Karanlık bir dolunay gecesi etraf fazlasıyla sessizdi.Hızla evime doğru giderken bir his kapladı içimi. Yine aynı şey oluyordu. Karanlık , kırmızı dev gözler.. "Kimsin sen? Ne istiyorsun benden?" Bir anda kollarımın sıkıldığını hissettim ve acıyla yere düştüm. Çığlık atmak isteyip de atamamak.. Nasıl bir şey bana bunu yaptırabilir anlam veremiyor sadece çektiğim acıdan kurtulmak istiyordum. Yerde sürüklenerek ondan kaçmaya çalıştım fakat ben uzaklaştıkca onu daha net görüyordum ve bu bir kişi değildi! "Kimsiniz? Hey! Beni duyabiliyor musunuz?" sadece acı veriyorlar fakat beni duymuyorlar mıydı? O kadar korkunç görünüyorlardı ki ne yapacağımı bilemeden ben dahi kendimi duyamazken sadece çığlık atmaya odaklanıyordum , belki birileri beni duyabilirdi.Tanrım! 3 kişi olmuşlardı. Beni göremiyorlardı fakat onları görmek bana acı veriyordu.Korku dolu gözlerle onları izliyordum. İçlerinden biri beni gördü! Hızla üzerime koşarken o derin korku ile bir çığlık attım...
---------------------------------------------------------Büyük bir öğürmeyle birlikte yataktan yeniden kan kusarak uyanmıştım. Artık bu kâbusları görmekten ve kan kaybından öylesine korkuyordum ki geceleri uyumamaya karar vermiştim. Saat sabah 6 idi. Her sabah aynı saatte böylesine benzer kâbuslar ve öğürme kan kusmuklarıyla uyanıyordum. Korkudan ellerimin titrediğini fark ettim. Hızla yataktan kalkıp banyoya gittim o sırada Grace yanımda belirdi.
"Çığlık attın!" dedi şaşkınlıkla ona baktım "Bu sefer çığlık attın!" dedi korkulu gözlerle bana bakıyordu.
"Kâbus gördüm." dedim yanıma gelip yüzümü yıkamama ve ağız kenarlarımdaki kanları temizlememde yardımcı oldu.
"Bu sefer ilk defa çığlık attın Lydia." dedi şaşkın bir ifade ile devam etti"Ne gördüğünü anlat bana!"
"Belli belirsiz bir sokakta tek başımaydım sokağı tanıyor gibiyim fakat bağdaştıramıyorum , 3 kişiydiler , dolunay vardı ve gece çok karanlıktı birde kırmızı gözler! Sonrasında sadece acı çektiğimi yere düştüğümü ve çığlık atmaya odaklandığımı hatırlıyorum." Bir yandan olayları anlatırken diğer yandan ise odama geçip çarşafımı değiştirmeye başlamıştım Grace ise tam ayakta dikkatle beni dinliyordu.
"Neler olduğunu hâlâ anlayamıyorum.O kadar çok psikolog gezdik ki hiç birinin bir çözüm bulamamasına şaşırıyorum. Tansiyonunu ölçelim." Elimdeki çarşafı alıp kirli sepetime tıktıktan sonra beni oturtup masadaki tansiyon cihazını getirdi ve ölçüm yaptı.
"Tansiyonun her zaman normal çıkıyor. Böylesine şiddetli kan kusuyorsun fakat zerre kan kaybın olmuyor sanırım artık bir büyücü olduğuna inanacağım" dedi gülerek ben ise sadece sırıttım ve yatağımın yeni çarşafını çekmeceden çıkartırken yeniden aynı şeyi hissettim sanki birisi kollarımı sıkıyordu ve bu benim uykumu getiriyordu. Grace saate baktı.
"Tanrım! Saat 06.10 ben yeniden yatmaya gidiyorum uyanmak için 2 saatim daha var." onu başımı sallayarak onayladıktan sonra mutfağa inip kendime bir kahve koydum. Dışarısı buz gibiydi ve yağmur yağıyordu. Kahvemi alıp pencerenin önüne oturdum. İnsanlar yağmurdan kaçmaya çalışıyorlardı. Kahvemi yudumlarken telefonumu alıp maillerimi kontrol ettim. Trillian'ın attığı mail gözüme çarptı.
"Lydia..söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum fakat görüşmemiz gerekiyor,sana söylemem gereken önemli şeyler var.En yakın zamanda Washington'a geleceğim. Ben gelene kadar.. kendine dikkat et."
Buda neydi böyle? Trillian özel okul için İtalya'ya gitmişti neden dönüyordu? Beni öylece terk edip giden adam! Sinirle telefonu kanepeye fırlattım ve bir anda kapının delicesine çalması ile birlikte yerimden sıçradım. Hava hâlâ karanlıktı ve bu saatte bize kimse gelmezdi. Yavaşça yerimden kalkıp elimdeki bardağı masanın üzerine bıraktıktan sonra kapıya doğru ilerleyip gözden kim olduğuna bakmaya çalıştım. Kimseyi göremeyince kapıyı açmamaya karar verdim fakat yeniden deli gücüyle çaldığını duyunca hızla kapıyı açtım.
"Sürpriiiiizzz!" bağırarak üzerime atladı Medison.
"Aman Tanrım! Medison! Korkuttun beni." dedim ona sarılarak.
"Trillian'ın geleceğini duydum koştum geldim. Sanırım bu gece buralarda olacakmış."
"Umarım uçağı düşer." dedim umursamaz bir tavırla mutfağa gittim.
"Kahve?"
"Evet lütfen"
Medison fazlasıyla enerjik ve tatlı bir kızdı aynı zamanda Trillian'ın da kız kardeşiydi. Ben ona kahve koyarken oda mutfak camından beni izliyordu, bardağı ona uzattım.
"Grace hâlâ uyuyor mu?" dedi gülerek bende güldüm ve cevap verdim.
"Uyanmasına henüz 2 saat daha varmış"
"Ne! Tanrım bugün okulun ilk günü geç mi kalmak istiyor?"
"Bilmiyorum sanırım tatilde ki aylaklığını bırakamıyor." dedim güldü daha sonra yüzüme dikkatle baktı."Ne?"
"Ağız kenarlarında kan var yine mi kustun?" dedi masada duran ıslak mendili alıp bana verirken.
"Evet her gece aynı kâbusları görüyorum." dedim. Yüzünü buruşturup tek kaşını kaldırarak kahvesini yudumlamaya devam etti.
"Bir şey mi oldu Medison?"
"Imm.. Hayır sadece.. Bak Lydia , Trillian'ın seninle konuşmasına izin ver lütfen bu gerçekten önemli."
"Bir şeyler mi biliyorsun?" dedim şaşkınlıkla.
"Biliyoruum yada bilmiyoruum ne fark eder sen beni dinle ve onunla konuş!" dedi tam bir şey daha söyleyecekken aniden yerinden kalkıp "Git ve üzerini değiştir, ben Grace'i uyandıracağım baksana saat çoktan 6:40 olmuş 7 buçukta okulda olmamız gerekiyor." dedi ve elimden tutup çekiştirerek beni de yukarıya çıkardı. O Grace'i uyandırırken bende üzerimi değiştirdim.İçeriden gülüşme sesleri geliyordu. Yanlarına gittim.
"Heey! Uyanmak için Medison',ı bekliyordun demek" dedim gülerek.
"Şimdi şarkı söylemeye başlıyorum der demez uyandım. Tanrım! Kulaklarıma ihtiyacım var benim." dedi ve Medison gülerek Grace'in koluna vurdu.
"Haydi kızlaarr kıyafetler giyildiğine göre artık arabaya geçebiliriz." dedi ve ikimizinde koluna girerek çekiştire çekiştire arabaya bindirdi.
-Okul- *saat 7:43*
Ders seçimlerimi yapmak için müdürün odasına ilerledim. Her zamanki gibi özensiz ve uyuşuk bir kız olduğum için hep son dakikaya bırakıyordum bu işi.
"Merhaba bay Wilson ders seçimleri için geç kalmadım değil mi?" dedim bay Wilson bana bakıp gülümsedi.
"Artık seni çözdük Lydia geç dahi kalsan ders seçimlerin bu seferde hazır fakat bir kez daha olursa affetmem!." dedi sert bir şekilde , nazikçe gülümsedim "Asla" diyip başımı salladıktan sonra odadan çıktım.Grace ve Medison çoktan sınıflara dağılmışlardı.Koridor zilin sesi ile boşaldı. Kitaplarımı dolabıma yerleştirdim ve aniden kulaklarımı çınlatan bir ses duyup olduğum yerde kaldım. Ses öylesine şiddetliydi ki nereden geldiğini anlayamıyordum. Sesten kaçmak için koştum ve bir sınıfa girdim. Sınıf bomboştu. Kimse yoktu bu nasıl olurdu?. Hızla sınıftan çıkıp bir başka sınıfa girdim. Burasıda boştu!. Aniden kapı kapandı.Bir anda nefesim kesildi ve yere düştüm. Gözlerim ağırlaşıyordu karşımda bir kadın ve bir adam vardı kucaklandığımı ve sınıftan çıkarıldığımı hissedebiliyordum ve sanırım kaçırılıyordum...
İlk bölüm buraya kadar. Okuduğunuz için teşekkür ederim oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. Bakalım Lydia diğer bölümde neler yapacak ve Trillian'ın söyleyeceği önemli şey ne? Hoşçakalın:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CADI
FantasyBu ülkede , bu şehirde hatta bu kasabada kim, nedir? necidir? tam olarak bilen kaç kişi vardır? Avcılar, büyücüler hatta vampirler gerçekten varmı ? Hayal dünyasında mıyım yoksa? Rüyalar aslında gerçekleri mi yansıtıyordu yoksa sadece bilinç altı oy...