Sırt çantasından fotoğraf makinesini çıkarıp boynuna astı. Nereden gidileceğini sorduğu bayana selam verdikten sonra yola koyuldu. Kalabalık ama renkli sokağı izlerken adeta büyüleniyordu. Etrafındaki herşeyi merceğine almak istiyordu. Kamerasının yarlarını yapıp kendine bir nokta belirledi. Etrafında belirli açılar ile dönerek panoramik çekim yapmaya çalışıyordu. Sağ tarafına doğru dönerken aniden merceğinde bir çift kahverengi göz gördü. Telaşla ve korkuyla makinasını yüzünden indirip burun buruna geldiği adama baktı. Karşısındaki aynı korkak ifade ile eğilerek karşılık verdi.

"Üzgünüm."
"Üzgünüm."

"Hayır hayır benim hatam"
"Hayır hata bendeydi."

Aynı anda dudaklarından dökülmüş ardı ardına iki cümle... Bu iki yabancı anın yaşattığı sakarlık yüzünden kızarmış yeri izliyorlardı. Açık kahve saçlı elinde cep telefonu tutan geç nazikçe boğazını temizleyip kafasını yukarı kaldırdı. Jongin onun bu hareketine karşılık onu izlemekle yetiniyordu.

"Fotoğraf çekmeyi seviyorsunuz sanırım."
"Sanırım benim gibi sizde."
"Çizmeyi çekten daha çok seviyorum demek daha doğru"

Iki utangaç genç meydanın ortasında durup birbirlerine gözlerinden gülümsüyorlardı. Jongin bir elini stresten cebine sokmuş diger eliyle fotoğraf makinesini tutuyordu 

"Benimle aynı şeyleri seven birini yeni geldiğim şehirde bulmak büyük şans olsa gerek"

"Benim gibi bu şehre yeni gelmiş seni bulmak belki de Tanrı'nın bana acımasından doğan bir lütuftur"

"Derinliklerde saklananların var sanırım benim gibi. Şuan ikimizinde tek ortak noktasının olmaması mutluluk verici."

"Benim adım Jongin."
"Benim adım Yixing."

Tekrardan aynı anda tekrarlanan iki cümle... Aynı anda tekrarlanan iki utangaç gülümseme.. Aynı anda tekrarlanan mahçuplukla başlarını yere eğme. Aynı zamanda yine tekrarlanan iç korkular. Yixing utançla Jongin'e baktığında onun aynı durumda olduğunu görmüştü. İki yabancı birbirlerini tesadüfen bulmuş bile olsalar daha sonra yeniden karşılaşacaklarından emindi.

"Ben bu tesadüfü ikimiz için verilmiş bir şans olarak görüyorum. Umarım seninle bir daha karşılaşırız. Jongin "

Yixing ona minik bir gülümseme sunup oradan ayrılırken ardında utanç ve sevinçle ona doğru gülümseyen umutlu bir genç bıraktı. Eğer ikisi de kalplerinin en saf duygularına inanıyorlarsa yeniden karşılaşacaklarını hissederlerdi.

Waiting For YouHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin