Bende gülümseyerek cevap verdim;
-Bende memnun oldum Jackson. Nasılsın?
-İyiyim, teşekkürler sen?
-Sen iyiysen, iyiyim.
Birden ağzımdan çıkıvermişti. Bilmiyorum içimden öyle demek gelmişti. Şaşırmıştım. Kendime kızmıştım aslında biraz. Jackson sandığım kadarıyla amigo kızların kaptanı olan Mariana’yla çıkıyordu. Tam emin değildim, henüz kimseye soramamıştım. Jackson gülümseyip cevap verdi;
-Ahaha. İyi anlaşacağız sanırım.
-Aramızın kötü olmasına izin vermeyeceğim.
-Pekala, nereden geliyorsun?
-New York.
-Buraya alışman zaman alabilir öyleyse. Ancak ben her zaman yanında olacağım.
Onunla konuşurken o kadar mutluydum ki. Bu satırlara sığdırılabilecek bir duygu değildi.
-Şimdiden teşekkür ederim. Mariana’yla nasıl gidiyor?
-Mariana?
-Şu amigo kızların kaptanı olan.
-Hee, o Mariana. Sevgili değiliz tek gecelikti. İstesem her gün vermeye hazır.
Diyerek pis pis sırıttı. Çok sinir oldum o an ona. Belkide Jackson’la bir geleceğim olmayacaktı. Bu kadar umutlanmam lazım. Ama gerçekten hoşlanıyordum ondan. Hoşlanılacak bir çocuktu, ancak çıkılacak birisi olmadığı kesindi. Cevap verdim;
-Sende hergün almaya hazırsın bakıyorum.
-Birileri kıskandı sanırım.
Diyerek gülümsedi. Her haliyle affettiriyordu pislik. Çok tatlıydı, yüz tipini görmeniz lazım.
-Belki biraz.
-Bundan sonra eskisi gibi olmayacağıma sana söz versem?
-Benim çıkarım ne olacak ki? En azından tam anlamıyla aşık olunabilecek birisi olursun sadece.
-Tamam işte, bende sen bana tam anlamıyla aşık ol diye söz vereceğim.
Aman tanrım! Duyduklarım doğrumuydu. Sanırım tanrı sonunda bana acımıştı. Heyecanla ve gülümseyerek cevap verdim;
-Buradan öylemi görünüyorum komşucuğum?
-Belki ben öyle görmek istemişimdir.
-Çok kötüsün ama yaa.
-Senin için iyi bile olurum.
-Ahaha, peki bad boy.
İkimizde gülüyorduk. Onunla gülmek nasıl bir mutluluktur. İçimde kelebekler uçuşuyordu sanki. Öyle mutlu ve enerji doluydum ki, dünyaya yeniden gelmişim gibi hissettim. 8 ders onunla sohbet ederek nasıl geçmişti anlamadım. Çıkış zili çaldığında bana döndü ve;
-Bella, hadi beraber servise binelim.
-Amigo kızlarla takıl sen ya, ben David’le arkada otururum.
-Saçmalama Bella. Gel hadi, sadece ikimiz arkaya oturacağız.
-Pekala, öyle olsun bakalım.
-Hadi, koluma girsene?
-Garip anlaşılır Jackson, istemiyorum.
-Peki o zaman hadi gidelim.
Aslında onu reddetmek istememiştim. Ama okulda yeniydim ve sonuçta Jackson’u seven bir sürü kız vardı. Şimdiden okulun yarısının bana düşman olmasını istemezdim. Önce bir arkadaş çevresi edinmeliydim. Yani böylesi daha mantıklıydı. Beraber merdivenlerden indik, koridorda yürüdük ve sonunda okulun kapısından çıkabildik. Servis gelmişti, Jackson önden binmemi işaret etti. Bende önden gittim ve en arka koltuklardan cam kenarında olana oturdum. Jackson’da arkamdan geldi ve yanıma oturdu. Gözleri yine kırmızıydı. Artık alışmaya başlamıştım sanırım bu duruma. Yerleştikten sonra bana döndü. Öylece bakışıyorduk. Arada sırıtıyordu, pislik yaa. Nasıl bu kadar tatlı olabiliyordu? Kolunu omzuma attı. Bende ona sokuldum. Onun kollarında dışarıyı izlemeye başladım. Hoşlandığım çocuk bana sarılmıştı ve dışarıyı izliyorduk! Hem de ilk günden! Heyecanlıydım ancak heyecanımı bastırmaya çalışıyordum. Gözleri öyle büyüleyiciydi ki, resmen her baktığımda tekrar aşık oluyordum.