Ölüm

69 10 34
                                    

İsmim  Derin. 4 kız kardeşin en büyük olanı ve tek farklı görüneni benim. Çünkü üçüz kız kardeşlerim var. Yani vardı. Hayatımız kötü değildi aslında. Tek problem babamdı. Yıllardır içki ve uyuşturucu bağımlısıydı. Her akşam eve gelir ve bizim korkup odalarımıza kaçmamıza neden olurdu. Yine bir akşam babam eve geldi. Kötüydü içmişti bazen bizede saldırdığı oluyordu. Ama tam anlamıyla sinirini annemden çıkarırdı. Okuyup annemi ve kardeşlerimi kurtaracaktım. Tek hedefim buydu. Odalarımıza geçtikten yarım saat sonra annem iyi geceler demek için yanıma geldi beni öpüp iyi geceler diledi ve kardeşlerimin odasına gitti. Üçü aynı odada kalıyordu. Annemin çığlık atmasıyla odam, kalbim, ruhum yerle bir oldu. Babam yine kriz geçiriyordu büyük ihtimalle. Yastığımın altındaki bıçağı aldım. Öldürecektim onu. Ben bunları düşünürken  kalbimin durmasına yetecek o cümleyi duydum.
"Kızlarım!" , "Kim kıydı size." ...
*****
Aslında o gece neler olduğunu bilmiyorum. 3 küçük kardeşimi kaybettim. O günden sonra da gülmedim. Benim saf güzel kardeşlerim ruhlarını yok eden bedenden kurtulmuşlardı. Birer yıldız olup gökyüzüne yerleşmişlerdi. 2 yıl oldu. Hala kabullenemiyordum. Babam hapishanede. Neden orda olduğunu bilmek istemedim ve bilmiyorumda. Annem atlatamadı hiçbirşeyi ve hala tedavi görüyor. 1 yıldır annemide göremiyorum doktorlar bunun, annemin iyileşebilmesi için şart olduğunu söylüyor. Bende yaşamaya çalışıyorum. O evden taşınmadım. Kardeşlerimle telepati yoluyla konuşmaya çalışıyorum. Çünkü annem onlarla konuşabildiğini söylüyormuş her fırsatta.
******
Saat 06.40 günlerden cuma. Okula gitmeden önce soğuk bir duş alıp çıktım. Giydiklerime önem vermiyordum artık. Bir kot bir tshirt giyip kulaklığımı ve anahtarımı çantaya atıp evden çıktım. Hava bulutlu ve kışın son günleriydi.  Yürüyerek okula doğru ilerlemeye başladım. Derslere giriyordum ama artık kurtaracağım bir ailem yoktu bu yüzden dersleri dinlemek yerine uyuyor ya da kitap okuyordum. Okula gitme sebebimde vakit geçirmekti aklımın dağılmasını sağlamaktı. "Günaydın düşünceleri derin" kafamı sıvazlayan Cihat'ın elini itip. "Sabah sabah seni ve soğuk esprilerini çekemem git başımdan!" Cihat kaşlarını çatarken ona fazla yüklendiğimi düşünüp gülümsemeye çalıştım. "Tamam bakma öyle moralim bozuk sadece." Dedim. Önüme geçip yanaklarımı avuçlarının arasına aldı "Saçmalama alınmadım. Sadece moralinin bozuk olduğunu tahmin ettim ve neşelendirmek istedimBirsüre ikimizde sustuk. Okula girdiğimizde sessizliği bozan ben oldum. "Sen git ben derse girmeyeceğim." Cihat iyi çocuktu severdim. Ama bazen çok bunaltabiliyordu insanı. En büyük özelliği çok fazla soru sormaktı. Ama bu kez sormadı başını tamam dercesine sallayıp "Dikkat et kendine" dedi. Annemin yanına gitmeyi planlıyordum.  Göstermeyeceklerini biliyorum ama şansımı denemek istiyorum. Bir taksiye binip adresi verdim. Camdan dışarıyı izlerken hayatımın bundan sonra nasıl olacağını ne yapmam gerektiğini ve annemin dediklerinin yani kardeşlerimle konuştuğunun doğruluk payını düşündüm. Sonuçta çok fazla insan vardı. Ruhlarla konuşabilen ve bunun bir mesleği de vardı. "Medyum"  sesin geldiği yöne doğru çevirdim kafamı "Bana mı söylediniz?" Bana nasıl söylesin of Derin saçmaladın yine. İçimden düş- bir dakika bir dakika yoksa sesli mi düşünüyorum ben yine. "Ruhlarla ilgilenen insanlara medyum denir küçük hanım." Hafif kilolu olan adama gülümsedim. "Kusura bakmayın sesli düşünmüşüm." Adamın deli olduğumu düşündüğünün farkındaydım. Ama umursayacağım bir konu değildi. Aklıma gelen fikirle aniden adama " Pardon birşey sorabilir miyim? Gerçekten insanlar ruhlarla konuşabilir mi?" Adam iyice gerildiğini belli eden bir surat ifadesiyle cevap verecekken "Ben burda inebilir miyim lütfen" dedim. Ani kararlarım adamı korkuttu sanırım ama onu boşverip parayı ödedim ve karşımdaki tabelayı incelemeye başladım. 'Ruhunuzu ne kadar tanıyorsunuz?' Bu civarda medyum olduğunu bilmiyordum alttaki telefon numarasını kaydedip hemen numarayı tuşladım. Çaldı çaldı çaldı... Ama açan kimse olmadı. Tekrar ve tekrar aradım.  Ama açan kimse yoktu. Hastaneye doğru yürümeye başladım. İstediğim herşeyin sonunda elimde bir avuç hayal kırıklığı ile kalıyordum ortada. Yarım saatlik yürüyüşün ardından hastaneye geldim. Görevliyle konuştum ikna etmek için çok çabaladım ama olmuyordu. "Lütfen çok önemli bir konu sadece 5 dakika lütfen." Görevli kadına masum bakışlar atmaya çalışıyordum. "Ben doktor beyle görüşüp size haber vereceğim. Bir dakika beklermisiniz?" Beklerim tabi beklerim işiniz gücünüz yok bekletin. Uzun boylu mavi gözlü doktor bana doğru ilerliyordu. 2. Kez terslemek için yanıma geliyordu. Şimdi 2 saat konuşacaktı. O yaklaştıkça ayaklarım geri geri gidiyordu. Şuan biri bu halimizi görse hakkımızda ne düşüneceğini az çok tahmin edebiliyordum. Sonunda  "Sevgi hanımın kızısınız değilmi ?" Diye sordu. Sanki tanımıyorda soruyor. Zoraki bir gülümsemeyle "Evet."  Demekle yetindim. "Anneniz şuan uyuyor ve görüşmeniz onu olumsuz etkileyebilir. Neden hergün bu kadar ısrarcı davranıyorsunuz?" Nedenmi? acaba neden gerizekalı. Annem olduğu için olabilirmi bir düşün bakalım beyin yoksunu. Bunları söylemeyi çok isterdim tabi ama olmaz. Bu defa asla izin vermezdi. "Çünkü onu merak ediyorum. Konuşmak istiyorum. Annem o benim. Çok özlüyorum." Hayır hayır istemiyordum ağlayamam. Kirpiklerimi hızlı hızlı kırpıştırdım. Gözlerim yanmaya başlamıştı. İri bir su damlacığı kirpiklerimin arasından bulduğu ilk yolla birlikte yanaklarımdan çeneme doğru geçtiği yerleri yakarak indi. Doktor beni bir süre daha inceledikten sonra "Bugün görüşmeniz mümkün değil ama bu hafta içinde sizi arayacağım." Burnumu çekip doktora kocaman bir gülücük attım ve arkamı dönüp hiçbirşey söylemeden hastaneden çıktım. Bulduğum ilk banka oturup etrafı izlemeye başladım. Kendimi karanlık rutubetli yıkık dökük bir bedene hapsetmişim gibi hissediyorum. Soğuk hava yanaklarımı okşayıp geçiyordu. Kardeşlerimin gülüşleri annemin neşeli hali öylesine özledim ki onları bedenim yaşıyor ama ruhum ölüydü. Arkamdan bir el omuzumdan tuttu ve fısıldadı. Aniden arkamı dönüp baktım ama kimse yoktu. Ama emindim biri tuttu beni ve kulağıma fısıldadı ne dediğini anlayamadım. Yorgundum belkide sadece öyle oldu sandım. Oturduğum yerden kalkıp eve gitmek için harekete geçtim. Sarsıntılı bir otobüs yolculuğundan sonra midemi tutarak kapıyı açtım. Çantamı yere bırakıp ayakkabılarımı çıkardım. Kendime yiyecek birşeyler hazırlayıp televizyonun karşısına geçtim ve yemeğimi yemeye başladım. Tam bir ısırık daha alacaktım ki kapı çaldı. Buraya kimse gelmezdi ki mahalledekiler korkardı bu evden. Kimse yanından bile geçmezdi. Uğursuz derlerdi bana da. Kalktım kapıya doğru yürümeye başladım arkamdan biri tutup omzunu tutup "Açma" dedi.  Ne! Arkamdan biri tutup açmamı dedi? Kalbimin teklediğini ve vücut ısımın bir anda değiştiğini hissettim. Arkamı dönmeye korkuyorum. Ama kapıyı açmayada korkuyordum. Hadi ama hiçbir şey yok. Saçmalama. Aniden arkamı döndüm ve  kapı yeniden çaldı. Hızlı adımlarla kapıya doğru gidip kapıyı açtım. Bir paket vardı. Kapının önünde. Etrafa baktım ama kimse yoktu. Hava kararmak üzereydi. Paketi içeri alıp sehpanın üzerine koydum ve koltuğa oturup inceledim. Açmaya korkuyordum. Üzerindeki notu alıp okudum. "Kutuyu açıp içindeki testi cevaplayın. Ardından etrafınıza kutunun içindeki aynayla bakın. Gördüklerinizi testin sonuna yazın." Tabiki bakamazdım. Ya gerçekten burada birileri varsa. Testi cevaplamadım kutuyu çöpe attım. Telefonumu bile açmayıp evimin önüne bu paketi bırakmaları sadece insanları korkutup daha fazla para kazanabilmek için yaptıkları tuzak. Yani ben böyle düşünüyordum. Yatağıma uzanıp telefonumla tekrardan numarayı tuşladım ama yine açan olmadı. Sinirle soludum. Gözlerimi kapayıp uyumaya çalıştım. Telefon sesine uyandım saat gece yarısı 3 kim neden bu saatte ararki? Telefonu elime aldım ama ne arayan var nede telefonun çaldığı. Rüyamda telefonun çaldığını gördüm ve uyandım sanırım bu halime gülmek istiyordum sadece. Kafamı tekrar yastığa koyup uyumaya çalıştım ama olmuyordu. Saat 4e geliyor. Nasıl olsa 2 saat sonra uyanacağım deyip yataktan kalktım. Işığı açıp banyoya doğru yol aldım.  Ilık bir duş alıp bi şeyler yemeyi planlıyordum üzerimdekileri çıkarıp aynadaki yansımama baktım. Omzumda 2 tane para büyüklüğünde morarma vardı. Biryerlere vurmuş olmalıyım. Son zamanlarda giderek dikkatsizleşiyordum düşünceleri kafamdan atıp suyu açtığım gibi duşun altına attım kendimi. Su damlaları  vücuduma çarptıkça rahatladığımı hissediyordum. Saçlarımı köpüklemek için şampuana elimi uzattım ki bir kırılma sesiyle yerimde sıçrayıp avazım çıktığı kadar bağırdım. Ayna, banyodaki ayna kırılmış ve etraf cam parçalarıyla doluydu. Ağlayarak yatağa attım kendimi. Garip şeyler yaşıyordum. Hepsi tesadüftü belki ama korkuyordum. Çaresizdim.  En kötüsü de yalnızdım. Ufak adımlarla dolaptan giyecek birşeyler alıp üzerime geçirdim gözlerimdeki yaşları durdurmaya çalışıp salona doğru yürüdüm. Korkuyordum. Kanepeye oturdum ve kumandayı almak için elimi sehpaya uzattım. Gördüğüm şeyle gözlerim karardı ağzımı açamadım. Kolumu geri çekemedim. Bağırmak istiyordum ama ağzımı açamadım...

Öncelikle yazım hatalarım ve ilk bölüm heyecanı olduğundan devrik cümlelerim olabilir. Bu yüzden özür dilerim.
Iyi okumalar  😊

KORKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin