Kan

26 3 5
                                    

"Üzülmüyorum artık. Korkuyorum çünkü korkunca insan kaçar. Kaçmak istiyorum bende amacım bu. Geçmişimden geleceğinden ve hatta kendimden. Ne çok sığmış öyle 20 yılımın içerisine. Kimsesizim."
Ege koluma girip destek olmaya çalışıyordu ama nafile ben ölmek istiyordum. Çok fazla geliyordu bunlar. Hayat doluydum. Şimdi depresif halimden kurtulamıyorum belkide kurtulmak istemiyorum.

"Derin, sen kimsesiz felan değilsin. Ben varım, annen var..." sustu. Düşünüyordu kim var başka diye. Bal gibi kimsesizdim. "1 yıldır annemi göremiyorum. Sen desen yıllardır yoktun şimdi geldin ve bana ben varım mı diyorsun? Ne malûm yine bir anda çekip gitmeyeceğin? " Ses tonum yükselmiş ellerim titremeye başlamıştı. "Haklısın gittim. Ama kendi kararımla olan birşey değildi. Küçüktüm ailem taşındı." Dedi. Benim aksime sesi oldukça yumuşak narin çıkmıştı. Durup gözlerimi gözlerine kitledim. "Özür dilerim kırmak istemedim sadece yorgunum." Göz hapsine son verip tekrar koluna girdim. Yürüyorduk caddeye sessizlik hâkimdi. Tüm dünya susmuş bizi izliyor gibi. Tam ağzını açıp birşey söyleyecekti ki elimle ağzını kapayıp susturdum.

Saatlerdir yürüyorduk artık sendelemeye başlamıştım aradığımız medyumu bulamıyorduk bir türlü. Tüm Hatay'ı dolaşmıştık resmen. Omzundan kulağıma doğru bir rüzgar yaklaştı. Karanlık ve korkutucuydu. Aradan 2 dakika geçmişti ki bir ses  duydum. " Ara sokakta aradığın şey" tepkisizdim. Durdum. Elimle kulağımı kapattım sonra gözlerimi kapattım.

"Derin ne oldu? İyi misin? Dinlenelim biraz yarın baka..." Bir anda o endişeli ses yok oldu. Gözlerimi panikle açtım. Kimse yoktu. Ege yoktu. "Egeee!" "Ege nerdesin?" "Ege korkuyorum!" Bağırdım çok bağırdım koşmaya başladım fazla uzaklaşmış olamazdı. Telefonumu aradım ceplerimde koşarken. Ama evdeydi. Bir su damlasının burnumun ucundan yere düşmesiyle siyah bir gölge etrafımda dönüyor ve yavaşça ayağımı yerden kesiyordu. "İmdaaaat!" "Yardım edin! Kimse yokmu?" Çığlıkların fısıltıya dönüştü. Gözlerimi kapatıp açtım. Karanlıktı. Sessizdi. Sırtım yanıyordu. Elimi sırtıma götürdüm. Ağzımdan bir inilti çıkıp yankılandı. "Abla biziz korkma" bu üçüzlerin sesiydi. "Bensu..." Seslendim ama cevap veren kimse olmadı. "Bade senmisin ablacığım?" Yine kimse yoktu. "Buse canım orda mısın?" Sesim yumuşak ama korkunç çıkıyordu. Ordan kalın sert ve soğuk bir kahkaha yükseldi. "'innahum yuridun 'an 'arak huna?" Bu hangi dil? Ne diyor bana? Kim konuşuyor benle. "Sadece kötü bir rüya Derin. Sakin ol." Kendi sakinleştirmeye ve rüya olması için dua etmeye başladım. "Jaban! " ve bir kahkaha daha. Geriye doğru sürünmeye başladım. Belim sert bir şeye çarptığında hıçkırıklarımda artmıştı. "Arapça bilmemen ne kötü? Onlar burada kardeşlerini görmek istermisin?" Bağırmaya  başladım. Ayaklamadım ve koşmaya başladım. Hiçbir şey görmüyordum ama koşuyordum. Elimle önümde birşey varmı diye kontrol ederek.

"Ege! Nerdesin? Yardım et!" Bir ışık gördüm o tarafa doğru daha hızlı koşmaya başladım. Bir kapı vardı ışığın olduğu yerde. "Girme oraya abla"  "Be-bensu!" Durdum sessizdi kimse yoktu. Kapının kolunu tutup açmak için hamle yaptım. Lanet olası kilitliydi. Açmaya çalıştıkça kapanıyor gibiydi. Soluklandım. Gözlerim kapının üzerindeki desene kaydı. Bu benim sırtımda olan izin birebir aynısı. Aklıma gelen fikirle duraksadım. "Yapma abla" bu kez bade konuştu. Benimle oyun oynuyorlardı. Onlar kardeşlerim değildi. Aniden sırtımı dönüp. Bluzumu çıkardım kapıya yaslanıp izleri birleştirdim kapıyla bir bütün gibiydim.

Gözlerimi alan bir ışık etrafa saçıldı. Yavaş yavaş bir koridor ve duvarlara monte demir  kutular gördüm. Bir okulun spor salonundaymışım gibi sanki. Kapının diğer tarafındaydım ve bu tarafında o izler yoktu. Koridorda ilerlemeye başladım. Sondaki demir dolaptan kanlar damlıyordu. Ayaklarım gerilemeye başladı. Dolaplar bir anda gürültüyle açıldı beynim uyuştu kendimi kaybettim. Bağımaktanda korktum. Köşeye sinip ağlamaya başladım. O kanlı olan dolap açılmıyordu. Sanki içinde biri var ve açamıyor gibiydi. Aklıma Ege'nin orda olma ihtimali geldi. Dolaba doğru koştum önünde derin bir nefes alıp tüm gücümle açmaya çalıştım. Dolabın açılmasıyla geriye düşüp gözlerimi dolabın içine çevirdim. Boştu.

......

Koridor ikiye ayrılıyordu ve hangisi çıkışa gidiyor bilmiyordum. Ayaklarım titriyor başım dönüyordu. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuşum gibi hissettim bir anda. Ayaklarım ben istemesemde sağa yöneldi. Derin bir nefes aldım ve kendimi olacaklara hazırladım. Ayak izleri oluşmaya başladı önümde sanki köpeğin biri buradan yürümüş gibiydi. Izler siyahtan kırmızıya dönmeye başladı. Yere eğilip izleri inceledim kana benziyordu. İçimdeki korku sirenleri örnekten biran olsun vazgeçmiyor hep çalıyordu. Izler bu taraftaysa burda çıkış vardır kesin diye düşündüm ve yanıp sönen ışıklı gürültülü ama sessiz koridorda ilerlemeye devam ettim. Adımlarım paytaklaşmış üşümeye başlamıştım üzerimde hiçbirşey yoktu kapıdan geçebilmek için çıkarmıştım ve diğer tarafta kalmıştı. Elimi kollarımın üzerine koyup yukarı aşağı hareketlerle kendimi ısıtmaya çalıştım olmuyordu titriyordum. Ilerledikçe bir ağlama sesi duymaya başladım. Ses çok uzakta değil gibiydi yankılanıyordu. Adımlarımı hızlandırdım.  Kulaklarımı dahada açtım nereden geldiğini anlamıyordum. Bu sesin üzerine bir gürültü çıktı deprem oluyormuş gibiydi korkudan ne yapacağımı bilemedim. Sadece sessizce sese doğru ilerliyordum. Koridor sağa doğru ayrılıyor fakat ses tamamen arkamdan geliyordu. Arkama bakınca da önden geliyor gibiydi. Köşede durdum derin ve kesik nefesler alıp kafamı köşeden çıkardım. Göz ucuyla etrafa baktım karanlıktı.  Neler olduğunu anlayamadım sonra tekrar aynı ses "Jaban" dedi ve tam önüme bir gölge ışık hızıyla geldi. Onun suratını gördüğümde ölmek istedim. Bağırdım. Çığlığım kulağımı delip geçti. O korkuylada orada bayılmışım.

Yağmur damlaları saçlarımın arasından kayıp yere düşüyordu. Herşey geçmiş bitmiş Ege'nin o güzel kokusu burnumu neşelendiriyor ciğerlerimi çiçek bahçesine çeviriyordu. Özlemiştim ve bir yağmur damlası daha tam göz kapağının üzerine düşmesiyle açtım gözlerimi. Halbuki ne güzel rüyaydı o. Gözümdeki ıslaklığı hissedince gözüme gitti elim. Sildim ama gözlerimin önü bulanıklaşıyordu silmekten. Tavana baktım belki bir delikten şu akıyordur diye o kadar susamış ve acıkmıştım ki. Tavandaki düşmeye hazırlanan kan damlalarını görene kadar  burdan kurtulabileceğini düşünmüştüm. Ve yeniden bir çığlık attım. Boğazlarım parçalansın istedim. Parçalansınki çığlıklarımı duymayayım.  Ayaklanmak için elimi yere koydum yumuşacık bir şey elimin değmesiyle inilti çıkardı. Kendimi geriye doğru ittim. Ağlamaya başladım. "Derin" kısık sesiyle inlemişti. Ama bu bu Ege'ydi. Hışımla yanına gidip yanaklarını avucumun arasına aldım.

"Ege duyuyor musun Beni?"
                 
                                                    Iyi okumalar 😊

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 20, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KORKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin