Kıyafetlerim kırış kırıştı! Dün sinirle okul kıyafetlerimle uyumuştum. Off. Zaten okuldan ayrılacağım için mutlu olan donsuz piçimiz serbest kıyafetle geldiğimi umursamaz. Altıma dar koyu kot geçirdim. Düz beyaz salaş tişörtümüde giydim. Uzun saçtan nefret ederdim. Bu yüzden kısa saçlarıma şekil vermedim. Dişlerimi fırçalayarak aşağı indim. Annemle aynı sofraya oturmamak için sessizce dış kapıya yöneldim. Ama maalesef annem beni hemen fark etti. Lanet olası karı.
“yaren” dedi. Sanki onu duymamış gibi yaparak ayakkabılarımı giydim.
“yaren” dedi bir kere daha. Oflayarak ona döndüm. Her zaman ki gibi şık kıyafetlerin içinde çok nazik duruyordu. Mükemmel anne gibi. Aslında öyle olmadığını ikimizde biliyorduk.
“akşam misafirimiz var eve geldiğinde güzel şeyler giy.” Dedi üstüme bakarak. Bir şey demeden dışarı çıktım. Okula yürüyerek gitmeyi tercih ederdim. Kulaklığımı takarak Beethoven açtım. Annemle babam ayrılalı 2 yıl olmuştu. Bu 2 yıl içerisinde annemle birbirimizden epeyce uzaklaşmıştık. Aramızda geçen konuşmalar sadece “gene ne yaptın” “neredeydin” “çık odana” “senden bıktım” gibi kalıplaşmış sözcükleriydi annemin. Annemle babam ayrılalı 2 yıl olmuştu. Ayrıldıktan sonra annemle iyice kopmuştuk. Mahkeme babam sürekli seyehat ettiği için beni anneme vermişti.
“yaren!” diye bağıran iremin sesini kulaklıklarımın ardından kolayca duydum. Şu an son isteklerimi sorsalar iremle konuşmak olurdu. Tamam belki yakın arkadaşımdı ama şuan konuşmak istemiyordum.
“ne oldu? Neden telefonlarıma cevap vermiyosun?” diyerek soru bombardımana soktu beni.
“iyiyim bir şey yok daha hiçbir şey kesin değil ve sadece uyumak istiyorum” dedim suratıma yapmacık gülümseme yerleştirerek. Sesimdeki imayı anladığı için yanıma gelmedi ama bakışları hep üzerimdeydi. Cereni aldırmadan kafamı sıraya koyup uyudum. Tahmin ettiğim gibi de kimse kıyafetimi aldırmadı.
Saçma salak geçen günün sonunda çantamı sırtıma alarak evin yolunu tutum. Misafir yüzünden keman kursumuda ekdiğim için sinirlenip Marilyn manşon şarkılarından birini seçerek kulaklığımı taktım.
Elim tam anahtarlığıma uzandığı sırada annem kapıyı açtı. Ona inanamayan gözlerle baktım. Annem. Bana. Kapıyı. Açtı. Bu inanılmazdı. Beni daha çok deşhete düşüren şey ise annemin gülümseyere –evet gülümseyerek!-
“hadi hazırlan” demesi oldu. Ben olduğum yerde dururken
“hadi” diye ısrar etti. Ciddi derecede gelecek kişinin kim olduğunu merek ettim. Annemi gülümsetecek kadar önemlimiydi bu görüşme? Belkide avukat gelip vekaletimi babama verecekti ve buna bu kadar sevinmişti? Çok mantıklı. Siyah eteğimi ve beyaz gömleğimi giyerek aşağı indim. Annem borda dizlerinde güzel elbisesini giymişti. Elbiselere ve eteklere pek ilgim yoktu. Belkide annemin giydiği kıyafet fazla güzeldi ama beni ilgilendirmiyodu. Bana memnun olduğunu belirten bakışını attıktan sonra çalan kapıyı açtı. Gelenin kim olduğunu görünce kaşlarımı çattım. Bu adam annemin patronuydu. Adam annemle selamlaştıktan sonra pardon annemin ağzının içine düştükten sonra elini uzattı.
“selam” dedi gülümseyerek. Eline bakmadım bile direk gözlerine bakarak
“selam” dedim. Annem kızarıp yalandan öksürdüğünde ona da kısa bir bakış attım ama sonra sofraya doğru ilerledim. Gelen kişi avukat bile olsaydı sıcak karşılardım. Ama bu adam? Hiç sanmıyorum. Hep birlikte sofraya oturduk. Annemle uğur evet adı uğurmuş sohbet etmeye başladılar. Sıcak kahkahalar atınca çatık olan kaşlarım iyice çatıldı.
“yarenciğim okulun nasıl gidiyor?” diye o kadar ama o kadar yapmacık olan gülümsemesiyle bana baktı. Yareciğimmiş sikeyim yarenini.
“sanane” dedim. Annem
“yaren” diye bağırdı. Benim konuşmama fırsat vermeyen adam
“yoo serap lütfen biz evlendiğimizde daha yakından tanırız..” sesini yavaşça duymaz oldum. Ne dedi? Evlendiğimizde? sıç bok!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Dünyam
Romanceinsanları sevmem. çünkü bu gereksiz. beyni olduğu halde kullanmayı reddederler. sıkıntılı olduğunuzu anlarlar. zorla hikayenizi dinleyip sonunda takma derler. o an kafalarını duvara sürtüp kıvılcım çıkartmak istiyorum. yapıyorumda. yanlış anlamayın...