Bütün gece uyumamış olmanın verdiği yorgunlukla gözlerimi araladım. Gece boyunca düşündüğüm tek şey artık kendi ayaklarımın üzerinde durmak zorunda olduğumdu. Evet Ömer ve Aslı bana bu evde bir yükmüşüm gibi davranmadılar hatta kardeşleri gibi davrandılar ama her an birine muhtaç olarak yaşayamam. Onca yaşanandan sonra toparlanmak için kafamı başka konulara yormalıyım yoksa bir ölü gibi yaşamaya devam edeceğim.
Hayatıma kendim yön verebilmek ve artık onlara daha fazla acı yaşatmamak için bir şeylerle uğraşmaya ihtiyacım var. Bunun içinde bir iş bulup oyalanmalıyım. Bu iş benim hem kafamı dağıtmama yarayacak hem de para kazanıp Aslı ve Ömer'e daha fazla yük olmayacağım,onlara bir yararım olacak.Bu düşünceler içerisinde boğuşurken yorganı üstümden fırlatırcasına atıp ayaklarımı buz gibi zemine indirdim, hızla ayağa kalkıp banyoya ilerledim. İşlerimi halledip odama yani Ömer'in bana verdiği odaya geri döndüm. Dolabın kapağını açıp içerisindeki elbiseleri süzdüm. Her biri Aslı'nın saf,temiz, kıpır kıpır ruh halini yansıtıyordu. Bu düşüncelerle kendi ruh halime uygun olan bir kot pantolon,salaş,siyah bir tişörtü üzerime geçirdim. Kimseye görünmeden evden çıktım. Dış kapıyı kapatıp arkama baktığımda buraya gelirkenki umudumun tükenmiş olduğunu fark ettim. Asla bir yere ait olmayacağımı biliyordum ama Aslı'nın o çocuksu halleri,Bahar'ın korumacı tavırları,Yüsra'nın çılgınlığı,Ahsen'in erkeksi tavırlar ve Ömer'in abiliği....
Bir umut... Olmadı...
Bu düşüncelerle iki yıl önce yaptığım hatalar gözlerimin önünde canlandı.2 YIL ÖNCE
Yatakta uzanmış, tavanın ne kadar berrak olduğunu düşünürken Aslı'nın sesini duymamla yatakta ona doğru döndüm. O ana kadar ağladığımın farkında değildim. Ağlıyordum...Aslının yüzünü görmemle hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Kafamı yastığa gömüp ölmeyi diledim...
Aslı ölmeyi düşünmeme bile izin vermeyecek bir sesle "Yeter! Hep böyle devam edemezsin Efna yeter!" ayağa kalkıp banyo kapısını açtı ve tekrar bana döndü. "Duşu hazırlayacağım. Hadi kalk!" Haklıydı. Böyle yaşayamazdım. Bu ihanetle,bu kayıplarla,bu vicdan azabıyla daha fazla yaşayamazdım. Yataktan yavaş hareketlerle kalkıp sendeleyerek balkona doğru yürüdüm. Balkonun içim kadar soğuk demirlerini tutunurken bir ayağımı diğer tarafa atıp kendimi dengede tutup diğer ayağımı da yerleştirdim. Şimdi odamı (!) görebiliyordum. Bir haftadır kendimi tavanı izlemeye kaptırmış yaşadıklarımı orada canlandırmıştım. Yani kendime işkence etmiştim. Sonunda Aslıyı sinirlendirmeyi başarmıştım. Bu odada kızlarla geçirdiğim anları hatırlayınca yüzümde buruk bir gülümseme yerini aldı. Aynı anda Aslı banyo kapısında göründü. Yatakta beni göremeyince şaşkınlıkla etrafı inceledi. Beni görmesiyle o sevdiğim parıldayan gözlerinde korkuyu gördüm. Gözlerinin içine bakıp dudaklarımdan fısıltı şeklinde "Üzgünüm."kelimesi döküldü. Aslının bana doğru gelmesiyle kollarımı iki yana açıp kendimi rüzgarın kollarına bıraktım...
******
Evden çıktığımdan beri birçok yere iş sormama rağmen ya başka biri benden önce işe alınmıştı ya da 'seni tekrar arayacağız' gibi saçma cümleler kurarak beni göndermişlerdi. Ama hepimizin bildiği gibi beni tekrar aramayacaklar. Bende bu yüzden bugün son kez şansımı denemek için görüntüsünden ne kadar korksam da karşımdaki bara doğru yürüdüm. Kapıdaki korumaya iş için geldigimi söyledim. Yüzünde hoşlanmayacağım bir gülümseme yerini alırken içeri girmem için kenara çekildi.
İçeri adımımı atar atmaz o leş koku burnuma doldu ve ben de kusma hissi uyandırdı. İçerisi içki,ter ve farklı iğrenç kokularla doluydu. Bu iğrenç kokuya nasıl katlandıklarını anlamaya çalışarak barmene yaklaştım sıcak bir tebessümü dudaklarıma misafir edip " Merhaba,ben Efna" dedim. Karşılık olarak da daha içten bir gülümseme ile "Ben de Cenk. Nasıl yardımcı olabilirim?"dedi. Bende konuşmayı kısa tutmak için gelme amacımı direkt söyledim."İş için gelmiştim." karşılık olarak "Beni takip et"dedi."Tamam"deyip Cenk'e yetişmeye çalıştım. Koridorun sonundaki odalardan birinin önünde durup bana baktı. "Patronun adı İsa. Saygılı olursan işi alabilirsin." dedi. Ben de ona gülümseyip "Tamam, teşekkür ederim."dedim. Cenk kapıyı çalıp içeri girdi. Beş dakika sonra yanıma gelip "Hadi patron seni bekliyor. İyi şanslar." dedi.
Kapıyı açıp içeriyi işaret etti. Yavasça içeri girdim ve karşıdaki koltukta oturan kalıplı,uzun boylu,40-45 yaşlarında bir adam ve yanında güzel, alımlı, çok genç iki kız görmemle kendimi 'Nereye geldim ben böyle' diye düşünmekten alıkoyamadım.
İsa bey bana bakıp başta şaşkınlıkla beni süzdü. Bakışlarının bacaklarımda ve göğüslerimde memnun olmuşçasına gezinmesi rahatsızca yerimde kıpırdanmama neden oldu. İsa beyin bana ' neden buradasın?' der gibi bakan gözlerine karşılık " İş için gelmiştim." dedim. O da yanındaki kızlara bakıp " Siz dışarı çıkın. Benim biraz işim var." dedi. İşim var derken beni tekrar süzmesi sinirlerimi bozsa da belli etmemeye çalışıp beklemeye başladım. Kızlar ses çıkarmadan çıkıp gidince odada yalnız kalmanın verdiği hisle,korkup İsa beye baktım. Göz göze gelmemizle birlikte konuşmaya başladı. "Kaç yaşındasın güzelim, iş tecrüben var mı?" İş tecrübemi sorunca işe alınmayacağımı anlayıp üzgünce cevap verdim." 18 yaşındayım ve eğer alınırsam bu ilk işim olacak."
"Olur. Sorun yok. 18 yaşında, güzel, alımlı, çekici. Aa bebeğim senin adın neydi?" Bu adam bana tiksinti duygusunu yaşatan adamlardan birisi olmayı başardı. Ona iğrenç bir varlıkmış gibi bakıp sertçe"Efna!" dedim. O da sinirlenmiş olmamdan hoşlanmış gibi yüzünde alaylı bir gülümseme ile "Güzel isim ama bu işte gerçek ismini kullanamazsın."
Ne saçmalıyor bu adam? Nasıl bir iş teklif edecek ki ?Alacağım cevap beni korkutsa da "Nasıl bir iş teklif edeceksiniz acaba?" diye sordum. O da pis dişlerini sergilercesine güldü. Koltuğun yan tarafına vurup "Gel güzelim ilk işini benimle öğren." dedi.
Allah'ım nasıl olur da beni öyle görür?
"Hadi! Gel." Ben ona yaklasmayıp orada durmaya devam edince o pis ağzından midemi bulandıran o pis sözler döküldü.
"Bakire misin yoksa?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACI
Teen FictionAcılar içinde büyümüş genç bir kız... Acılarını içinde büyütüp intikama dönüştüren genç bir adam... Ve yolları kesişen iki ACI...