Sevmeyi ve sevilmeyi yaratan Rabbin adıyla,
Sana gökyüzünden, yeryüzünün günahlarını arındırmak için yeni yağmurlara gebe bulutlardan selam getirdim Asım.
Birazdan yağmur yağacak sevgilim. İnsanlar oradan oraya koşturacak, şemsiyeler siper edilecek bulutlara. Kimse bulutlara şiir okumayacak, yağmurlara nağmeler mırıldanmayacak. Oysa biz, her yağmur yağdığında dizeler armağan ederdik gökyüzüne.
Ama eylülün on yedisinde dinmez yağmurlarımız dindi Asım, üstelik şiirlerimiz de yarım kaldı. Bulutlar buna dayanamayıp uzun bir dargınlığa kapıldı. Ardından seviyorsevmiyorkokulupapatyalar soldu gözümüzün önünde.
Sen beni bırakıp gittin Asım. Bir kız çocuğunun düşlerini, rengarenk kelebekleri, papatya ve karanfilleri, sonsuz kırlarda çığlık çığlığa uçurtma uçuran çocukları, sabah kahvelerini, yemyeşil ormanları, masmavi gökleri, sokaklarda umarsız neşelerle gezen meczupları, badem ağaçlarını ve sevmeye dair her şeyi alıp o uzak kente gittin.
Yedi yüz on dördüncü günün ilk saatleri bunlar Asım. Yazın da son günü ayrıca. Güz geliyor Asım, eylül tüm ürkütücülüğüyle kapımda bekliyor.
Bu eylül bir ihtilal olsun bizim için. Hani Tufan, "Bir eylül ayında ve günün herhangi bir vakti gideceksin." diyordu ya, biz bir değişiklik yapalım Asım. Bu eylül ayında ve günün herhangi bir saatinde yeniden bir olalım.
Papatyalar ölüyor Asım. Hazan solmuş çiçekleri ve can çekişen umutlarıyla dönüyor. Kırmızı karanfiller sarıya teslim ediyor ruhlarını. Ve ben çiçeklerim gibi umutlarımı da kaybediyorum.
leyan, 31.08
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Mektuplar
Short StoryYine geldi sonbahar, üstelik eylülün on yedinci gününde, bir akşamüstü yakaladı bizi.