= Bölüm 1 =

16 3 0
                                    

Aylardan Eylül ,sıcağıyla kasıp kavuran yaz,yerini ılgın rüzgarlarıyla sonbahar'a bırakıyor artık. Öyle ki ağaçlardaki yemyeşil dallar sararmaya, kopan sarı yapraklar caddelere ağır aksak düşmeye başladılar bile.

   Lütfiye hanım yılların verdiği yorgunlukla ağaçlardan dökülen yaprakları süpürüyor evinin önünden sızlanarak, koca çınar Adem bey su taşıyor hanımına yardım olsun diye.

  Öyle yalnızlar ki ve öyle kalabalık; Yalnızlar çünkü kendi canlarından olan evlatlarını vatan toprağı aldı  ellerinden, öyle bir mahalle ki burası hiçbir zaman evlatsız bırakmadılar onları, hep beraber oldular Lütfiye hanım ve Adem bey ile. 

    İki katlı, geniş bahçeli, tahta evleri vardı. Lütfiye hanım oğlunun askerden geleceği ve torunlarının bahçede koşup oynayacağı günleri iple çekerken, Adem bey evin 2. katını tamire, oğluna hazır etmeye başlamıştı. Mustafa askerden gelince düğün, şenlik olacaktı. Ama olmadı...

         Vatan sağolsun dedi koca çınar, Vatan sağolsun dedi Anadolu kadını lütfiye hanım...

   Öylece kalakaldı Adem bey'in oğlu mustafa için yaptığı ev, Lütfiye hanımın bahçesinde torunlarının oynadığı hayalleri.

    Kemâl, genç bıyıkları yeni tellenen toy bir Anadolu delikanlısı. Çobanlık yapardı dağlarda.Köyde olukda okuyan akranlarıyla karşılaştığında imrenirdi hep onlara. Kara önlük, beyaz yaka,kalem, defter, öğretmen. İç çekerdi Kemâl. Kendi çabasıyla okuma yazma öğrendi , akranlarından daha çalışkandı. Ah bir de okula gidebilse.

      Köyün öğretmeni Rıza bey Kemâl'in çabalarını görüp Mehmet Ağa'ya durumu anlatır.

Öğretmen Rıza:  - Bu çocuğa dağlarda yazık etme Mehmet Ağa, gel elbirlik edelim, okutalım Kemâl'i.

Mehmet Ağa: -       Delirdin mi sen be ! Irgat kısmının okuduğu nerde görülmüş. Çalışacak, ekmeğini kazanacak.

Öğretmen Rıza: -   Mehmet Ağa, sen ağasın, yücesin, bir Kemal mi senin şanını arttıracak olan. Oğlan hevesli, gel he de...

Mehmet Ağa: - Olmaz örtmen, olmaz. Bunu okutursak hepsi okumak ister. Kim işleyecek toprağımı, kim güdecek koyunları ha ! sen mi?

  Öğretmen Rıza: Eğer Kemal'in okuması için çobanlık etmemi istersen benden yaparım Mehmet Ağa, lakin he de !

Mehmet Ağa:  Ne laftan anlamaz adamsın sen be, çık dışarı ! Okul, mokul yok o itin dölüne.

   Tüm bu yaşananlardan habersiz dağlarda koyun güden Kemâl başına geleceklerden haberliymiş gibi, içi buruk, doğumda ölen anasına buram, buram hasret, zalım Mehmet Ağanın yoluna kurban giden babasını aklından geçirip içli, içli ağlamaktaydı. Koca dağda bir ses yankılandı bir anda. 

                              KEMAÂAAAAAAALLLLLL !


  

SARI SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin