Bilinmeyen Gerçekler-3

709 17 6
                                    

~~~~~~~~~~~LAURA~~~~~~~~~~~

      Kendime gelmeye başlayınca gözlerimi hafif aralamaya çalıştım. Fakat o kadar yorgundum ki hâlâ, sadece biraz kıpırdayabildim.Burnuma kumaş kokusu geliyordu. Neredeydim ki ben? Gözlerimi büyük bir çaba sarf ederek açtım. Biraz da olsa etrafımı görüyordum. Çok güzel bir bayan yanımda oturmuş elimi tutuyor ve gözlerime bakarak gülümsüyordu. Ona soru sormam gerekiyordu. Ayrıca çok açtım. Ağzımı açmaya çalıştım. Ilkinde başarılı olamadım fakat ikincisinde ağzımdan fısıltıyla bikaç sözcük çıktı:

    -Özür dilerim de...Yiyecek bişeyler var mı? ...

    Bayan sıcak bir gülümseme ile karşılık verdi ve ayağa kalktı. Odanın ucundaki merdivenlerden yukarı çıktı. Çok güzel bir bayandı. Koyu yeşil renkte gözleri, bembeyaz bir teni ve sanırım karamel renkte de saçları vardı.Şimdi de etrafıma göz gezdirmeye başladım. Iki tane dikiş makinası, kumaşlar, elbiseler....Sanırım burası bir terzihane idi.Yanımdaki kadın da buranın sahibi olmalı diye düşündüm. Benim uzandığım yer ise kanepeyeenzer bir sofaydı. Kendimi ayağa kalkmaya zorladım. Yalnızca oturuşa geçebildim. Aslında burası çok şirin bir dükkandı. Perdeleri, döşemesi, ferah oluşu. Yan taraftaki merdiven de yukarı çıkıyorsa eğer bir eve çıkıyor olmalıydı. O ev de az önceki bayana aitti o zaman.

     Ben böyle düşünürken bayan, elinde bir tepsiyle aşağı indi.Yanıma geldi ve tepsiyi kucağıma koydu. Öyle açtım ki teşekkür edip hemen yemeğe koyuldum. Ben yemek yerken bayan da beni izliyordu. Bi ara sıcacık bir sesle:

      -Ben Tiffany. Terziyim. Burası da benim dükkanım. Evim de yukarıda...Mmmm..Peki sen kendini tanıtmiycak mısın?

     Bayan yani Tiffany gerçekten çok sıcak kanlıydı. Birden içim ona ısınmaya başladı ve cevap verdim:

     -Ben de...Laura...

   Başka bişey demedim. Daha doğrusu diyemedim. Hem ne dicektim ki? Tiffany tekrar bişey söyledi:

    -Memnun oldum Laura.Ama yalnızca bu kadar mı?

     Ben başka birşey diyemezdim. Bir prensesim de diyemezdim.Bir prensesin hem de Ingiltere prensesinin burda ne işi olabilirdi ki? Bunu belki daha sonra ona açıklayabilirdim fakat şimdi değil. Hiçbir şey demediğimi görünce anlayış gösterdi ve :

     -Peki o zaman Laura gidecek bir yerin var mı? Ayrıca çok kötü görünüyorsun.

     -Hayır...Maalesef gidecek hiçbir yerim yok...

     -Yukarısı benim evim, söylemiştim sana.Benim de bikaç işim var akşama kadar. Sen çık yukarı dinlen. Ben akşama doğru gelirim. Zaten buraya hiçkimse gelmez.Rahat olabilirsin yani.

      Bu laflarla içim biraz rahat etmişti fakat hâlâ çok kötü hissediyordum kendimi. Tamam anlamında başımı salladım.Tiffany, pelerinini alıp çıktı. Bana son kez gülümsedikten sonra. Ben de merdivenleri çıkmaya başladım. Yukarı çıkınca buranın da çok şirin bir ev olduğunu gördüm. Bir mutfak ve iki odası vardı. Odaların birinde yatak, sofa ve çekmeceler, diğerinde ise koltuklar bulunuyordu. Kendimi yine sobanın üzerine attım. Biraz uyumaya ihtiyacım vardı. Sofanın başındaki pencereye yöneldim önce. Dışarıdan kalabalık sesleri geliyordu. Biraz dışarıyı izledim önce. Aşağıda bir sürü dükkan vardı. Sokak rengârenkti.Izlemeye başladım bu kalabalığı. Insanlar günlük işlerini yapıyor ordan oraya koşuşturuyorlardı.Bir süre sonra tekrar yattım. Kalktığımda akşam olmuştu. Üstümde bir battaniye vardı. Yemek kokuları alıyordum. Ayağa kalktım ve mutfağa doğru yürüdüm. Kendimi çok daha iyi hissediyordum. Mutfağa girince Tiffany'nin yemek yaptığını gördüm. Bana gülümsedi ve :

Bilinmeyen GerçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin