2. bölüm

16 4 0
                                    

     10/05/2015. O gün hayatımın dönüm noktasıydı. Toz pembe hayatım adeta siyaha boyanmıştı.
  
      Sabah olunca uyandım. İçimde bir huzursuzluk vardı. Ama nedenini bilmiyordum. Aşağıya indim. Lusi'nin yanına gittim. Ama hiç havamda olmadığım için onu yürüyüşe çıkarmadım. Kahvaltı hazırdı. Birbirinden farklı çok sayıda kahvaltılık vardı. Ama canım hiçbirini yemek istemiyordu. Annemin zoruyla biraz atıştırdım. Kıyafetlerimi giydikten sonra okula gidecektik. Babamı beklemek için  bir koltukta oturdum. O an gözüm bir gazete başlığına ilişti." Suriye İçten İçe Çökmeye Başladı". Pek anlayamadım neler olup bittiğini. Babama sorduğumda beni geçiştirdi. Ama bunun iyi bir şey olmadığından emindim. Babam hazırlandığında evden çıktık. Çıkmadan önce anneme sarıldım ve öptüm. Okula gidince Nefi'nin hasta olduğu için okula gelmediğini öğrendim. Okul çıkışı onu ziyarete gittim. Gün boyu kafama takılan şeyden ona da bahsetmek istedim. Bu sabah gördüğüm gazete yazısını ona da söyledim. O da bugünlerde haberde bunlarla karşılaştığını söyledi. Ailesine sorduğunda, geçiştirildiğini söyledi.
    
      Eve geldim. İçimdeki huzursuzluk beni iyiden iyiye yormuştu. Biraz dinlenmek için yatağıma uzandım. Annemler haber izliyordu. Aşağıya indim. Annemin yanına oturdum.
    
      Derken kulaklarımı sağır edercesine yüksek  bir ses duydum. Bu bir bomba sesi olmalıydı. Birbiri ardınca kesilmeyen silah sesleri duydum. Hepimiz yere yatmıştık. Bağırma sesleri, silah sesleri ve bomba sesleri birbirine karışmıştı. O an evimizin duvarlarının çöktüğünü gördüm. Evimize bomba atılmıştı. Her taraf simsiyah dumanlar içindeydi. Adeta birbirimizi göremiyorduk. Dumanın kokusu ciğerime kadar işlemişti. Gerisini hatırlamıyordum.

      Gözlerimi açtığımda kendimi hastanede buldum. Etrafımda insanlar ve hemşireler dolanıyordu. Kıyamet günü gibiydi. Bağırma sesleriyle herkes bir koşuşturma içindeydi. Başımı sağa sola çevirirken çok ağırdığını hissettim. Yanımda annem ve babam vardı. Onlarda yaralanmışlardı. Annem ve babamın durumunu başucumda ki hemşireye sordum. Durumlarının ağır olduğunu söyledi. Her yer kan ile doluydu. Babaların kucaklarında küçücük çocukları kanlar içindeydi. Bir an bunun bir rüya olduğunu sanmıştım. Keşke bir rüya olsada hemen uyansaydım. Küçücük çocuklar " Anneciğim, babacığım uyan"diye bağırıyorlardı. Neye uğradığımızı şaşırmıştım.

     Birkaç gün geçti. Annem ve babam uyanabilmişti.  Lakin durumları halen ağırdı. Hastahaneden taburcu olmak zorundaydık. Çünkü yaralı sayısı çok fazlaydı ve hsatanelerde yer yoktu. Dışarı çıktık. Karşılaştığım manzarayı görünce böyle bir olay yaşayacağımız aklımın ucundan bile geçmemişti. O an gazetede gördüğüm başlığın ne olduğunu şuan çok iyi anlıyorum. Şimdi ne yapacaktık? Çaresizliği hiç tatmamıştım. Ne istersem isteyeyim herşey oluyordu. O an maddi durumuyla dalga geçip küçümsediğim arkadaşlarım aklıma geldi. Kim bilir, belki bu olaylar bundan dolayı başıma gelmişti? AhhKeşke onları küçümseyip dalga geçmeseydim. Ne kadar zor bir durum olduğunu şimdi anlıyorum.

     Evimize doğru yürüdük. Anne babaların kollarında küçücük masum yavruları kanlar içindeydi. Kimisi başından kimisi kolundan kimisi de bacaklarından yaralıydı. Hatta bazılarının kolları yada ayakları kopmuştu. Hastahaneler yetersiz olduğu için çok kan kaybı olmalıydı. Her yerden siyah dumanlar çıkıyordu. Bazı yaşlı teyzeler ellerini dizlerine vurarak ağıt yakıyorlardı. Bu korkunç manzaralar sonucunda evimize ulaştık. Yerle bir olmuştu. Bütün eşyalarımız kullanılamaz hale gelmişti. Şimdi ne yapacaktık? Nerede yatıp, ne yiyip, ne içecektik?
  
     Birbirimize çaresizce baktık. Kimileri aralarında Türkiye'ye kaçacaklarını söylüyorlardı. Babam da bize doğru dönüp bizim de Türkiye'ye kaçabileceğimizi söyledi. Her ne kadar istemesekte buna artık mecburduk. Eşyalarımız ve kıyafetlerimiz bombadan dolayı zarar gördüğü için pek bir yükümüz yoktu. Bir topluluğun arasına katılarak yola çıktık...

Gökkuşağının Siyah Rengi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin