♡ V i c t o r ♡
Yuuri'nin başarısını şarap, katsudon ve başka kim neyi arzuluyorsa o yemeklerle doldurulan bir masanın etrafında, herkesin toplanmasıyla kutlamaya karar verdik. Gün boyunca Yuuri'nin yanında durdum ve kazanamadığı halde kabul ettiği tebrik cümlelerine cevap verişini izledim.
Kalbim acımayı hiç kesmedi.
Kaybettiğini söylememeliydi bile. Şu anki başarısı, ben onun koçu olmadan önceki mütevazi hayallerini yıkmış ve yenilerini yaratmıştı. Sanırım moral bozukluğu anlaşılabilirdi; altın madalyayı alacağını bütün dünyaya duyurmuş ama hedefine ulaşamamıştı.
"Victor, iyi misin?" diyerek gülümsedi Yuuri. Ses tonu ciddiydi. "Evet, iyiyim. Sadece bakınıyordum."
İyi olduğumu kanıtlamak için önümdeki kaseden birkaç lokma katsudon aldım. Gerçekten lezzetliydi. Rusya'da bu tür yiyecekler tatmaya hiç fırsatım olmazdı.
Yuuri'nin saçları, pürüzsüz ve ışık vurunca parlayan koyu siyah bir renkteydi. Çok güzeller. Bir de bakımını yapsa... Aslında yapmasa da olur, çünkü onun yerine saçlarıyla kendim ilgilenmekten gayet memnunum.
Birden herkesin kadehlerini yukarı kaldırdığını fark ettim ve körmüşçesine bir süre elimle bardağımı aradım. Bulduğum anda ben de kendiminkini kaldırdım ve "Şerefe!" derken onlara katılmayı başardım. Ancak onların aksine ben senkronizelikten çok uzaktım. Çoğu bardak şarap ile doluydu ama bazılarında sadece su vardı.
Masanın etrafı saf mutluluktan ibaretti ve insanlar arasında tatlı sohbetler filizleniyordu. Ben de Yuuri ile konuşmaya karar verdim. "Yuuri, nasıl hissettiriyor?"
"N-ne nasıl hissettiriyoo?" Belliydi ki Yuuri açgözlülükle ele geçirdiği şişeden birkaç bardak içmişti bile.
"Yarışmada ikinci gelmek nasıl bir duygu?"
"Tam bir hayal kırıklığı... ama... iyi sanırım. Geçen sene üçüncülüğü bile kazanmak benim için hayalden öte olamazdı, bu yüzden çok daha mutlu olmalıyım aslında. Ama işte..."
Yüzünde yarım bir gülümseme belirdi. Şaşırtıcı bir şekilde direkt cevap vermişti; üstelik üstünü bir yalan ile örtmemiş, doğruları söylemişti. BAZEN Yuuri'nin sarhoş halini kendi avantajıma kullanmak, aklı yerindeyken asla söylemeyeceği şeyleri duymak istiyordum. Ama biraz düşündükten sonra bunun yanlış olduğuna, cevapları alkol ile çekip çıkartmanın uygun olmadığına kanaat getirdim.
Benim bardağım da içi su dolu olanlardan biriydi. Dürüst olmak gerekirse, içmekten nefret ediyordum. Başımı döndürüyordu ve ertesi sabah hep pişman olacağım şeyleri yaptığım bir güne uyanıyordum. En azından Yuuri eğleniyordu. Gözlerinden okuyabiliyordum. Bu hâlinde bile. Capcanlı gözüküyordu. 2 gündür olduğundan çok daha canlı. İçmiş Yuuri'yi seviyorum. Ona özgüven veriyor. Buzun üstünde elde ettiğin türden bir özgüven değil. Utanmadan ya da ürkmeden, başkalarının ne düşüneceği hakkında korkmadan konuşabilmesini sağlayan türden bir özgüven. Utangaçlığının çekici ya da sevimli olmadığını söyleyemem, ama bazen sinir bozucu olabiliyor.
Kişiliklerimiz o kadar farklı ki bazen zıtlaşıyoruz ama bu çok büyük bir problem oluşturmuyor. En azından şimdilik... Parti başlayalı sadece bir saat olmuştu ve ben sıkılmaya başlamıştım. Yuuri tanıdığım tek kişiydi ve o da ailesiyle konuşuyordu. Konuşacak kimsem yoktu. Ama sorun değildi. Ben onu izlemekten de hoşlanıyordum. Çok tatlıydı. Sadece kıkırdaması bile beni sersemletmeye yetiyordu. Yemek bittikten sonra bazıları televizyonun etrafına toplandılar, bazıları ise odalarına çekildiler.
Yuuri ise nedensizce dışarıya çıkmak istedi. Bu yüzden atkımı taktım ve onu izleyip herhangi bir sorun yaratmasının önüne geçmek için onunla birlikte çıktım. O dışarıya doğru yürüyüp ben onu takip ettiğimde Yuuri aniden bana döndü, elimi kavradı ve kendisininkiyle birleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
promise ring // Victuuri
FanfictionGerçek yazar (Original Author) @v-v-victor "Her şey çok güzel gidiyordu... Ne zaman bu hale geldik?" Bu kitabı çeviriyorum çünkü çok mükemmel. Bu kadar.