Bölüm 9: Paralel Evren

15.5K 1.3K 281
                                    


"Bir vücutta iki insan oluruz, birbirine katlanamayan iki insan. Yalancı ve yalancılardan nefret eden. Hırsız ve hırsızlardan nefret eden. Bu savaşın verdiği acıya benzer başka bir acı yoktur. Bu acı, bilinç seviyemizin üzerine çıkar. Ondan kaçarız ama bizinle koşar. Nereye kaçarsak kaçalım, savaşı beraberimizde götürürüz. " (*)

Çekilen sandalyenin sesini duyup, kitabın kapağını kapattım halbuki devamını merak ediyordum. Kitabı köşeye koyarken, karşıma oturan çocuğa baktım. Gri bir tişört, tişörtün üstünde yeşil bir yazıyla 'Remember, ı dont know me.' yazdığını fark edince gülme isteği gelse de, gülmeden suratına baktım. Mavi gözleri camdan bir kubbe gibi parlayarak bana bakıyordu. Suratında bir gülümseme belirince gamzesi olduğunu fark ettim. Nedensiz bir gülümseme suratıma yerleşti. Ne diyeceğimi bilemeden yalnızca suratına baktım.

O ise hafifçe omuz silkip, başını sağ omzuna yatırdı. Gülümseyerek bana bakarken kendimi bir kitabın içinde sanmak o kadar zor değildi. Acaba dediği şey de haklı olabilir miydi? Bizim hikayemiz olabilir miydi bu? Peki değilse, neden bu kadar huzurlu hissettiriyordu?

Gözlerimi kaçırdığımda sandalyeyi masaya yaklaştırdı. Elleri masanın üzerindeydi.

Sanki hergün konuştuğum birisiymiş gibi, garsona işaret edip bana baktı. Ben de ona bakınca, "Aç mısın?" dedi.

"Pek değil. " dedim ama sesimi ben bile duymadım, yalnızca dudaklarım kımıldamıştı sanki. Kafamı iki yana salladım.

" Bende, kahve söylüyorum? " dedi. Başımı salladım. Neden konuşmuyorum?
"Sade değil mi?" dedi tekrar. Kaşlarımı çatıp yüzüne baktım. "Seni duymuş olabilirim, çatma kaşlarını." derken gülüyordu.

Kaşlarımı havaya kaldırdım. "Öyle olsun madem." dedim gülümser gibi olurken.

"Olsun mu? "

" Ne olsun mu? "

Garson yanımıza geldiğinde Yusuf gülümseyip iki sade kahve istediğini söyledi. Gülümsedim.

"Çok tuhaf değil mi?" dedi ensesini kaşırken - evet bencede kitap karakteri gibi.

"Öyle. " dedim." Sanki bir çeşit paralel evrene ışınlaşmış gibiyiz, her şey güzel ve sakin. Sanki herkes ağır çekimde, hava da güzel. İçimde bir huzur var, sanki bir kitabın içindeyim. "

"Sayfalar değişiyor, sesi duyuyor musun?"

"Belki. " dedim tereddütle." Ama hangi hikaye bu? Hangi masala sıkıştık? Nereye kadar satırlar, ne zaman son? "

" Önsözü atlayarak okudun, değil mi?"

"Sadece uzun olduğunda. "dedim.

"Orada ben vardım." dedi gözlerime bakıp. "Gözlerin çok güzel, bunu neden sakladın ki?"

"Güzel şeyler saklanır der, annem. "

" Çok doğru diyormuş annen. "

"Öyle." dedim kafam karıştı birden. "Biz niye buluşmuştuk?"

"Konuşmak için. " dedi neşeli bir sesle." Aslında sen de kabul edersen buradan çıkınca yeni bir yer keşfettim sana orayı göstermek istiyorum. Ne dersin? "

" Nasıl bir keşif? "

" Kitaplarla ilgili bir keşif. "

Kaşlarımı çattım." Kitaplar ve sen, keşfetmek? "

" Senin sayende. " dedi gülümseyip.

"Bakarız." dedim sırıtıp.

Kahvelerimiz önümüze gelince hemen bir yudum aldım, gözlerimi kapatıp açtığımda bana bakan birini görmek değişik bir histi. Bu his... Satırlarıma benziyordu.
Ve ben Mellery'nin* bahsettiği o konuşmadaki gihi davranıyordum. İki kişi vardı içimde, birisi kuşkusuzdu Yusuf 'a karşı. Diğeri fazla önyargılı. İkisi beraber koşuyor, birisini seçmem için bana bakıyorlardı.

Masadaki elime değen ele baktım.
"Bana önyargılı olma, Feryal. Kaçırma gözlerini benden, çünkü ilk kez böyle bir duygunun içindeyim. Ve inan bana, klavyede söylemek kadar kolay değil o iki kelimeyi dile getirmek. Gözlerime böyle bakınca, inanmak ister gibi, bulutların pamuk şeker olduğunu kabul etmek o kadar zor gelmiyor. Sen yanımda olunca, kalbim tekliyor bir tek. Diğer her şey, ışığında kaybolup, silikleşiyor. Kuşlar daha güzel, çocuklar daha mutlu, mezardaki çiçekler daha renkli oluyor. Anlıyor musun? Feryal... Kendini sakınma benden. "

-----

(*) : Aklından Bir Sayı Tut
*: Kitabın karakteri.

Kitap Kurdu | Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin