Leon'dan
Bu adamı tanımasam da sebepsizce adam ban güven veriyordu. Ben de bu sebeple onunla birlikte gittim. Adamın evine geldik. Eşinin ve çocuklarının şu an memlekette olduklarını ve bu sebeple de içeri çekinmeden girebileceğimi söyledi. İçeri girdiğimde önce adını bilmediğim bey efendi ve ben biraz soluklandık. Sonra adam bana çay ikram etti ve çaylarımız bittiği zaman adam içeri gidip bana küçük tahta bit kutu getirdi.
"Bu nedir?"
"Aç da bak oğlum."
(Leon kutuyu açar.) "İyi ama bu kolye..."
"Bu kolyeyi babama zamanında babamın bir arkadaşı ile arkadaşının karısı getirmişler. Babamın arkadaşını da karısını da hiç görmedim ben. Çünkü onlar babama bu kolyeyi emaneten verdikten kısa bir süre sonra ki ben o zaman bebekmişim, babam işleri dolayısıyla annemi ve beni alıp memleketimiz Bursa'ya dönmüş. Şimdiyse ben babamın arkadaşının çocuklarının izini buldum onlarla aile dostu olduk. Neyse işte. Ben de şimdi bu kolyeyi sana veriyorum."
"Peki ama neden bey efendi."
"Çünkü babamın arkadaşı ile babamın arkadaşının karısı bu kolyeyi babama emanet ederken babama demişler ki 'Biz mucize bu ya iikimiz de bu gece aynı rüyayı gördük ki bir gün bizimki gibi imkânsızlıklar içinde yeşermiş bir sevda görürsen bu kolyeyi o çocuğa ver ki o da sevdiği kıza versin. Çünkü rüyamızda böyle bir şey gördük yani tıpkı bizim gbi imkânsızlıkta yeleren bir sevda vardı ki kızın boynunda bu kolye vardı. Sen bizim en güvenilir arkadaşımızsın. Bir gün karşına böyle bir sevda çıkarsa bu kolyeyi o delikanlıya ver ki o da sevdiğine versin. Kolyeyi biz muhafaza etmeyeceğiz. Çünkü ileride evlatlarımızdan biri bu kolyeyi sırf beğendiği için bile takmak isteyebilir. Oysaki bizim rüyamızda bu kolyenin başka bir imkânsız sevdaya miras kalıyordu. Sen bizim tanıdığımız en güvenilir insansın. Öyle olmasa yani güvenilir olmasan bütün mahalle birine bir şey emanet edecekse emanetini teslim ettiği kişi sen olmazdın. Şimdi lütfen bu kolyeyi al ve ne zaman ki bizimki gibi imkânsızlıklar içinde birbirini sevenler görürsün; bunu o delikanlıya ver ki o da sevdiği kıza versin.' Bunun üzerine de babam bu kolyeyi emanet almış."
"Peki, babanıza ne oldu?"
" Bundan yıllar önce babam ölmeden birkaç gün önce bana bu olayı anlatıp, ömrünce birbirini tıpkı arkadaşları gibi imkânsızlıklar içinde sevmiş bir çift görmediğini söyleyip bu kolyeyi bana emanet etmişti."
"Anlıyorum Peki babanızın arkadazlarının zozuklarına bu durumu anlattınız mı?"
"Hayır, çünkü yanlış anlamalarını istemedim ve elbette bu kolyeyi de belki almak isteyecekleri için de söyleyemezdim çocuğum. Çünkü emaneti sahibine vermeliydim. Şimdi bu kolyeyi al ve sevdiğine ver. Çünkü ben senin söylediklerinden anladım ki sizin aşkınız imkansızlıklar içinde yeşermiş. Ayrıca bana kalırsa üzülme. Çünkü bence sonunda mutlu olacaksınız."
"Peki bey efendi tesekkür ederim."
Teyzemlere geldiğimde bahçede Helen'i yani Yıldız'ı gördüm. Beni görünce birden öfkelendi.
"Merhaba Yıldız, nazilsin?"
"Sevgilinden evin yolunu buldun sonunda demek."
"Bak Yıldız ne ima ediyorzun bilmiyorum ama benim nerede, ne zaman, ne yaptığım; kiminle görüztüğüm zeni ilgilendirmez. Zünkü zen benim zadeze kuzenimsin ve benim izin bir dostsun. Bundan fazlasi olmadin olamazsin da. Bunun izin bu sazma sözlerini duymamiz gibi yapazağim. Lüzfen bir daha zakin ama zakin böyle zirkin sekilde davranma. Haddini bil. Yokza kalbini kırarim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Hileon Aşkı
RomanceKim bileilirdi ki tarihin böylesine hem zor hem de güzel bir aşkta da tekerrür edebilecreğini? Milli Mücadele yıllarında başlayıp binbir zorlkla mücadele ettikten sonra mutluluğa eren hilal ve leonun iki kızı olmuştu. Yıllar sonra kızlarından biri b...