1. BÖLÜM
“Uyan artık Lissa!” diye bağıran anneme “ Tamam” diyerek cevap verdim Evet, bu 4. veya 5.’ydi , alarm ve ertele tuşu gibi. Annemin odama –tam anlamıyla- dalmasıyla gözlerimi açmak ve gün ışığına alışmak zorunda kalmıştım. Lanet olsun bir gecede perdeyi kapatıp uyumak aklıma gelse.. Her neyse nerede kalmıştık? Ah, evet beklediğiniz gibi bir şey olmadı terlik falan yok yani sadece “ Liss, senin sevdiğin şu grup vardı ya konserleri varmış bu akşam biletlerini buldum ne dersin?” demişti. Bu beni tamamen uyandırmaya yetmişti. Tam bütün Amerika’yı tamamen uyandıracakken bunu beni uyandırmak için söylediğini söyleyip odadan çıktı. Terliği tercih ederdim.
Hayal kırıklığıyla banyoya gittim ve duş aldım. Bu gün Amerika’daki ilk günümdü ve gezmeyi planlıyordum, birazda okul için birkaç şey almalıydım. Duştan sonra saçlarımı kurutup siyah dar pantolon ve MM baskılı T-shirtümü giydim. Siyah vanslarımı giyip kahvaltıdan gelen kokuları takip ederek mutfağa gittim.
Annemle birlikte kahvaltı yaptıktan sonra kaçmak için bahane aramaya başladım. Ne yani anneme yardım mı edecektim büyün gün? Hadi ama bunu hangi genç kız düşünür ki? Gerçi yapacağım bir şeyde yoktu, daha telefon bile almamıştım?
Anneme oldukça sevimli olan bakışlar gönderdim, bu gün makyaj yapmadığım için sevimli bakabiliyordum evet. Annem bir şey istediğimi anlayarak “ Telefon almaya gidelim mi diyorsun?” dedi evet bu kadın benim aklımı okuyordu!
Annem gülümseyerek devam etti “ Manhattan’a gitmemiz gerekiyordu zaten bekle hazırlanayım.”
Annemi beklerken dün aldığım Kerrang dergimi okuyordum. Bu derginin tamda işime yarayacak olanı Türkiye’de yeni yayınlanmaya başlamıştı. Türkiye’yi hatırlayınca acı bir şekilde gülümsedim. Arkadaşlarımı, grubumu ve en önemlisi babamı özlemiştim…
Annemin sesi düşüncelerimden uzaklaştırdı. “Hadi Liss!” koltuktan yavaşça kalktım.
Manhattan, sosyetelerin bulunduğu tatlı, sevimli, pembe seven kızların göz önünde olduğu bir yer. Annemle telefon sorununu halletmiştik sıra alışverişteydi. Türkiye’deyken genellikle siyahtan başka bir şey giymezdim yada koyu renkler diyelim. Burada da değişmeyi düşünmüyordum ama annem bu halimden rahatsız olduğu için benimle alışveriş yapma fırsatını değerlendirerek beni bir mağazaya daha soktu. Evet, burada da kim bilir kaç elbise, etek denetecekti…
Yaklaşık 4 saattir annemle mağazaları geziyorduk. Annemle alışveriş yapıyordum! O an gözüme bir mağaza çarptı siyahtan başka bir şey yok gibiydi. Evet, burası benim için yaratılmıştı! Buranın devamında 2–3 mağaza daha böyleydi. Tamam, alışveriş için kötü şeyler düşünürken birden iyi şeyler düşünmeye başlamıştım. “Anne, ben ilgimi çeken mağazaları buldum sanırım.” Diyerek sırıttım. Annem ne kadar istemese de “ Pekâlâ, bende gezeceğim.” Demişti. Sırıtarak mağazaya girdim, dediğim gibi neredeyse her şey siyahtı! Damalı zemin sırayla beyaz-siyah devam eden duvarlar…
Hani alışverişten dönen pembe delisi kızların elinde bir sürü paket olur ya, bende şuan 4–5 tane vardı gerçi daha alışverişi bitirmemiştim. Annemi aylardır hatta senelerdir ikna edemediğim bir şey varsa oda piercing ve dövmeydi.
Üzerinde “ Tattoo&Piercing” yazan dükkâna girdim yavaşça. “Psychosocial” çalıyordu. Evet! Burayı sevmem için bir neden daha. Ve 3. nedende belli oldu. Siyah saç ve mavi gözleriyle dikkat çeken buraya uyum sağlamak için beklide giyilmiş tamamen siyah kıyafetler…
Annemden gizli dövme yaptırmıştım evet bunu anlamaması içinde omzumun arkasına yaptırmıştım bunu. Pentagram işaretiydi ve annem görürse kesin öldürürdü. Her neyse... Çocukla tanışma fırsatı bulamamıştım, dövmeyi de başka biri yapmıştı. Kısaca o acıya boşuna dayanmıştım. Bakalım o çocukla bir daha nerede karşılaşacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değişim
Teen Fiction-TANITIM- Yeni okul yeni arkadaşlar derler ya, ben öyle başlamayacağım işte. Benim için yeni ülke yeni arkadaşlar. Ben 11. sınıf öğrencisi, yarı Amerikan yarı Türk bir kızım. 17 yaşına kadar Türkiye’de yaşamıştım fakat annemle babamın boşanmasından...