SİLAH
Bir türlü geçmek bilmemişti bugün ama nihayetinde mesai sonu gelmişti. Alel acele hazırlanıp çıkmak üzereydim ki çalışma arkadaşım Zafer bu halimi görüp;
"Hayırdır Fazıl bu ne acele?''
Zafer benim odamın hemen yanındaki odada çalışıyordu. Uzun boylu , orta kilolu biriydi. Saçları kıvırcık , gözleri küçük ve kahverengiydi.
"Hiç dışarıda biraz işim vardı da geciktirmeyeyim dedim. Öyle görüldüğü gibi bir aceleciliğim yok aslında."
"Hayır seni hiç bu kadar telaşlı görmedim o yüzden merak ettim. Neyse seni daha fazla meşgul etmeyeyim. "
Dedi ve kapıya yönelip çıktı. Onun hemen ardından bende kendimi dışarı attım.
Doğruca Şükrü'nün yanına gidiyordum. Kısa sürede yerine vardım. Her zamanki yerindeydi.
"Merhaba Şükrü. Nasıl gidiyor işler."
"Sağol Fazıl Abi. Çok şükür yuvarlanıp duruyoruz işte.’’
‘’Sana önemli bir işim düştü. Acilen bir tabancaya ihtiyacım var. Senin böyle tanıdıkların vardır tedarik edebileceğin.’’
Şükrü korku dolu , sorgular gözlerle bakıyordu. Beni çok sever , sayardı. Belli ki başıma bir şey geldiğinden şüpheleniyordu. Konuşmasına yansımış psikolojik haliyle ;
‘’Ne oldu abi! Neden silaha ihtiyaç duyuyorsun ki? ‘’
Onu iki omzundan kavrayıp gözlerine bakarak;
‘’Dur sakin ol Şürkü bir şey olduğu falan yok. Biliyorsun Her gün para dolu çanta ile sokak , cadde dolanıyorum. Paraları korumak amaçlı sadece bu silah diğer zamanlar taşımayacağım.’’
Şükrü rahat bir nefes alarak hafif tebessümle ;
‘’Ah be abi bende peşine birileri falan düştü sandım. Sana elbette yardımcı olurum Fazıl Abi.’’
‘’Sağol Şükrü beni mahcup etmeyeceğini biliyordum. İşin yoksa gidelim hemen.’’
‘’Önce şu malları depoya götürmem gerek Fazıl Abi. Ben seni yarım saate evinden alırım.’’
‘’Peki evde bekliyor olacağım seni. Hadi sana kolay gelsin ‘’
‘’Sağol Fazıl Abi , görüşürüz.’’
Şükrü benim ardımdan hemen toparlanmaya koyuldu bende aynı adımlarla dokunduğum sabahki kaldırımla evime doğru yol aldım.
Çok geçmeden Şükrü kapıyı çaldı, bende üzerime bir miktar daha para alıp Şükrü’yü çok bekletmeden çıktım.
‘’İyi akşamlar Şükrü, uzak mı gideceğimiz yer?’’
‘’Hayır abi şu kestirme sokaktan hemen varırız.’’
Dediği gibi caddenin hemen karşısındaki kestirme sokaktan bir binaya girdik. Bayağı eski ve yıkık olan binanın içinde kimsecikler yaşamıyordu. Pencerelerden zerre ışık sızmıyordu öyle ki ilk gördüğümde bana gözleri karanlık bir canavarı anımsattı. Binaya yaklaştığımızda kapısının olmadığını farkettik. Şükrü sessizce ertafa göz gezdirdikten sonra bana dönüp ;
‘’Burası Fazıl Abi, girelim. ‘’
‘’Tamam.’’
Bende ona uyup ağır bir o kadar seri adımlarla içeri girdim. Onun hemen arkasında ona ayak uydurarak yürüyordum. Soldaki basamakları kullanıp bodrum katına in gibi bir yere vardık. Tam basamakları bitirmiştik ki sağda bir odanın kapısında bekleyen elleri silahlı iki kişi bizi aniden durdurdu.
‘’Hey! Durun bakalım . Nereye böyle ?’’
Şükrü gayet soğukkanlı bir şekilde ;
‘’Osman Abi ile görüşüceğiz. İşportacı Şükrü derseniz tanır beni.’’
Yanındakine işaret ederek içeri girip patrona böyle birinin girişine izin verip vermeyeceğini öğrenmesini istedi. Beriki hemen içeri daldı ve kısa bir sürede tekrar dönüp kulağına birşeyler fısıldadıktan sonra bize dönüp;
‘’Hadi geçin bakalım patron sizi bekliyor. ‘’
Odaya girer girmez karşı masada oturan heybetli adam gözüme çarptı. Şükrü onu görür görmez;
‘’Vay Osman Abi nasılsın ? ‘’
Biraz kucaklaşıp tokalaştıktan sonra Osman ;
‘’Şükrü nerelerdesin uzun zaman oldu seni görmeyeli. ‘’
‘’İş , güç işte Osman Abi ne yapalım. Sana bir arkadaşımı getirdim;Fazıl.
‘’Memnun oldum Fazıl Bey , ben Osman , Akrep Osman derler. ‘’
Bu oda zaten bana ağır bir korku vermişti. Köşelerde ucu kanlı kırık şişeler , dumanlı karanlık odalar , isli duvarlar , öbek öbek ısınmak için kurulmuş ateş küreleri birbirini tamamlayan bir korku çemberi oluşturmuştu. Ki bu iri , yüzü kesik ve kırış kırış olmuş bu adamın önadının da ‘’Akrep’’ olması korkumun derinliğini arttırmıştı.
Bu yoğun düşüncelerden hemen sıyrılıp ;
‘’Bende , Osman Bey.’’
Dedim titrek sesimle.
Osman tekrar Şükrü’ye dönerek;
‘’Ee Şükrü hangi rüzgar attı seni buraya bakalım.’’
‘’Bize temiz bir tabanca lazım Osman Abi’’
‘’Tabanca bulmak kolay. Elimde çok iyi BERETTA marka tabancalar var. Yalnız biraz kesenin ağzını açmanız gerek.’’
O sırada söze hemen ben karıştım.
‘’Siz parayı sorun kılmayın Osman Bey.’’
‘’Fazıl Bey çok cömertmiş.’’
Dedikten sonra eşikte bekleyen birine işaret ederek ;
‘’Kazım! Getir.’’ Dedi.
Kazım ‘’Hemen abi’’ diyerek karanlık bir odaya daldı. Çok geçmeden elinde bir kutuyla döndü. Osman kutuyu alıp yavaşca açtı. Silah parıl parıldı. Osman , şarjörünü kontrol ettikten sonra bana uzattı. Şükrü;
‘’Temiz değil mi ? Osman Abi. ‘’
‘’Elbette Şükrü. Rus yapımı silah bu yeni getirttim başka bir yerde bulamazsın. Bulsan da alamazsın. ‘’
‘’Sana güvenim sonsuz Osman Abi bilirsin . Yıllardır tanırız birbirimizi ama Fazıl Abi ‘nin başının da derde girmesine dayanamam. Bu nedenle bu kadar titiz tutumum. ‘’
‘’Evet sana hak veriyorum Şükrü. Böyle temiz birinin başının derde girmesini bende istemem. ‘’
‘’Ee nedir borcumuz Osman Abi?’’
‘’Senin için 3.000 Lira Şükrü. ‘’
‘’Eyvallah Osman Abi.’’
Parayı sayıp verdim. Bir an önce buradan çıkmak istiyordum. Silahı alıp terkettik bu çöplüğü. Aynı kestirmeden eve doğru yol aldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp ve Arayış
RomanceKimi zaman hayatınızı küçük tesadüflere borçlu olursunuz ; kimi zaman da pürüzlerle eriyip yok olursunuz. Aşkı ararken nefretle yüz yüze gelir minik kelimelerin büyüsüne kalbinizi rehin verirsiniz. En ummadık anın hazzını ya yaşar ya da kaybed...