'Bugün benim doğum günüm' diye bağırdı Anna. Doğum günü partisi için heyecanlıydı. Tüm okulu çağırmıştı. Abartıyı herzaman sevmişti. Onun sayesinde tüm günümüz makyaj, elbise, takılar ve en önemlisi saça ayırmıştık. Akşam saat 8 civarı parti tam olarak başlamıştı. O anlar tek düşündüğüm partinin fazla büyük olmasıydı. Ben ve Bella, Anna'nın yanına gittik
'Anna kalbini kırmak istemiyoruz ama...
'Ama ne, bana doğruyu söyleyin rujum mu dağılmış?'
'Ne? Hayır. Rujun gayet iyi.'
'Elbisem mi yırtılmış?'
'Hayır, Anna sen harika görünüyorsun.'
'O zaman mutsuz olmam için bir neden yok.'
'Kalbini kırmak derken onu kassetmedik. Parti biraz aslında doğruyu söylemek gerekirse çok fazla abartılı olmamış mı?'
'Ne demek istiyorsun, her şey mükemmel. Şu an 300 kişi burada. Sizi bilmem ama 300 kişilik pijama partisi yapmak zor olmaz mıydı?'
'Anna partide bir fil, maymun ve kaplan var. Bunları getirecek yasal izni nereden aldın?'
'Almadım babam görevlilere rüşvet verdi.'
Anna ile kavga ederken bir anda herkes sessizleşti. Çünkü içeriye Jack girmişti. Jack okulun yakışıklısı ve aynı zamanda en çalışkanıydı. Çok duygusal ama cesur biriydi. O mükemmel erkeğin tanımıydı. Tanrım, Edward Cullen bile içeriye bu kadar havalı giremezdi. Onu çok seviyordum. Hayır ona aşık değilim. O benim 10 yıldır en iyi arkadaşım. Bazen neden benim gibi kilolu, çirkin biri ile akadaş olduğunu anlayamıyordum. Kalabalığı yararak yanıma geldi.
'Selam, bu arada kapıda gördüğüm kaplan gerçek miydi?'
Anna bize intikam almış gibi baktı. 'Size o kaplanın partiyi mükemmelleştirdiğini söylemiştim.'
Jack gerçek olduğunu öğrenince bize baktı, güldü ve yanımızdan ayrılarak erkeklerin yanına gitti. Etrafa bakarken Bella'nın suratını gördüm. Mutsuz görünüyordu.
'Bella bir sorun mu var diye sormayacağım. Çünkü var. Ne oldu?'