Aşk kavramından korkan bir kızın ve aşka değer vermeyen bir oğlanın hikayesi.Bu hikaye aşkın tanımını ve sevgili kavramını günümüz gençliğine sorgulatacak nitelikte olabilir.Yapılan hatalar,korkular ve her iki tarafında sevgi kavramı ile sınandığı gerek acı gerek mutlu duyguların harmanlanmış öyküsü...
BÖLÜM 1
Derin bir nefes aldım. Aldığım nefeste ki deniz ve yosun kokusunu hissedebiliyordum. Gözlerimi kapatıp yavaşça nefesimi verdim.Sırtıma yaz akşamlarının tatlı rüzgarı vuruyordu.Dalgaların yumuşak sıçrayışı beni sakinleştiriyordu.
Düşündüm. Daha çok düşündüm.”Acaba neden sevgilim yok? “diye kendime soru sordum. Ama sevgili kavramı herkesin dilinde olan laçka bir kelimeye dönüştüğü için soruyu “Acaba neden aşık olduğum birisi yok ? ” diye değiştirdim.
Birden fazla cevabı vardı: Aşık olmaktan korkuyordum. Yalnızlığı terk edemiyordum. Annem ve babamın yıllar önce boşanması beni birisiyle birlikte olmak kavramından uzaklaştırmıştı.
Hayatım boyunca hoşlanma ve beğenme dışında hiçbir şey yaşamadım. Şimdi ise yaşamanın tam zamanı olduğunu düşünüyordum. Ama yine de korkuyordum.Aşk kavramının benim için bitmesinde ve ihanet etmekten korkuyordum…
Hava kararmaya başladı. Gökyüzü tatlı turumcusu renk yerine kendini yavaş yavaş bıraktı.Üstümdeki kumları silkeledim.Sandeletlerimi giydim ve yola çıktım.
Yazlığımız site içerisinde bir ikiz villaydı.Gurbetçi komşularımız bu sene gelmeyeceği için Allah’a şükrettim.Hoş bir bahçemiz var.Büyük balkonda çam ağacı ve balkonun kirişlerine sarmalanmış kırmızı güller var. Bu güller üst kattaki her odanın küçük balkonuna dolanmıştı.
Eve girdiğimde emektar siyah tüplü televizyondan yemek programı seyreden anneannem ve tabletten haberlere bakan annem vardı.
“Menekşe.”dedi annem.
“Efendim ? “ dedim.Aslında ne soracağını biliyordum.Yumuşak bir sesle “Arkadaş edindin mi ?“ diye soracaktı.Bende vereceğim cevabı çok iyi biliyordum “Hayır…”.Bu yazlık ortamında arkadaş edinememe sorunum vardı.Bu sorun ve sonucundaki yalnızlık burada kötü zamanlar geçirmeme neden olmuştu.Kötü zamanları hatırlayınca gözlerim yanmaya başladı.Salak gibi ağlamayacaktım.
“Arkadaş edindin mi ?” diye sordu beklediğim bir yumuşak bir sesle.
Aklımda ki kötü anıları hemen uzaklaştırdım,kendimi toparladım ve gülümseyerek “Hayır annecim “ diye cevap verdim.
Annem başka bir şey söylemeden hemen üst katta ki odama çıktım.Vantilatörü açtım ve son seviyeye getirdim.Üstüme rahat bir şort ve Florence and The Machine tişörtünü giydim.Aynaya baktığım da yaz tatilinden nasibin almamış şişmanla balık etli kavramı arasında gidip gelen bir kız görüyordum.
Bembeyaz bir ten, sırtıma kadar dökülen kumral bukleli saçlar,iri koyu kahverengi gözler,kemersiz bir hokka burun,dolgun pembe dudaklar ve hafif kızarık yanaklar.”Harikayım” diye iç geçirdim.Yumuşak yatağıma uzandım ve artık kitap okumaya hazırdım.
Obsidiyen adında bir kitabı okurken arada bir Daemon’un neden bu kadar öküz olduğunu düşünüyordum.
Hava çok sıcaktı. Odamdaki balkona çıktım. Balkon masamda duran mor menekşeleri suladım.Tüylü yapraklarını nazikçe okşadım.Bütün çiçekleri seviyordum ama menekşeler benim için ayrı bir önemi vardı.Sanırım aynı ismi paylaştığımız için.
Balkonun hemen karşısında duran havuza baktım. Şırıl şırıl ses çıkartıyordu. Ve şezlongun ucuna oturmuş birisi vardı.
Neredeyse hiç hareket etmiyordu. Sadece havuza odaklanmıştı. Onun suratını görmesem bile onu izlemekten kendimi alamadım.Oturuşu dik ve kendinden emindi.Siyah bir tişört ve şort giymişti.Dalgalı kahverengi saçları vardı.
Ve birden telefon zili çaldı. Bu sessizlikte telefon zili çalması beni ürküttü.Ama bu başka zil sesiydi.Benimkisinde Lorde-Royals çalardı ama bu zil sesinde AC/DC-Highway to Hell çalıyordu.İyi ki benimkisi çalmadı.Çocuğun beni fark etmediğine sevindim.Gülümsedim,demek ki gizemli çocuk AC/DC dinliyordu.
“Yine ne var Gökçe ? ” diye sert bir sesle konuştu.
Kızın ne dediğini bilmiyordum ama çocuğun bu şekilden telefonu açması beni bile korkuttu.
“Seni terk ettiğimi hala sindiremiyorsun, değil mi ? “ diye cevap verdi gülerek.
Ne kadar da öküz diye düşündüm.
“Anlamakta güçlük çekiyorsun herhalde dur sana yeniden açıklıyım : Seni sevmiyorum,seninle öylesine çıktım,sanırım senin güzel popondan hoşlandım.Sıkıldım ve seni terk ettim.Çünkü senin saçma sapan konuşmalarından,yüzeyselliğinden ve yapışıklığından delirdim.” Bu sözleri söylerken sesinde sakinlik vardı.
Bu çocuktan nefret ettim.Kızın duygularını nasılda incitiyor.Kıza çok yazık.
“Artık hayatımda senin gibi birisi yok ve buna alışsan iyi edersin” dedi ve telefonu kapattı.
Birkaç saniye olduğu yerde durdu ve bir hışımla ayağa kalkıp arkasını döndü.Gözlerimiz benimkiyle buluştu. Bana şaşkınlıkla bakıyordu.
İri yeşil gözleri vardı.Bembeyaz bir teni vardı.Dolgun dudakları ve biçimli bir burnu.Uzun ve yapılıydı.Yakışıklı sınıfına girebilecek türden bir çocuktu.Neredeyse yakalanma korkusundan küçük dilimi yutacaktım ve bu kesinlikle berbart bir karşılaşmaydı.
Bu benim hikaye olarak yazdığım ilk çalışma.Yorumlarınızı bekliyorum.