Gözlerini yavaşça açtı. Perdelerin arkasından odaya dolan güneş günün ilerlediğini gösteriyordu. Elini karmaşık saçlarının içinde gezdirdi ve son iki haftada olanları düşündü. Bundan tam iki hafta önce beş yaşındaki küçük bir kız, gittiği kreşin önünden kaçırılmıştı. Cesedi kayboluşundan iki gün sonra bir hendeğin içinde bulunmadan önce bir çocuk daha kaybolmuştu. Merkezdeki bütün polisler küçük kızı bulmak için canını dişine taktıysa da yine de herkes onu sağ bulamayacakları endişesini taşıyordu ve şüphelerinde yanılmamışlardı. Günün sonunda ellerinde bir cesed daha olmuştu. Kızın görüntüsü o kadar kötüydü ki ölümün kendisine son derece alışık olan polisler bile şok geçirmeden kıza bakamamışlardı. Ailesine ise teşhis için yalnızca fotoğrafları gösterilmişti.
Çocuğunun bütün bu korkuyu tek başına yaşadığını kabullenemeyen annesi bir kaç gün sonra bileklerini keserek kendi hayatına son vermişti. Kadının cansız bedeni tahnit masasına konmadan önce bir çocuk daha kaybolmuştu. Kısa süre içerisinde işlenen bu korkunç cinayetlerin arkasındakini bulmak için gece gündüz demeden çalışsalar da ellerinde ne bir delil vardı ne de bir iz. Kimse çocukları kaçıran bu kişi hakkında tutarlı bir bilgiye sahip değildi. Çoğu kişi bunun şeytanın işi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Kendisi son derece realist bir insan olmasaydı bu düşünceye katılabilirdi ama cesetler son derece gerçek ve bir o kadar da masumdu. Bu yüzden o manyak her kimse bir çocuğa daha zarar vermeden canı pahasına da olsa durdurmaya kararlıydı.
Çocuklar kreşlerinin önünden kaçırılmıştı. Bu durumda kimsenin müdahale edilmesi gereken bir olaya rastlamaması oldukça tuhaf geliyordu. Bütün ihtimalleri elediğinde geriye kalan tek ve en mantıklı seçenek çocukların onları kaçıran kişiyi tanıması en azından kendilerine zarar vermeyeceğine inandıkları biri olmasıydı. Kreşlere girme yetkisi olan herkes defalarca sorgulansa da bir sonuç alınamamıştı. Fakat yine de katilin çok yakınlarda bir yerde olduğu düşüncesini içinden atamıyordu. En başa dönüp çocuk kaçırma ve taciz suçlarından ceza alanları araştırmaya başlamıştı ki bu çok uzun sürmemişti. Çünkü liste oldukça kısaydı.
Suçluların çoğu tahliye edilmelerinden kısa bir süre sonra başka suçlardan kodese tıkılmıştı yalnızca bir kişinin nerede olduğunu bilinmiyordu. Alnında bir hücre kavgası sırasında aldığı derin ve tuhaf bir yara taşıyan adam. Tahliyesinin ardından kayıplara karışmıştı. Bazıları onun bir batakta öldürüldüğünü düşünüyordu. Çünkü suçlular arasında olsa bile bu tarz kişilere merhamet edilmezdi. Kendisiyse bundan o kadar emin değildi. Çünkü suçun tadına varan biri bundan kolaylıkla vazgeçmezdi. Ayrıca bu adamda ne olduğunu anlayamadığı bir şey onu son derece rahatsız ediyordu. Üç ayrı kreşin yemekleriyle ilgilenen firmanın aynı olduğunu fark ettiklerinde firma sahibi ve çalışanlarla küçük bir görüşme ayarlamak hiç de zor olmamıştı.
İşte bu görüşmeden eli boş dönmek üzereyken dağıtım bölümündeki çalışanlardan birisi yalnız konuşmak konusunda ısrar etmişti. Adamın endişesini samimi bulduğu için kabul etmişti. Görüşmeleri boyunca adam bir kaç kere çalıştığı birinden bahsetmişti. Söylediğine göre kimseyle konuşmuyordu ve adamın bazı hareketleri onu son derece rahatsız etmişti. Çocukların kaybolmaya başladığı sıralarda kreşlere dağıtımı birlikte yapmışlardı ve o günden sonra iyiden iyiye garipleşmişti. Üstelik sürekli işe geç gelmeye başlamış bunun için de bozulan sağlığını bahane etmişti. Ayrıca kafasındaki tuhaf yara, adamın ödünü patlatabilecek türdendi. Ona göre böyle bir iz bırakacak darbe normal bir insanın kafasını kırabilirdi. Duydukları üzerine zihni hızla çalışmaya başlamıştı. Adamın yanından koşar adımlarla ayrılıp iş yeri sahibinden çalışanı hakkındaki detaylı bilgileri (hiç de nazik olmayan bir yöntemle) almıştı. Bir gün önce bir kız daha kaybolduğu için nezaket kurallarını hiçe saymıştı. Edindiği bilgileri telsizle tüm ekiplere anons geçerken çoktan yola koyulmuştu bile. Adamın iş yerine ev adresi olarak verdiği yer neredeyse şehir dışındaki geniş bir barakadan fazlası değildi.
Etrafa dağılmış bir sürü çöp yığını içinde adımlarına özen göstererek eski barakaya doğru yürümeye koyuldu. Kapıyı açarak içeri girdi ve bir süre durduğu yerden karanlığa kulak kabarttıktan sonra o sesi duydu. Belli belirsiz olsa da sesi duyduğundan emindi. Ses ağlayan bir çocuğa aitti. Dikkatli adımlarla sesin geldiği yöne doğru gitti ve aralık bir kapının arkasında sandalyeye bağlanmış kızı gördü. Gözleri korkuyla kocaman açılmıştı ve gözyaşları kirli yüzünde iz bırakarak yanaklarından aşağı süzülüyordu. Kızın odada yalnız olduğuna karar verdiğinde içeri girdi. Silahını beline rahatça ulaşabileceği kılıfına yerleştirdikten sonra kızı bağlayan ipleri çözmeye koyuldu. Çocuğun gözleri korkudan iri iri açıldığında artık odada yalnız olmadıklarını anlamıştı. Arkasını dönerek uzun zamandır peşinde olduğu adamla yüzleşirken kızın arkasına sindiğini fark etti. Kız o an için en akıllıca olanı yapmıştı. Çünkü karşısında duran adamın elinde yüzüne doğrultulmuş bir silah vardı. Gözleri karanlıkta tuhaf bir şekilde parlıyordu. Kısa bir sessizlikten sonra katil “'Beni buldun” demişti. “'Bu yüzden seni de onunla birlikte öldürmek zorundayım.”'
“Bana istediğini yapabilirsin” diyerek ona karşılık vermişti. “Ama ona dokunmana izin vermeyeceğim.” Amacı dikkatini dağıtarak belindeki silaha uzanmaktı. O zaman bu işe bir son verebilecekti ve istediği tam olarak o zaman gerçekleşmişti. Küçük kız yaşadığı korkuya daha fazla dayanamayarak en yakın pencereye doğru koşmaya başlamıştı. Avının kaçmasını engellemek için diğer tarafa yönelen katilin dikkati bir anlığına dağılmıştı. Bundan sonra olanları pek hatırlamıyordu. Parmakları silahı kavramıştı ve aynı anda silahlar patladığında kızın vurulduğunu zanzetmişse de omuzundaki yakıcı acı içini rahatlatmıştı. Kendini kaybetmeden önce gördüğü son şey, yanında korkuyla duran küçük kızın arkasında kanlar içinde yatan katilin ölü bedeni olmuştu...
_________________
Benim peçemi hiç bir ölümlü kaldıramamıştır....