Selam yüce okur topluluğu -her ne kadar çoğunuz bunu okumayacak olsa da asdfg- bu ilk devamlı hikayem olacak gerçekten çok heyecanlandım şu an :d Umarım hoşunuza gider. Daha çok fantastik, bilim kurgu okumayı seviyorum o yüzden yine o türde yazdım. Pek rastlamadığım bir konu benim o yüzden ilginizi çeker diye düşündüm. Okur, beğenir ve görüşlerinizi belirtirseniz çok mutlu olurum ^-^
Ah hadi ama bu saatte bu gürültü de neyin nesi? Yatağın yanındaki komininin üstünde duran saate baktım. Tamam, pek de erken değilmiş. Sıcacık yorganı üzerimden atıp, yatağın dışındaki soğuk havaya alışmak için ayaklarımı aşağı sarkıtıp bir süre bekledim. Pofuduk, ayıcıklı terliklerimi ayağıma geçirip sesin geldiği yere, salona doğru yöneldim. İçeri girdiğim anda teyzem, küçük erkek kardeşim ve Tyler'ın bağırmaya başlamasıyla neler olduğunu anlatmıştım. Doğum günümdü bugün. Aman ne güzel! Hepsinin yüzündeki kocaman sırıtışa daha fazla boş gözlerle bakamadım ve ben de onlar gibi gülümsemeye, gülmeye başladım. Evet, gereksizdi böyle şeyler ama şu an öyle tatlı görünüyorlardı ki. Önce hemen koşup Tyler'ın boynuna doladım kollarımı. En iyi arkadaşımdı. Hatta olmayan abim gibiydi. Aynı yaştaydık fakat beni bir abi gibi sever, korurdu. Tabii ben de onu. Zor zamanlarımda o vardı hep yanımda. Annemi kaybettim ben on dört yaşındayken. Küçüktüm daha, onunla geçireceğim çok zamanım, ondan öğreneceğim çok şey vardı. Fakat lanet bir cinayete maruz kalımştı benim güzel annem. Bunu öğrendiğimde ufak kardeşim Cody ile tatil planları yapıyorduk. Teyzem Mary geldi, bize olanları anlattı. Bize annemizi parası için bi grup eşkiyanın öldürdüğünü söyledi. O an kendimi o kadar savunmasız, o kadar yalnız ve çaresiz hissetmiştim ki. Artık kimsem yokmuş gibiydim. Bir tek Cody vardı. Babam mı? O bizi annem Cody'e hamileyken terk etmişti. Çok zor günler geçiriyordum. Ama ben büyük olandım. Kardeşime destek olmam gerekiyordu. Ona bunu aşıcağımızı göstermeliydim. Bu işi daha da zorlaştırıyordu. İşte bu zamanlar da yanımda hep Tyler vardı. Ona ne kadar teşekkür etsem de bu borcu asla ödeyemem.
Usulca Tyler'ın kollarından ayrıldım ve sekiz yaşında ki küçük, geveze ama bir o kadar da tatlı kardeşime sarıldım. Bir yandan da "Sizi şapşallar, ne gerek vardı böyle bir şeye." diye mızmızlanıyordum. Son olarak da Mary'i sulu bir şekilde öpüp bu kadar sevgi gösterisinin yeterli olduğunu varsayarak pastaya doğru ilerledim. Üstünde iki mum vardı sadece. Mumlardan biri 1, diğeri ise 7 şeklindeydi. Evet, artık on yedi olmuştum.
"Mutlu yıllar, Ronnie." dedi Tyler sevimli gülümsemesiyle beraber.
"Hep bizimle kal. İyi ki varsın, ucube." Cody'e dilimi çıkartıp mumları tek nefeste söndürdüm. On yedime girmiştim ama olgunlaştığım pek söylenemezdi herhalde.
Pastayı dilimleyip, yedikten sonra sıra hediyeye gelmişti. Cody bir paket getirdi ve sulu bir şekilde öptü. Pek belli etmezdik ama içten içe çok bağlıydık. Birbirimizden başka Mary dışında kimsemiz kalmamıştı çünkü.
Paketi açtığımda önce ne olduğunu anlamadım. Sonra fark ettim ki bir cadı değneği ve şapkası vardı. Cidden mi? Bana cadı demeye mi çalışıyorsun seni küçük böcek. Mizah duygusu hücrelerine kadar işlemiş kardeşimi belinden yakaladığım gibi gıdıklamaya başladım. Ta ki nefessiz kalıp, durmamı bile söyleyemediği ana dek.
"Hadi ama en iyi hediye bu, cadı. "dedi kahkaha atarak.
"Kurbağaya çeviririm seni görürsün o zaman cadıyı" diye cevapladım, değneği sallayarak. Bu hareketim Tyler'ı bile güldürmüştü. Ona kötü olduğunu düşündüğüm bakışlarımı attım. Durumu anlamış olacak ki, dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdı.
Mary mücevher kutusuna benziyen bir şey uzattı, sulu gözleriyle gülümseyerek. Neden ağlıyordu ki? Ona sarıldıktan sonra kutunun kapağını araladım. Ucunda yeşil, orta büyüklükte görkemli bir taş olan kolye vardı içinde. Pahalı bir şeye benziyordu. Durumumuz da ortadaydı.
"Mary, bu.. bu çok güzel ama gerçekten hiç gerek yoktu. Ucuz bir şeye benzemiyor."
"Evet, değil zaten. Annenindi o, Ronnie. Annenden kaldı. Artık onu almak için doğru yaşta olduğunu düşünüyorum. " dedi. Annemindi. Ama taktığını hiç görmemiştim. Ya da hatırlamıyor muydum? Hayır, eminim. Onu hiç takmadı. Tyler, yanağımdan süzülen yaşı baş parmağıyla yakalayana kadar ne ağladığımı, ne de Tyler yanıma geldiğini fark etmiştim. Bana içten bir gülümseme bahşetti.
"Gerçekten çok teşekkür ederim. Bu benim için çok değerli." diyerek sıkıca sarıldım Mary'e. O da kollarıyla sardı vücudumu.
Ayrıldığımızda ikimizde kendimizi toparlamıştık. Son olarak Tyler'ın hediyesi vardı. Ona hiçbir şey almamasını, hiçbir şeye ihtiyacım olmadığını defalarca söylemiştim ama yine de alacağını biliyordum. Çok hoş bir bilekligi koluma taktı. Üzerinde R ve T harfleri vardı. Bu gerçekten çok anlamlıydı.
"Çok teşekkür ederim. Çok sevdim." dedim gülümseyerek.
"Beni unutmaman için. On yedi yaşına girince ben pas geçersin falan diye." dedi alayla. Omzuna bir yumruk attım.
"Saçmalamayı kes seni budala. Her ne kadar bir mankafa olsan da seni asla bırakmam. " dedim. Bunu söylememle gözlerinde ki korkunun yerini mutluluk almıştı. Bunu hissedebiliyordum. Onu bırakacağımı düşünüyordu. O da birçok darbe almıştı hayatı boyunca. Yaşam onun için de hiç kolay olmamıştı. Ailesi tarafından hiç kabul edilmedi. Dışlandı hep. Çok az kişi var çevresinde güvenebildiği. Birisi de benim ve beni kaybetmekten korkuyordu. Ama onu asla yanlız bırakmayacaktım.Küçük çaplı doğum günü partisinden sonra Tyler'la beraber her zaman gittiğimiz kafeye gidip biraz vakit öldürdük. Ona bu gece bizde kalmasını söyledim ama halletmesi gereken işler olduğunu geveledi ve gitti. Umarım başını belaya sokmaz.
Vazgeçilmez ikilim olan kulaklığım ve kitabımı almış yatağımda uzanıyordum. Birden kapı yavaşça açıldı ve teyzem izin alan bakışlarla bana baktı.
"Gelsene. Ben de kitap okuyacaktım." Biraz çekingen tavırlarla ilerleyerek yanıma geldi. Bu hali endişelenmeme neden oluyordu.
"Bir şey mi oldu?" dedim oturma pozisyonuna geçerek.
"Artık zamanı geldi sanırım."
"Neyin zamanı? Neden bahsediyorsun sen?" Hiçbir şey anlamamıştım.
"Bak Ronnie, bunları olgunlukla karşılayacağını umuyorum. Lütfen bana ya da annene sinirlenme. Lütfen."
"Anneme ne oldu? Ne alakası var onunla? Çatlama da söyle hadi!" merak etmeye başlamıştım. Annemle ilgili ne olabilirdi ki?
"Bugün sana verdiğim kolye var ya, annenin olan, onu annen sen doğduğundan beri saklıyordu."
"Evet fark ettim. Hiç takarken görmemiştim çünkü."
"Doğru. Takmazdı çünkü, bu onun güçlerini temsil ediyordu. Düşmanlarını üstüne çekip sana zarar vermelerinden korkuyordu." Sözünü kestim.
"Neden bahsediyorsun sen? Ne gücü, ne düşmanı? Annemin ne diye düşmanı olsun pamuk gibi kadındı." cidden sinirlenmeye başlamıştım.
"Bitirmeme izin ver. Annen özel biriydi. Özel güçlere sahipti. O bir cadıydı. Büyü yapabiliyordu. Bizim ailemizde ki özel kişi oydu. Şimdi de bu sensin. Sen bir cadısın, Ronnie. Bir büyücüsün." Histerik bir kahkahayala cevap verdim.
"Yeter bu kadar tamam mı, sen kafayı yemişsin. İçtin mi? Cadıymış. Hah Cody'nin oyunlarından biri mi bu?" ben bağırmaya devam ederken elimi tuttu ve konuşmaya devam etti.
"İnanmanın zor olduğunu biliyorum. Fakat bunlar gerçek. Sen annenin soyundansın. Ama şu an bunu tartışıcak vaktimiz yok. Çünkü daha önemli bir meselemiz var. Annen yaşıyor olabilir."