Elini tutarak yürümeye devam ettim. Suyun kenarından geçiyorduk. Uzay'ın elini bıraktım ve yere çömeldim. Avcuma biraz su aldım.
Uzay bana ne yaptığımı anlamak istercesine bakışlar atıyor olmalıydı. Avcumdaki suyu bir anda Uzay'ın yüzüne atınca Uzay bi an panikledi. Koluyla yüzündeki suyu sildi, gülümsedi ve çömeldi... Su savaşı!
Uzay kumlardan kalkmadan ben de çömeldim ve avcuma şu doldurup yüzümü ona çevirdim. Ama o benden önce davranıp avcundaki suyu yüzüme boşalttı. Avucumdaki suyu döküp elimin tersiyle yüzümü silerken bir avuç su daha yüzümle buluştu.
Çömelip bir avuç daha su aldım. Tam Uzay'ın yüzüne atacakken yüzümle bir kova kadar su buluştu. Yüzümü kolumla ve ellerimle sildikten sonra Uzay'ın eline baktım. Bir çocuğun kum kovasını almış olmalıydı. Üstünde çizgi film karakterlerinin resmi vardı.
Etrafıma bakındım. Ama benim için hiç kova yoktu. Kafami çevirip Uzay'ın yüzüne baktım. Pes ettiğimi söylecekken bir kova su daha yüzümle buluştu. Kıyafetlerim ıslanmıştı. Bu böyle olmayacaktı.
Uzay, su doldurmak için eğildi. İki elimle onu sertçe suya attım. Baya bir geriye gitmişti. Ben bu kadar güçlü müydüm ya? Yok, yok. Uygunsuz anındaydı ondandır.
Saniyeler sonra Uzay sudan çıkıp yanıma yaklaştığında kahkahalar atıyordum. Ama Uzay ciddi gibi görünüyordu. Kaçmalıydım değil mi? Sahilde koşmaya başladım. Uzay benden daha hızlıydı. Hızımı arttırmaya çalıştım. Çok yorulmuştum. Durup nefes aldım. Bu sırada Uzay beni arkadan yakalayıp kucağına aldı.
Sıçtın şimdi sen kızım.
Denize doğru yürüdü. Kurtulmak için çırpınıyordum ama işe yaramıyordu.
"Uzay nolur bırak, özür dilerim" Uzay, sanki beni hiç dinlemiyor gibiydi.
"Hazır mısın?" Hayır anlamında kafamı iki yana salladım. "O zaman.. Bir.. İki.. Üç!" Saniyeler sonra suyun içindeydim. Maalesef yüzme bilmiyordum. Ve.. bir dakika? Boğuluyorum lan!
Ellerimi yukarı aşağı çırparak sudan çıkmaya çalıştım ama başaramadım. Allah'ım ölmek için çok genciiiim.. Gitti herşey bittiiiii.. ölmek üzereyken bile kendi kendine konuşan bir kızdan ne beklersiniz? İşte günün sorusu! Cevap, hiçbirşey ise bildiniz, tebrikler!
Saniyeler sonra kendimi kumların üstünde buldum. O kadar su yutmuştum ki boğazım yanıyordu. Uzay eliyle sırtıma ve karnıma bastırarak birşeyler yaptı. Bir şekilde yuttuğum suları geri çıkardım. Ayağa kalkıp Uzay'a ölümcül bakışlar attım. Arkamı dönüp hızla yürümeye başladım. Bir avuç suyla başlamıştı oysa ki savaş.. Elimi tuttu ve yürümemi engelledi. Beni kendine çekti. Sırtımı vücuduna dayadı. Ellerini karnımda birleştirdi ve eğilip kulağıma fısıldadı,
"Özür dilerim. Yüzme biliyorsun sanıyordum." Ellerimle karnımdaki ellerini çekip bir adım attım ve arkamı döndüm.
"Yüzme bilsem bile yaptığın şey.." diyecek çok şey vardı. En doğrusunu seçmeye çalışıyordum. Kötü? Hayır, bu çok sıradan. Berbat? Bu da öyle. Affedilemez? Yok bu pek şık olmadı.
Evet 2 saat sonra doğru kelimeyi bulmuştum. "Yaptığın şey çok acımasızcaydı."
"Beste!" Hızla yürüyordum. Koşmuyordum ama büyük adımlarla ilerliyordum. "Beste! Dur!" Üstümdeki kıyafetler sırılsıklamdı ve su damlaları kıyafetlerimden akıp yere düşüyordu.
"Beste!" Bu sefer bana yetişmeyi başarmıştı. Karşıma geçmişti. Yüzümü ekşitip da taraftan yürümeye devam edecektim ki tekrar önüme geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON YILDIZ
Teen FictionKüçüklüğümden beri gökteki yıldızların azalmasından korkardım hep.. Komik değil mi? Öyle. Onları arkadaşlarım olarak düşünürdüm. Onlarca kötü şey yaşadığımda bile onlar oradaydı.. Gökyüzünde. Ama bir gün herşey değişti. Asıl gitmeyen yıldızlar değil...