Sevmeyi ve sevilmeyi yaratan Rabbin adıyla,
Sana bahçemden, solmuş çiçeklerimden selam getirdim Asım. Onlar da öldü benim gibi. Baharda bile açmadılar, rengarenk çiçekleri seyrettiler uzaktan.
Hatırlıyor musun, düşlerimiz vardı bizim. Beraber beton ruhlu kente meydan okuyacak, çiçekler ekecektik mekanik kalplere. Kasvetli fabrikalardan kaçacak, bir deniz kenarında yaşamaya başlayacaktık.
Sahi, gitmesen, düşlerimiz solmasa, biz yarım kalmasak daha güzel olmaz mıydı be Asım?
Sen gideli iki koca seneyi geride bıraktık neredeyse. Biz de yapıyoruz böyle hatalar, bırakıyoruz Asım. Bir şeyleri bırakıp gitmeden edemiyoruz.
Biz insanlar neden böyle kötü alışkanlıklara bulaşıyoruz Asım? Artık bir teknoloji üretilmeli sevgilim, gidenleri getirecek bir şeyler icat etmeli steril beyinli bilim insanları.
Altı yüz yetmiş üç gün geçti Asım ve sen hâlâ dönmedin. Ama biliyor musun Asım, ben yokluğunda geçirmedim hiçbir anımı seni düşünmeden. Ve sonunda bu ızdıraba dayanamayan ruhum senin gibi terk etti beni.
Ben öldüm Asım, sessiz sedasız bir cenaze töreninden sonra -cenazeme kimse gelmedi- kimliği belirsiz kişilerce bir şiir kitabına gömüldüm.
Fakat kimse öldüğüme inanmıyor Asım, annemden başka. Ben de annem üzülmesin diye yaşıyor gibi yapıyorum. Çünkü her gece ağlıyor benim için Asım, hıçkırıklarını duyuyorum yan odadan.
Anneler neden hep üzülüyor Asım? Gel Asım, gel ve seninle meydan okuyalım dünyaya. Annelerin asla üzülmeyeceği bir ülke kuralım önce, sonra o kutlu kadınları, o kutlu ülkeye yerleştirelim.
Bunu ancak ikimiz yapabiliriz Asım, anlıyor musun? Yalnız ikimiz sevgisiz sokaklara anne merhametini yayabiliriz. Bu yüzden artık dönmelisin Asım, dünyadaki tüm anneler için dönmelisin.
leyan, 21.07
🍂
Okuduğunuz için teşekkürler! Umarım Leyan'ı size hissettirebilmişimdir. Düşüncelerinizi de şuraya iliştirirseniz mutlu olurum efendim. Görüşmek üzere!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Mektuplar
Short StoryYine geldi sonbahar, üstelik eylülün on yedinci gününde, bir akşamüstü yakaladı bizi.