1 - KEFEN

24 5 0
                                    



Sabah namazı vaktine yakın ak saçlı,bıyıklarını siyaha boyamasına rağmen aralarda çıkan beyazlıkları kendini ele veren,hafif göbeği ile boyunun kısalığının verdiği tipik bir türk erkeği şirini 73 yaşındaki İsmet dayı,her zamanki gibi evinine en yakın olan Bormalı camiine ezan vaktinden çok önce gider,hoca ile hoş sohbet ederdi sabah namazı öncesi. Sabah namazı sonrası evinin yolunu tutar,öğle vaktine dek uzanır dinlenirdi.

İsmet dayı camiye gitmeden önce yolunun üzerinde bulunan lokantaya uğrar,dumanının havalandığını gördüğü sıcacık mis gibi mercimek çorbasını içerdi. Lokanta sahibi ile git gel ahbap olur,dostluk kurar İsmet dayı. Lokanta sahibi Kemal beyinde az çok İsmet dayıya benzerliği vardır. Lakin Kemal bey bıyıklarını boyatmaz,bembeyaz bıyıkları ona bir karizma katardı.Bulunduğu mahallede sevilen biriydi Kemal bey. Yediden yetmişe herkesin gözünde sevilen,saygı duyulan birisi olmuştur. Kapısına geleni aç bırakmaz,yetim hakkı yemez ve yedirtmeyi de sevmezdi. Mahalle insanı,genci ve yaşlısı ona dayı derdi. Bir nevi dayı lafı Kemal bey'e lakap haline dönüşmüştü. İsmet dayı ile de dostlukları bu sebepten dolayı pekişmiştir. İkiside merhametli,haktan yana insanlar olmuştur. İkisinin muhabbetleri o kadar cana yakın,efendicedir ki bırakın lokanta çalışanları,içeride bulunan müşteriler bile bu ikilinin sohbetlerini hayranlıkla dinler,izlerlerdi. Yaşlarına rağmen ruhları genç gibi hayata heyecanlıydılar. İsmet dayı çorbasını içer,hesabını öder ve camiye yol almak üzere kapıya doğru yönelir.

İsmet dayı Kemal bey'e doğru bakar ve 'namazı kaçırma dayı,zaman aleyhimize' der ve küçük bir ağız bükme hareketi ile gülümser.

Kemal bey 'tabiki de orada olacağım' diye karşılık verir.

İsmet dayı kapıdan çıkmak üzere iken Kemal bey'e 'hayırlı işler dayı,Allah bedenine güç,ömrüne iyilikler versin der,Allah'a emanet ol diyerek kapıdan ayrılır.

Kemal bey kısık bir sesle,duyması için gayret etmemecesine 'Allah senden de razı olsun' der.

İsmet dayı camiye doğru yol alır.Yeni aldığı kundura ayakkabıları,yürürken yere dokunduğu an çıkardığı tak tak sesleri adeta yankılanıyordu sabah vakti boş sokakta.Ayakkabılardan çıkan tak tak sesleri kunduraların kalitesinin hakkını veriyordu. Her zaman iyisini almaya özen gösterdi İsmet dayı. Ucuza alayım kullanayım düşüncesi olmaz,iyisini almaya özen gösterir ve uzun zama giymeye önem verirdi. Hem seviyordu da eski olan eşyaları.Zamana ayak uydurmak,modaya göre davranmak vs. gibi değişimler ona göre bir durum değildi. Yıllarca kunduradan başka birşey giymemiş ve bundanda rahatsız olmamıştı. Devlet memuru olmak insana bazen vazgeçemeyeceği alışkanlıklar kazandırır. İsmet dayı da o insanlardan biri. Varsa yoksa kunduraları.

İsmet dayı camiye yaklaşmıştı. Caminin dış kapısına doğru yönelirken,sol yan tarafında arka sokağa geçilen ara yoldan bir ses duyduğu an o yöne doğru baktı. Baktığı vakit orada birisinin gölgesini gördüğüne emindi. Hatta biraz geriye doğru gelince orada birisinin olduğuna emindi ama göremeyecek kadar karanlıktı. Arka sokağın araya bakan tarafına uzaktan bakan bir sokak lambası vardı ama yeteri kadar ışık yansıtmıyordu oraya. Dikkatini daha çok vermeye başladığı vakit,gördüğü kişinin üzerinde simsiyah kıyafetlerinin olduğunu,başında da burnu uzun siyah ve herhangi bir işlemesi olmayan şapka giyindiğini gördü. Burnu uzun şapkası sayesinde yüzünü gizlemeyi başarmıştı gördüğü kişi. İsmet dayı merak etmişti bir kere ve biraz daha yakına gelmeye başladığında ayağı yerdeki teneke kola kutusuna çarpmıştı. Bir an için teneke kutunun çıkardığı sesi duyan şahıs o yöne doğru kafasını tam olarak kaldırmayacak şekilde burnu uzun şapkanın altından hafifçe baktı.

Ardından yere bir şey bırakıyormuşçasına eğildi ve olanca hızı ile oradan uzaklaşmaya başladı. İsmet dayı bir an olsun ne olup bittiğini anlayamamıştı. Neler olup bittiğini kestiremiyordu ve bir an için gördüğü kişinin son kez eğildiğini görüp hızlıca ayrıldığı yerin olduğu yöne doğru yürümeye başlamıştı. Yürürken etrafına bakınarak yürüyordu ki,sürekli de şahsın uzaklaştığı yöne doğru da bakıyordu gitti mi gitmedi mi diye. Ara yola döndüğü vakit yerde gördüğü şeyi ilk anda kestiremedi. Yakınlaşmaya çalıştı. Yakınlaştıkça beyaz uzun bir çarşafın bir şeylerin üzerine dolandığını,sarıldığını görüyordu. Aklına ne olduğu hakkında az biraz bir fikir geliyordu ama olmamasını temenni ediyordu. Tanıdık geliyordu adeta gördüğü şey. Yerde uzun beyaz çarşafa sarılı cismin yanına gelmişti İsmet dayı. İçini korku sarmaya başlamıştı ama yine de cesaretini toparlayarak örtünün en başındaki ucunun birini az biraz aralayarak ne olduğunu inceledi ve o an beş altı adım geriye doğru gelerek besmele çekmeye başladı. Gördüğü şey ölmüş insanların cenaze namazına hazır edilecek tüm dini geleneklerin uygulandığı, beyaz çarşafında kefen olduğunu anladığı bir ceset gördü. Kefenin üzerinde ise cesetin göğüs izahasına düzenli bir şekilde konulmuş, sapında çift başlı yılan motifi işlenmiş hançer bırakılmıştı. İsmet dayı çok korkmuştu. Ne yapacağını bilemez durumda şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu. Uzaklaşmıştı cesetten az biraz. Kendine gelmeye başladığı vakit elini kırmızı,siyah ve yeşil renkleri ile hayat arkadaşı emine hanım tarafından örülmüş el emeği örgülü yeleğinin üstünden geçirdiği,siyah geniş yakalı gömleğinin üst sol cebinden telefonunu çıkardı. Arama butonuna ulaşarak 155'i çevirdi. Çağrısına cevap veren memura korkmuş bir şekilde kekeleyerek cevap vermeye çalıştı.

''me-me-me memur hanım''

Telefonuna cevap veren kişi o gece nöbetini tutmakta olan,polis okulundan yeni mezun olmuş bir çaylaktı. İsmi Melis Fidancı idi. Çaylak polis telefonda kekeleyen,korkmuş biri olduğunu anladığı vakit,okulda bu gibi insanlara denk gelindiğinde öğrendikleri uygulamaları aklına getirdi. İsmet dayıya önce sakin olmasını,düzgün bir şekilde nefes almasını ve her şeyi anlaşılabilecek şekilde anlatmasını istedi. İsmet dayı çaylak polisin dediklerini uygulamaya çalıştı. Önce derin derin nefes almaya ve ardından sakin olmaya çalıştı. Sakinleştiğini hissettiği bir vakit anlatmaya başladı.

''Memur hanım kızım,burada yerde kefene sarılmış bir şekilde yatan bir adam var.''

Çaylak polis duyduğu şeyi ilk baştan idrak edemedi ve İsmet dayıdan tekrarlamasını istedi. Bunun ardından İsmet dayı aynı şeyleri tekrar çaylak polise anlattı. Çaylak polis şaşkınlık içindeydi. Bir an dona kalmıştı ama yinede toparlanmalıydı. Kendini hızlıca bir şekilde toparlar toparlamaz İsmet dayıya cevap vermeye başladı.

''Şuan kiminle konuştuğumu öğrenebilir miyim?''

''Ben İsmet,İsmet Dağgülen''

''İsmet bey şuan yerinizi tespit etmiş bulunmaktayım. Size en yakın polis devriyesindeki arkadaşları yönlendireceğim birazdan.Sizden isteğim sükunetinizi korumak,olay yerinden mümkün olduğunca yakın olmamak sureti ile ayrılmamanız.''

İsmet dayı ''tamam memur hanım kızım'' diye karşılık verir. Çaylak polis çağrıyı kapatır ve hızlan olay yerine en yakın polis devriyesine ulaşmaya çalışır.

Hayalet KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin