Gökyüzü kararmaya başladı bir anda. Bulutlar, insanlara kötü haberi bir gök gürültüsüyle verdi. Bu uyarı çok geçti, havanın sıcaklığından bunalıp tenlerini özgürce sergileyen insanlar için. Karıncaları andıran bir koşuşturma başladı sokaklarda. Çocuklarını kucaklarına aldıkları gibi en yakın sığınaklar olan mağazalara akın ettiler. Bazıları bu kadar şanslı degildi oysaki. O kalabalıkta çocuğunu kaybeden Seda gibi. Sokaklar neredeyse boşalmıştı. Islanan saçlarını yüzünden çekip koşmaya devam ediyordu Seda. Her şey bir anda olmuştu. Elini tutan oğlu ne olduğunu anlayamadan kaybolmuştu. Her tarafa bakmıştı. Islanan kıyafetleri, insanların ona acınası bakışları... Hiçbir şey umrunda değildi. Yağmurla beraber akan gözyaşlarını silip hemen kocasını aradı.
"Murat! Yalvarırım koş. Kaan..." Sözünü tamamlayamadan hıçkırıklara boğuldu Seda.
"Hayatım neler oluyor? İyi misin, bir şeyler söyle." Ardarda sıraladığı sorulara sadece nerde olduğunu söyleyip cevap vermişti Seda. Ne diyebilirdi ki? Biricik oğullarını kaybettiğini nasıl söyleyebilirdi. Bu güneşli günün sabahında neşeyle parka gitmek isteyen oğlunu, gecenin sonunda bir karakolda ağlayarak anacağına ölmeyi yeğlerdi oysaki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YOLUN SONU
Ficción GeneralKaderin bize oynadığı küçük oyunlar, yolculuğun sonunda bizi daha da güçlü kılacaktır.