Oxford

198 10 0
                                    

 ''ımm.. ben belki biraz sohbet ederiz diye düşünmüştüm sana anlatacaklarım var.. ''

merakla gözlerine baktım. ve konuşup konuşmamak arasında kararsız kalmış gibi bi süre bekledi ve sonra devam etti. '' sen bana beni anımsatıyosun '' dedi. devam etmesini isteyen bakışlarımı yolladım. '' aynı bende senin gibiydim üniversiteye başladığım zaman. yapayalnız. ama sen sanşlısın bi farkla benim gibi yakışıklı bi hocan var ''. gözleri dolmuştu son söylediği sanki bunu saklamak içindi. çok şey yaşamış olmalıydı. ona sarılma dürtümü engelledim sonuçta o benim hocamdı. kahvesini masanın üzerine bıraktı ve başını dizlerime koydu. ne yapacağımı şaşırdım ellerim havada kaldı. bi bahane bulmaya çalıştım ama olmadı. bardakları götürme bahanesiyle kalktım. özür dilerim rahatsız mı ettim dedi. mutfağa geçtim ve içimden bi an önce gitmesini umdum yoksa gözleri beni esir almak üzereydi. içeri döndüğümde gitmeye hazırlanmıştı ''ben artık gidiyim zaten geç saatte gelmiştim'' esprisinden çok espri yapmaya çalışmasına kıkırdadım. kadavralar hakkındaki araştırmanı unutma diye bi hatırlatmmada bulundu. sadece tebessüm ettim. o gidince yarın beni neyin beklediğini bilmeden yatağıma süzüldüm. uyu beni çağırıyordu.

....

Londra'nın yağmurlu havasını seviyorum tek bi özelliği dışında sabah erken kalkmaakkk işkencee gibi bu havada ne de güzel uyunurdu oysa. bugün öğleye doğru okula gitmem gerekiyor dersim var. sabahtan köşke uğrayım. okul var diye kıyafetleri giymediğimi bahane ederim şu iğrenç şeyleri giymek istemiyorum. bi kot pantolon ve örme kazağımı üzerime geçirdim. annemden kalan hatırlardan biri çok kıymetlidir benim için. iki yıl önceydi okuldan çıkmış evde onlara yemek hazırlamıştım annemin doğum günüydü. ''geliyoruz tatlım '' demişti annem her zamanki sıcak sesiyle. 1 saat geçti 2 saat geçti aslında geçti mi bilmiyorum bi ömür gibiydi telefon çaldı bilirsiniz işte sanki o an anlamıştım çünkü babam beni telaşlandırmazdı hiç. babaların en iyisiydi o her kızın babası nasıl onun kahramanıysa benimde babam kahramanımdı. korkak ve titrek bi sesle ''efendim ? '' dedimç siren sesleri vardı. sadece iyi olmalarını geçirdim içimden ama diillerdi. o zamandan bu zamana yalnızım. sadece ilk zamanlarda mecburiyetten yanımda oldu arkadaşlarım akrabalarım ama şimdi kimse yok. köşke gelmiştm çoktan 5 dakika zaten benim minik evimle. kapıyı tam gün çalışan arkadaşım kathrina açtı. sarışın ufak tefek sevimli bi kızdı severdim onu. günaydınn mösyö dedi. ahh yaramaz kız ukalalığı tuttmuş yine. merdivenlerden o sırada evin kralıçesi :P MAria hanım iniyordu. günaydın efendim dedim. ahh günaydın bethany dedi. xavier'ı uyandırı mısın okula geç kalacak dedi. ağzım büyük bi o şeklini alırken şaşırmamı anlaşmış olacak ki xavier oxford üniversitesine kaydoldu. ağzım daha da büyük bi o şeklini alırken ufak bi değerlendirme yaptım. benimle aynı okulda olacaktı ama bu çocuk harvard da diil miydi ben gitmesini beklerken o benimle aynı okula kaydolmuştu olamaz !! alaycı bi tavırla merak etme senin sınıfında deil Xavier 3 sınıf geçiş yaptı. ahh bu kadını bazen boğmak istiyorum. '' neyse git xavier'ı kaldır'' merdivenleri sürüne sürüne çıktım sabah sabah eziyetti bu. çok güzel uyuyordu. dürtükleyerek efendim kalkmalısınız dedim. ıykk efendimmişmiş. gözlerini açıp bana baktı ve o kelimeleri söyledi..

ASİ ve GÜZELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin