*Yazar Notu: saudade, bir şeyin ya da aşık olunan bir kimsenin yokluğunda hissedilen derin duygusal durumu, özlemi ifade eder. Kelime, ağırlıklı olarak özlenen şeye ya da kimseye hiçbir zaman kavuşulamayacağı duygusunu içinde barındırır.
Dipnot: Lütfen bu bölümü şöyle hayal edin; Jeff ölmüş ve bu sizin ona yazdığınız bir mektupmuş gibi!
Gün ışığım,
Gideli 2 ay oldu. Sensiz 2 ay. Bu da demek oluyor ki; 60 gün, 1440 saat, 86400 dakika, 5184000 saniye ve 311040000 salise sen olmadan geçti. Açıkça, bu yaralar iyileşmeyecek.
Dün okul koridorunda yürürken bir şey fark ettim; gitmiş olsan bile varlığın hala burada oyalanıyor. Kaza gecesinden beri - ben buna gittiğin gece demeyi tercih ediyorum- beni asla yalnız bırakmadığını biliyorum. Seni hemen burada, yanımda hissedebiliyorum. Eğer huzura kavuşacaksan, bunu yapma. Sadece git. Beni öbür taraftayken bile koruyup kollamak zorunda değilsin.
Düşünüyorum da, Tanrı sana orada iyi davranıyor mu? Benim dokunmaya kıyamadığım yüzünde kocaman bir gülümseme var mı? Cenazede ettiğim tek dua sana orada kötü davranmamasıydı. Ben gelene kadar iyi ve altın kal.
İnsanlar çok derine battığımı söylüyor, ruhumun bir daha iyileşmeyeceğini. Annem benim için endişeleniyor çünkü bazı sabahlar beni mezarının başında buluyor; neredeyse dağılmış bir şekilde. Bir daha birilerini sevebilecek miyim bilmiyorum. Sevmeli miyim, onu da bilmiyorum.
Ve bir de senin hakkında çok düşünen biri daha var. Clay.
Sen gittikten sonra onu ilk defa, sonraki sabah gördüm. Senin evinde, senin odandaydık. Bana yanlış giden bir şeylerin olduğunu söyledi. Herkesin inandığının aksine içmediğini. Onu onayladım. Çünkü biliyorum gün ışığım o akşam yanıma gelmek üzere yola çıktığında sarhoş değildin. Nasıl gidebildin? Geri dön..Burada ol.
Olmadığın her saniye için Tanrıdan nefret ettim üstelik. Sonradan fark ettim ki, bunun en kötü yanı, seni kaybetmem değildi. Kendimi kaybetmemdi.
Çığlıklarla geçen bir ayın sonunda, annem toparlandığımı düşünüyordu. Yanılmıştı. Çünkü 32.gün okulda Justin ve Jessica yanıma gelip iyi olacağımı söylediklerinde, söylediklerinde,
Genç kızın göz yaşı damlaları kağıdı ıslattı, boğazında düğümlenmiş hıçkırıkları serbest bıraktı.
Hiç kimsenin böyle bir şey yaşamaması gerektiğini söylerken hıçkırıklara boğuldum. Üzgünüm ama yok oluşun canımı acıtıyor. Acı içindeyim ve ruhum umutsuzluğun başka bir boyutunu yaşıyor. Her sabah uyandığımda, insanlara iyi olduğumu söylüyorum. Böylelikle delirmek üzere olduğumu anlamıyorum.
Akşamları -bildiğin gibi bir kupa çay olmadan uyuyamazdım- sen gittikten sonra milyonlarca içsem de uyuyamıyorum. İlaçlar beni rahatlatıyor ama uykuya daldığım her sefer rüyamda sen varsın. Sonra aklıma, saçını bebek şampuanıyla yıkadığın, bileğinde ki bana ait olan toka, annenin her bizi beraber gördüğünde fotoğraf çekme girişimleri, toz pembe çarşafların ve sonsuz şeyler geliyor. Mesela babamın seni ilk başta nasıl sevmediği ve senin bunu takıntı hale getirdiğin -ki bu konu hakkında çok üzülmüştün- daha sonra en yakın arkadaş gibi olduğunuz canlanıyor anılarımda.
Ayrıca ailen tatile gittiği zaman sizde kalmayı, gecenin 4'üne kadar dans etmemizi , karnımda uyuya kalmanı özlüyorum. Senin bende olan kıyafetlerini tekrar tekrar döküp katlamamı ve onlara sinen kokunu içime çekmemi ardından pes edip özenle tekrar dolaba yerleştirirken ki canımın çok acıdığını sende hissediyor musun?
Seni özledim, seni çok seviyorum. İnsanlar seni özledi, herkes seni çok özledi. Ve kimse ne diyeceğini bilmiyor; ölen güzel bir adam hakkında.
İnsanlar delirdiğimi düşünecekler, biliyorum; hala senin konuşmaya çalıştığım, sana bu mektubu yazdığım ve kıyafetlerini bir daha giyemeyeceğini bile bile sakladığım için. Üzülme sakın, eğer izliyorsan gökyüzünde bir yerlerde.
Sen benim en iyi 3 yılımdın'
sevgiler,
sadece-senin-olan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
13 Reasons Why // Dizi Hakkında Her şey
De Todomümkün sanırdım, sevdiğimin okyanusunda yüzebilmeyi, mümkün sanırdım, suya dönüşmeden yüzebilmeyi ama durmaksızın yutuyorum hava denen şeyi; ayaklarıma bağlı taşlar, rahat bırakmıyor beni'