ii♡

271 35 21
                                    

♡ V i c t o r ♡

Güneş ışıklarının yüzüğümden yansıyıp gözlerime batmasına uyandım. İrkildim; yüzüğünü parmağımdan çıkartıp cebime yerleştirdim. Kollarım Yuuri'nin etrafına doladım. Yüzümü boynu ile kafası arasındaki çukura gömdüm. Simsiyah saçların sahibi hala uyuyordu ama uykudayken bile kıpkırmızı kesildi. Kalktım, gerindim ve alışkanlık halinde esnedim. Onu uyandırmamaya dikkat ederek yataktan sessizce ayrıldım.

Ben aşağı indiğimde herkes uyanıktı. Oh. Uyuyakalmış olmalıyım. Antrenmana geç kaldık. Ha. Koç, antrenmana geç kalıyor. Kendimle dalga geçmeyi bitirdikten sonra alçak masanın önünde bağdaş kurdum, herkesi selamladım ve günaydınlarımı söyledim. Yuuri'nin annesi her sabah olduğu gibi bu sabah da kahvaltı olarak katsudon getirdi önüme. "Teşekkürler, Hiroko-san. Minnettarım." dedim göz kırparak. "Önemli değil Victor. İkinizi tekrar burada görmek harika. Yarışmaları televizyondan takip ettik. Yuuri hepsinde harikaydı. Bu arada, kaybedişini nasıl karşılıyor?" Gülümsedi.

"Motivasyonu biraz yara almış da olsa, bence iyi. Aslında şu anda antrenmana olmamız gerekiyordu, ama madem vakti fazlasıyla geçirdik, bugünü tatil kabul edeceğim. Yarışmadan bir gün sonra antrenman kaçırmamıza göz yumabilirim." Gülümsedim ve parmaklarımla çeneme dokundum. "Oldukça uykulu gözüküyor bu yüzden daha ne kadar odasında kalacağını bilmiyorum. Ben şehire gidip birkaç işimi halledeceğim. Eğer Yuuri ben gelmeden önce uyanırsa, ona geri döneceğimi söyleyin."

Ayağa dikildim ve dışarıya çıkmak için uygun kıyafetler giyinmek amacıyla yukarı kata çıktım.  Rusya ceketimi ve rahat pantolonumu üstüme geçirdikten sonra, boynuma bir atkı doladım. Kapıdan çıkmak üzereyken, yüzüğümü biraz önce çıkarttığım şortumun cebinde unuttuğumu fark ettim. Bu yüzden merdivenlerden büyük adımlarla çıktım, ve yüzüğü bulduğum gibi parmağıma geçirdim.

Kısa kadın,"Neyi unuttun, Victor?" sorusunu yöneltti bana, yüzünde hayatımda gördüğüm en sevecen gülümsemeyi taşırken. Kendimi neredeyse onun oğlu gibi hissettim. "Sadece Yuuri'nin finalden önce satın aldığı söz yüzüğü. Çift halindeler, Yuuri'de de aynısından var." Elimi kaldırdım ve Hiroko'nun gözlerinin parladığını gördüm. "Nişan yüzüğü gibi görünüyor!"

Yanaklarım ısındı. "B-biraz." Ensemi kaşıdım ve "Görüşürüz." dedikten sonra evden çıktım. Şehrin ana bölgesine, marketlerin olduğu yere doğru yöneldim.

Önümde uzanan uzun kaldırım ve orada her zaman balık tutan adam, içimde tanıdık bir his uyandırdı. Eskiden, Yuuri koşarken benim önünde bisiklet sürdüğüm zamanlarda yaptığımız gibi, adama el salladım ve aynı şekilde karşılık aldım. Bugün yürümek istiyordum. Hava almaya ve dün olanları kavramak için zamana ihtiyacım vardı. Buranın havası ince ve hafifti, her nefes alışımda ciğerlerim hafifçe yanıyordu. Soğuk bir hava vardı. Atkı takmayı akıl edebildiğime şükrettim. Koyu kırmızı bir rengi ve yumuşak kumaştan bir yapısı vardı. Kalındı ve boynumun etrafında iki tur atıyordu. Atkının kenarından tutup onu burnumun üstüne çektim ve bir soluk verdim. Bakışlarımı yere dikerek yürümeye devam ettim.

Yüzüğümü tuttum ve incelemeye başladım. Kesinlikle bir nişan yüzüğü değildi. Sadece birlikte geçirdiğimiz zamanların bir simgesi; finalden önce bir cesaret kaynağıydı. Ama neden o akşam, eğer Yuuri altın madalya kazanırsa onunla evleneceğimi söylemiştim ki?

O gün onun kazanacağına olan güvenim sonsuzdu. Yani bunu gerçekten istiyor muydum? Evlenmeyi?

Kafamı salladım. Kazanamamıştı nasılsa (kesinlikle onu suçlamıyordum), yani altın madalyayı kapmak için bir yılı daha vardı önünde. O zamana kadar hiçbir şey olmayacaktı.

promise ring // VictuuriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin