Bilinmeyen Gerçekler-5

589 20 7
                                    

Huuuhuuuu dopdolu ve de tabiki upuzun bir bölüm sizlerle...Biraz geç oldu ama uzun oldu :):)) iyi okumalar...Beğenmeniz dileğiyle canlaaarr:):))... (Bu arada kontrol etmeden atıyorum yazım hataları varsa af buyurun:))))

~~~~~~~~~~~LAURA~~~~~~~~~~~

     Tiffany ile eve doğru yürürken pek konuşmadık. Zaten konuşacak pek bişey yoktu sanırım. Ama benim düşünecek çok şeyim vardı! Az önce Tiffany'nin konuştuğu adam demek Prens Dominic ' ti. Bunu öğrenmiştim fakat ya diğeri? Çarptığım ve yalan söylediğim adam kimdi? Cok merak ediyordum doğrusu. O gemide olduğuna  ve prens Dominic ile konuştuğuna göre Fransa'da olmalıydı. Ben böyle düşüncelere dalmışken eve geldiğimizi fark etmedim bile. Sanırım Tiffany bana sesleniyordu:

    -Laura! İçeri gelmeyecek misin tatlım?

  Uykudan uyanır gibi oldum ve yüzüme bir gülümseme yaydım.Ama gerçek olmayanından.Sonra da dükkandan içeri girdim. Burayı sevmeye başlamıştım galiba. Ya da Tiffany burayı sevimli kılıyordu. İçeri girdikten sonra yukarı çıktık. Aldığımız yiyecekleri mutfağa koyduk ve biraz oturduk. Tiffany:

     -Birşey mi oldu Laura?

    Ne...Anlamadım...Bana mı soruyordu... Kafam yerinde değildi sanırım. Kendime geldim ce cevap verdim:

     -Yok...Yok bişeyim Tiffany.

     -Öyle diyorsan öyledir fakat sanki kafana birşey takılmış gibi. Söylemek istemiyorsan ısrar etmem ama sıkıntın neyse benimle paylaşabilirsin canım.

     -Ha..Çok sağol..Aslında yok bişeyim. Sadece şeyi düşünüyordum...Ben o adamı...Yani prens Dominic'i...Gemide görmüştüm de...Tekrar denk gelince şaşırdım sadece. Ne işi vardı ki o gemide? Neyse...Saçmaladım yine boşver..

     -Ahh canım niye sıkıyorsun ki kendini? Sana söylemiştim. En ufak birşey dahi olursa ben burdayım. Bi de Prens Dominic kuzeniyle deniz gezintilerine çıkmaya bayılır. Çoğu zaman kendi gemileriyle çıkarlar fakat bazen de başka ülkelere geziye giderken o tür gemileri de tercih ederler.Neyse çok konuştum galiba. Bişeyler yemeye ne dersin?

      Başımı tamam anlamında salladım ve Tiffany'nin peşinden mutfağa ilerledim. Rahatlamalıydım artık. Ama nasıl rahatlardım ki bundan sonra? Ben bir ölü olarak biliniyorken!? Bu düşüncelerimi kafamdan atmam gerekiyordu. Bunu biliyordum ama atamıyordum ki bir türlü! Şimdiyi düşünmeye çalıştım. Tiffany'i. Evet bu daha iyidi. Tiffany'nin bir ailesi yoktu. Yani en azından bana öyle demişti. Bunu duyunca çok üzülmüştüm. Şimdi de bana bir abla gibi davranıyordu. O kadar cana yakın, o kadar sıcak kii, ben de onu artık bir ablam olarak benimsemiştim. Hem burada kalabileceğimi söylemişti. Belki de olabilirdi. Biz birbirimize tutunabilirdik. Ben de artık onun kardeşi gibi davranmaya karar verdim. Tıpkı onun bana bir abla edasıyla yaklaştığı gibi.

      Mutfağa girdikten sonra kendimize beraber yemek hazırladık. Sonra da oturup yedik. Tiffany'nin aşağıda işleri vardı. Bu yüzden mutfağı toplama işini kendime aldım ve o da aşağı indi.

  ~~~~~~~~~~TİFFANY~~~~~~~~~~~

Bu kız daha ilk dükkanıma geldiğinde kanım ona ısınmıştı bile. Aslında onu sevmemek elde değildi. O kadar tatlıydı ki. Yeşil gözleri, sapsarı saçları, beyaz teniyle bir melek gibiydi sanki. Bir de güldüğünde yanağında beliren o gamzeleri...Bu meleği ilk gördüğümden bu yana ona kardeşim gibi davranmaktan kendimi alamıyordum. Zaten hiç kardeşim olmamıştı. Tek başıma da yaşadığım için bir kardeş ya da arkadaşa çok ihtiyacım vardı. Sanki bulmuştum şimdi onu.Evet evet kesinlikle bulmuştum. Yavaş yavaş alışmaya başlıyordu Laura buraya. Artık bir ölü olarak biliniyordu bu güzel kız.Kimse yaşadığını bilmiyordu. Benim dışımda! Laura daha buraya alışamadığı için hâlâ çok çekingen davranıyordu. Ama bu çekingenliğini en kısa zamanda yenmesini diliyordum.Beraber gezmeyi, birbirimize dertlerimizi anlatmayı, belki de bana elbise dikimde yardım edeceği günler olsun istiyordum. Çünkü benim de ona anlatacağım şeyler vardı....

Bilinmeyen GerçeklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin