Hesabın şifresini hatırladım.
Büyük ihtimalle tekrar unuturum, sadece sıkıldığımdan yazıyorum.
Aldığı nefes ile birlikte burnuna dolan kahve kokusu onu harikalar diyarında kısa bir gezintiye çıkarsada bu gezi pekte uzun sürmemişti.
Gözlerini araladığında görüş alanına giren kahve tonlarındaki kıvırcık saçlar kime ait olduğunu belli ediyordu.
Ayılmaya başladığında vücudunu sarmalamış kot ceketi ve tıka basa dolu sırt çantasının farkına vardı.
Tahmin ettiği şeyi yapmamasını umarak adını mırıldandı ve karanlıkta bile ışığını kaybetmeyen gözlere, deliler gibi kızartmayı istediği dudaklara ve soluk rengiyle bile çekiciliģinden hiçbir şey kaybettirmeyen tene sahip o muazzam çehre gözlerini Gerard'ta doğrulttu.
Gerard'ın kısa bir süre sonra gözlerini kaçıran Frank'te bir sorun olduģunu anlaması çok zor olmamıştı.
"Hayır. Sana yapma demiştim. Frank sana yapmamanı söylemiştim."
Frank gözlerini tüm deliciliğiyle Gerard'la buluşturdu ve üstüne gelen bütün sorunların verdiği agresifle sesini yükseltti:
"Yapmayayım ha? Peki şehrin batısına gitmezsem ne yapacağız Gerard? Susuzluktan öleceğiz! 2 haftadır yağmalanmadık ev, aramadık delik bırakmadık ama elimize geçen bir şişe viski ve birazcık sargı bezinden başka hiçbir şey yok.
Öleceğiz Gerard, öleceğiz.."Cümlesinin sonuna yaklaştıkça sinir yerini umutsuzluğa bırakmış, sesi ise kısılmıştı.
Tanrı onları nasıl sınıyordu?
Gerard başını eğdi ve sadece kapının kapanmasını beklemeye başladı.
Aradan geçen işkence gibi uzun dakikalardan sonra duyduğu kapı sesiyle yorganı üzerine çekip kendini karanlıģa boğdu.
Derin derin nefes almaya başladığında görüşü bulanıklaştığında tek bir damla düşmesine izin vermede gözlerini sildi ve sadece kötü bir şey olmamasını umarak uykuya geri dalmaya çalıştı.
-
Gözüne uyku girmeyen saatlerden sonra yataktan kalkmaya ve bir seyler yemeye karar verdiğinde dolapta sadece artıklar ve Frank'in bulduğu viski şişesi vardı.
Bir yudum almak için şişeye uzandı ve uzun süredir alkol almayışından kaynaklı olarak yakıcı tat ona acı bir şekilde geri döndü.
Ne kadar uzun süre olmuştu tüketmeyeli. Ki zaten bu topraklarda yasaktı alkol ve türevleri. Ama evlerde bulmak imkansız değildi.
Burada bir erkeğin bir erkekten hoşlanmasıda yasaktı ama gel görki Gerard'ın pek umrunda değildi.
Burada büyümemiş olmasına bir defa daha şükretti.
Frank bu şehirden uzaklarda yaşamış olsada bu ülkede büyümüştü. Acaba neler yaşamıştı burada? Ona sormalıydı ama...
Peki ya babası, buradan tek bir kere bir söz etmemişti Gerard'a.
Gerard ülkesini savunmak için buraya gelen babasının peşinden buraya gelince bu ülkeyle tanışacağını tahmin etmemişti.
Babası eğer ölüyse cesedini bulması imkansızdı. Ölü her bedeni yakarlardı. Dirisi için buradaydı ve büyük ihtimallede babasına ulaşamadan öldürülecek ya da açlıktan ölecekti.
Bir anda ne kadar çok değişmişti hayat. Her gün masa başında karalayıp durduğu resimleri sanki bir mücevhermiş gibi özenle saklardı. Üniversiteye bursla girip bir iş sahibi olmak ve sevdiği bir kadınla evlenmek istiyordu.
Ama hayat onu New Jersey'deki sıradan hayatında rahat bırakmamıştı ve bu terör örgütü baskısı altındaki, dinin kanun, din adamlarinın illah olduğu ülkeye getirmişti.
Frank'le tanışmamış olsaydı kesinlikle burada kafayı yiyip ölürdü.
Düşüncelere dalmış şişenin yarısını bitirmişti. Saatler geçmişti ve hala küçük pencereden dışarıyı izleyip beynindeki sokaklar arasında kayboluyordu.
Birkaç saat sonra Frank'in gidişinin üzerinden bir gün geçmiş olacaktı.
Ardından kulaklarına dolan kadife ses ile heyecanla gözlerini Frank'e çevirdi.
"Hey!"
Gerard yaşadığı şokla birlikte bir anda ayağa fırlayıp Frank'e sarıldı.
İki beden birbirine yapıştığı anda kollar birbirlerinin bedenlerine dolandı.
"Sakın, sakın bir daha bunu yapma. Seni kaybetmekten çok korktum."
Frank gülümsedi. Demek onu bu kadar önemsiyordu.
"Ben iyiyim Gerard"
Gözleri Gerard'ın elindeki şişeye kaydı.
"Demek bensiz parti yapıyorsun"
Frank aynı umursamaz ve rahatlığı ile aynı Frank'ti.
Şişeyi alıp yere oturdu ve bir yudum aldı.
"Gelmeyecek misin?"
Gerard sendeleyerek yer oturdu ve kafasını Frank'in boynuna yasladı.
"Bence sen daha fazla içmemelisin. Ve sen en son ne zaman uyudun? Ne kadar seni seksi göstersede yorgun görünüyorsun."
"Uyumadım"
Frank kollarını Gerard'a sararak odasına taşımaya başladı ve yatağına yatırdı.
"Beni yalnız bırakma"
Frank Gerard'ı sorgulamadan yanına yattı.
Yorucu bir gün olmuştu birazcık uyumaya ihtiyacı vardı.
"Hey Frank"
Frank efendim dercesine mırıldanıp başını Gerard'a doğru çevirdiginde dudaklarıyla buluşan kiraz tadındaki dudaklarla dona kaldı.
Gerard dudaklarını çekip sessizce mırıldandı
"İyi geceler Frank"
Anlaşılan bu gecede Frank için uzun olacaktı...
Nasıldı?