Bölüm 4 Ablana Söylemeyekceksin

36 4 0
                                    

Koşar adım eve giden Hümeyra, tahta olan ev kapısını açtıktan sonra, ayakkabıları çıkardıkları minik sahanlıkta, acele ile ayağındaki lastik ayakkabılarını çıkarıp, hem oturma odası, hem mutfak olarak kullandıkları, evin diğer üç odasından daha geniş olan odaya girdiğinde, kesik, kesik aldığı nefesini düzene sokamadan hızlı, hızlı konuştu :
"Buyur ana ne yapacağımı söyle"
Sözünü bitirdiğinde, elini kalbinin üzerine bastırdı. Bir an nefesinin kesildiğini hissetmişti.

Meryem hanım, kızını uzunca bir müddet sayılacak kadar dikkatle süzüp :
"Ne diyordu o Ahmet Safa sana?"

"Ana sadece konuşuyorduk Ahmet Safa abi ile"

"Onu gördüm herhalde! Ne yapıyordun? Demedim! Ne konuşuyordunuz? Diye sordum"

"Hiç ana, hi hiç sadece öyle havadan sudan-"

"Bana bak Hümeyra, gözlerin başka bir şey konuşuyorduk diyor"

"Hiç ana"

"Hümeyra! bana bacaklarını kırdırtmadan çabuk söyle!"

"Ana, Ahmet Safa abi, kasabaya gideceğimizi duymuş. Benden ablamla son kez konuşmamı istedi."

"Bana bak Hümeyra, ablana tek kelime etmeyeceksin"

"Ana"

"Hümeyra!  Bu konu asla açılmayacak. Babanada, Yusuf abinede, ablanada tek kelime etmeyeceksin"

"Neden ana neden?"

Anasından bir cevap alamayan Hümeyra, yanına yeni sorularda kattığı, sorusunu tekrar sordu :
"Neden ana? Ahmet Safa abi için, Ahmet Safa benim için Yusuf'dan farksız. Bir oğlumda Ahmet Safa dersin her zaman.
Şimdi ne olduda bu evliliği istemiyorsun?"

"Dilinde pabuç kadar MaşaAllah."

"Ana, Ahmet Safa abiyi neden istemiyorsun? Hem bu kararı ablamın vermesi gerekmez mi?"

"Şu densizin ettiği lafa bak, ablasına sorulacakmış.  Sanki bize çok soran olduda, biz ablasına soracağız"

"Ana ablama söylesek Ahmet Safa abi ile evlenmeyi kabul ederdi"

"Hümeyra hanım, işte tamda bu yüzden ablana asla bir şey söylemek yok."

"Ana buna ablam karar verse olmaz mı?"

"Hümeyra! Bu konuyu asla ablanla konuşmayacaksın. Yoksa sana hakkımı helal etmem"

Genç kız oflayarak kafasını önüne eğip, titreyen bir ses ile :
"Tamam ana tamam"
Deyip minik sahanlıktan adımını attıktan sonra, annesiyle karşılıklı  konuştuğu, hem mutfak, hem oturma odası olarak kullandıkları odanın girişinden, odanın baş tarafındaki  uzun duvarın önüne, betondan dökülmüş, alçak tezgaha doğru yürüyüp, annesinin teyzesine götürmek için, beton tezgahın  üzerine, bıraktığı turşu, yumurta, çökelek ve reçelleri sepete yerleştirmeye başladı.

Hümeyra elindekileri yerleştirirken, Meryem hanım kapısı mutfak ve oturma odaları olan alana açılan, üç odadan, kendi odasına girip, kendilerine kızkardeşinde kalırken giymek için pijama kıyafet ayarlarken, bir yandanda söyleniyordu.

Hümeyra elindeki işi yaparken, yan odada söylenen annesini dinliyordu.

Meryem hanımsa, odasına girdikten  sonra söylenmeye başlamıştı. Fakat söylenirken sesini iyi ayarlamayıda ihmal etmiyordu.

Biliyordu Ahmet Safa kızını seviyordu. Kızıda büyürken kalbinde Ahmet Safa ile ilgili duygular büyütmüştü. Meryem hanım hepsinin farkındaydı. Nurdan Hanım çok sevdiği dostuydu. Bu söylediklerini Nurdan Hanım yada ailesinden kimsenin duymasını istemiyordu.
Bu dostluk bozulsun hiç istemiyordu.

"Ablasına soracakmışız! Sanki evlenirken bize soran oldu, babasını istiyormuyuz diye?"

Meryem hanım söylenirken, aklına genç kızlığında bir cuma günü, Cuma namazından dönen babası ve annesinin yaptığı konuşma geldi. Söylenmelerine bu diyaloglarıda katarak devam etti.

Babam cuma namazından eve gelip :
"Hanım cuma namazı çıkışında, İsmail emmi, senin kızı bizim kapı komşunun oğlu Yakup'a alsak ne iyi olur. Dedi."

"Ben de verdim gitti.  Yakup oğlumdan iyi damat mı bulacağım dedim."

"Herif sen ne ettin? Câmii kapısında kızmı verilir. Eve geleydin aramızda bir konuşaydık, bir birimize danışaydık. Kızın fikrini alaydık."

"Uzatma hatun! Artık o dediklerini yapmak için iş işten geçti. Laf ağızdan bir kere çıkar. Ve ben olur dedim. Hem az düşünsek ne? Çok düşünsek ne? Sen de bilirsinki Yakup oğlum köyde edebi, ahlâkî, çalışkanlığı ile parmakla gösterilir. Köyde ki bir çok genç kız ve annesi onun damatları olmasını isterken, biz neden olmaz diyelim?"

"Bey Câmii kapısında kızmı verilir. Tatlılarını alıp geleydilerya, hem Yakup bey oğlum kabul etmişmi bakalım?"

"Hanım istediğin tatlı olsun. Onuda alıp gelirler. Hem Yakup oğlumun haberi yoksa bile İsmail emmisine karşı gelmez. İsmail emmi yi çok sever, sayar."

"Allah'ım bırak bana sormayı, bizim herife bile sormadılar ki, filan kızla evlenmek istermisin? Ablasına sorsak ne olacak? Hemen he diyecek. Ben istemiyorum, kızım burda yük taşısın inek gübresi taşısın. Elleri kazma tutmaktan şişip patlasın. Ben kızımı bir memura vereceğim. Gitsin şehire, hanım hanımcık evinde oturup evinin hanımı olsun."

Bunları duyan Hümeyra, başını önüne eğip, kendini elindeki işe vermişti. Gözünden düşen yaşları elinin tersiyle sildi ve daha fazla ağlamamak için dudaklarını dişledi.
Biliyordu ablası hiç dile getirmesede içten içe masumca seviyordu Ahmet Safa abisini.

Hümeyra derin "Ahhh"
Çekip :
"Ey benim güzel anam, madem dedem sana sormadığı için, bunca geçen yıla ve babam gibi köyde parmakla gösterilen bir beyin,  çocuklarının çok iyi bir babası olmasına rağmen öfkelisin, neden sende aynısını ablama yapıyorsun?  Sen istemiyor olabilirsin. Belki ablam  köyde yaşamak istiyor. Belki inek gübresi taşımaktan, tarla capalamaktan gocunmayacak. Bu kararı neden ablama bırakmıyorsun?"

Meryem hanım söylenmeye devam ederken, bir yandan da kızı Hümeyra'yı kontrol ediyordu. Odasına girerken, odanın  kapısını açık bıraktığı için, yüzü dökme beton tezgaha dönük  kendisini elinde ki işe ne vermiş kızı ne kadar alçak bir ses tonuylada konuşsa da, söylediklerini duyuyordu.

Fakat Hümeyra'nın söyledikleri, Meryem hanıma hiç tesir etmemişti.

Annesinin kendi söylediklerini duyduğunun farkında bile olmayan Hümeyra ise, annesinin bu masum sevgiye neden hiç acımadığını düşünüyordu.

Ahmet Safa & Müberra Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin