Yaşananlar... Bizi çıkmaza sürükleyen geçmişler. Kendi hikayemi oluşturamamış olmanın verdiği acı. Ailem tarafından Oyulmuş bir hayata bağlı kalmanın ve kendi yolumu oymaya çalıştığımda bütün şekli bozduğumu farkettiren his. Acı gerçekler. Bir ritime ayak uydurman gerekir ama o ritim senin tarzın değildir düzeltmeye çalışırsın ama sana uymazlar sen uymak zorunka kalırsın- zorunda bırakırlar-.
Hala kafanın dikine gidiyorsan gitme sen bütün kalabalığın içindeki sadece küçücük yer kaplayan "çocuksun". Seni atsalar da bişey değişmiyicek. Senin hayatın evet senin gerçeklerin ama bu zalimlerin yanında işlemiyicek. Biri olsada yanında o bile farketmiyicek.
Yaşananlar insani değildi bu kalbe sığmadı taştı. Yanağımdan süzülen yaşlardaydı asıl marifet olmasaları olmıyıcatı belki, bu kadar insanlara güvenmemem lazımdı, kırılmamıştım hiç bu kadar, acımamıştı canım şimdi acıdığı kadar.
Acı, üç kelimede yaşanan birmişlikti, perişanlıktı. İkiye ayrılır acı; fiziksel ve ruhani. Fizikselinden çok ruhani olanının acıttığı türünü yaşıyorum. Bandajlanmış bileğim pişmanlık hissettiriyor. Bir şans daha mı bu yoksa bir pişmanlık daha mı? Aptalcaydı yaptığım şey, en mantıklı şey gibi girdi birden aklıma. Yapmadan önce hep eleştirirdim "hayat bize sunulmuş bir armağan neden kendi canına zarar verirki insan aptallık" derdim. Çıkmaza düşmüştüm, empati kuruyorum artık ama yine bi saçmalık abidesi. Bi daha olsa asla yapmam çok aşağılayıcı, çok berbat. İçimdeki sessizlik hüküm sürmüyordu artık. Nefret vardı, pişmanlık vardı. Yanı başımda sağlıklı sağlam duran sevgilim vardı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Yara
Short StoryAcılar... Yaşanmışlıklar... Yalanlar... Kendi olmak bu kadar zormuydu, ailenin dediği olucak tamam ama istemediğim her şeyi istiyolar. Onların ritmine uyuyordum ta ki annemin vefatına kadar. O üveyle aynı evde yaşamak zor zaten bi de onun kuralların...