Elinde fotoğraf makinesiyle mardinin her bir karesini özenle çekiyordu.Seviyordu bu şehri.Yapısını, tarihini,kültürünü en önemli si yemeklerine bayılıyordu.Acıyı en çok bu şehirde sevmişti.Sürekli yeşil yemek yemek ten bıkmıştı.Kendisi bizzat antalyalıydı.Ya kın arkadaşı selçukla beraber gelmişti.İkisi de fotoğraf bölümünü okuyorlardı.
Üniversite de sinan öğretmen öğrencilerine son derece önemli bir proje ödevi vermişti. Proje de Ödev şuydu ;Herkes istediği bir şeh ri veya ilçenin resimlerini çekip güzel bir slayt oluşturmasını istemişdi . Meriç ve sel selçuk ara larında anlaşarak mardini seç mişlerdi. Her ikiside ailelerine haber verdik ten sonra uçakla mardine gitmişlerdi.Şim di ise geleli 1 hafta olmuştu.Meriç elinde fotoğraf makinesiyle son bir re sim daha çekecekken arkadaşı selçuk ona seslenmişti."Bu kadar yeter artık otele gide glim yeteri kadar resim çektik zaten"dedi se si yorgun bir tonda çıkıyordu.Meriç arkada şına tebessüm edip; "Son bir resim daha çe keyim bu manzara kaçmaz "deyip mardinin o eşsiz olan güne şin batışını çekiyordu.
Mardinin havasıyla toprağıyla hiçbir şehre benzemezdi.Tam bir turist kentiydi.İhtişam lı konakları,tarihi olan camiileri ve medrese leri,şehadet parmağı şekilde olan minareler le muhteşemdi.Üstelik peygamberlerin bile ayak bastığı şehirlerdendi.Ve birçok medeni yetlerin içinden gelip geçtiği bir şehirdi mardin.
Selçuk son bir kere daha seslenip yine aynı cümlelerini söylemişti.Meriç sabırsız arka daşına gözdevirip birlikte otelin yolunu tut muşlardı.Otele giriş yapan iki genç ayrı oda lara geçtikten sonra direk kendilerini yatak larına atmışlardı.Hem gezip hem resim çek mek pek kolay bir iş değildi.Güneş kendini kaybedip gittiğinde sokak lambaları bir bir yanmaya başladı.Camiilerde hocaların bağ rı yanık sesleriyle ezanı aynı anda okunma sıyla orta ya farklı bir hava katıyordu.Huzur ...barış...mutluluk...belki daha fazlasını tarif
edilmesi zordur.Birde şu terör illeti olmasada daha güzel günler olurdu.Yarınlar hep umutlu olurdu. Bir gün oda gerçek olurdu.Allahdan ümit hiç kesmeden tevekkül edilmeliydi.Gaybı
bilende nitekim Yüce Allahtır.Sabah erkenden odalarından çıkan iki genç kahvaltı yapmak için aşağıya in
mişlerdi .Selçuk büyük bir zevkle çatalı
keçi peynirine batırark ağzına atmıştı.
Keçi peynirni ilk defa mardinde tatmıştı. Çok sevmişti.Bundan sonra annesinden kahvaltısında hep keçi peynirini istiyecekti.Arkadaşına dönüp soru soran bakışlarla ağzını aralayıp konuşmuştu."Burda işi miz bitti.Bu gün bir bilet alıp yarın ilk uçakla antalyaya gidelim"dedi.Fazla kal dıklarını düşünüyordu.Meriç'e bakışlarını çevirdiğin de meriç kafasını olumlu anlamda salladı dığını görmüştü.O sırada meriç'in telefonu çalmıştı.Cebinden tele fonu çıkarıp arayan kişiye baktığında kızkardeşi olan kamer arıyordu.
Muhtemelen ne zaman geleceğini soracak tı.Geleli 1 hafta olmuştu.Merak etmeleri nor maldi.Hele annesi emine sultanı hiç düşüne miyordu.Çocuklarına çok düşkündü. Koru macı tavrını hiç sevmiyordu. Aşırıya kaçtığı için.Vakit kaybetmeden telefonu açıp kula ğına dayamıştı .Bir yandan da arkadaşı sel çuka bakıyordu.
"Abi ne zaman döneceksiniz antalyaya?"
"İnsan bir hal hatır sorar ."Kızkardeşi ka merle uğraşmayı çok seviyordu.
"Sonra sorarız.Mardin nasıl güzel mi ?"
Diye sormuştu merakla."Güzel az kalır. Efsane şehir kızım
burası.""Deme yaa?Off bende gelmek
istiyorum .""Aslında buraya ailecek gelebiriz.
Otellerdeçok uygun hem"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAMER(Ay)
Novela JuvenilYekta kendisinden 3 yaş büyük olan eşine sinirle solup; "Sen benim karımsın. Benim na musunsun!Anladın mı?"Ardından ekledi. "Ayrica...konaktan çıkmak ta yok!" "Bana emir verme!Hem daha yaşın 16 .Hem evlendin diye kendini bü yük sanma!"