profesör

14 9 0
                                    

    Her zaman artık rutin haline gelen kahvaltıya katılmak için aşağıya inmeye başladım. Umarım Ahmet'in kardeşi yoktur. Dün ki rezil durumdan sonra yüzüne bakabileceğimi sanmıyorum. Kahvaltı masası genellikle bahçeye hazırlanıyordu. Bahçeye açılan pimapenin önüne geldiğimde Ahmet masada yaşlı gözleri iyi görmediği taktığı kavanoz gözlükten belli olan bir adamla konuşuyordu. Beni bu adam ameliyat etse yaptığı yüzden başka bir yüze ihtiyacım olur herhalde. Ahmet beni fark ettiğinde eliyle gel işareti yaptı. Cool bir şekilde yürüyerek masaya doğru yürümek istedim. Tabiii hayat her zaman bana kıçıyla güldüğü için yere kapaklandım. Karizma yerlerde yani. Ahmet gelip hemen kalkmam için yardımcı oldu. Masaya kadar elimden tutarak götürdü. Adamın yanına gekince:
- İşte yüzü değişecek kız bu. Uysal durduğuna bakma tam bir cadıdır, dedi. Olamaz ya içimden düşündüğüm başıma geldi. Eyvahlar olsun. Vay ben ne edem nerelere gidem. Doktor hiçbirşeyden haberi olmayacak ki:
- Hımmm zaten yüzü güzel niye bunu değiştirme ihtiyacı hissetsin?, diye laf salatası yaptı. Ben de altta kalmayarak:
- Hobi edindim. Haftada birgün değişiklik olsun diye değiştiriyorum. Çok eğlenceli olur sizde deneyin, dememin ardından Ahmet'e dönerek:
- Ahmet mutfağa benimle gelir misin? Konuşacaklarım var, dedim.
- Tamam, deyip arkamdan yürümeye başladı.
Mutfağa girdiğimizde hemen konuşmaya başladım:
- Ahmet sen bu adamın ameliyat yapabileceğine emin misin.  Adam önünü görmüyor ya, dedim.
- Bu adam dünyada ünlü cerrah. Polisler yüzün bozulmasın diye adamı özel istek üzerine getirdiler. O seni ameliyat edecek diye mutlu olman lazım. İşinde bir numaradır, dedi.
  Gözlerimi devirdim. Mutfak kapısına bakınca yaşlı kör profesörün bizi duyduğunu anladım. Profesör:
- Yaşlı olabilirim küçük bayan ama sağır ve kör değilim. Bir nedeni olduğunu biliyordum. Ama bilmemezlikten geldim. Kendini iyi hisset diye. Olanlar zor olabilir. Şimdi sana ameliyat ve sonrası için neler olacağını anlatacağım. Yüz ameliyatları genel anestezi ile yapılır. Açılan kesiler yapıştırıcı veya dikiş kullanılacak kapatılır. Kesi izleri genellikle yüz ve kulağın kıvrımları veya saç hattının bölümünde olur. Daha sonra dikiş izleri gözükmesin diye. Ameliyatan hemen sonra sonuç beklenmez. İzler kaybolduktan sonra sonuçları ortaya çıkar. Riskleri de var. Yüzde şişlik, enfeksiyon kapma, kızarıklık bunların olmaması için hijyenik ortama ihtiyaç var, diye nutuk çekti. Fakat endişelerimi geçiremedi.
- Mithat Bey çabuk olmamız lazım. Sizinde işiniz var, dediğinde adının Mithat olduğunu öğrenmiş oldum.
- Kilonuzu söyleyin ona göre anestezi yapılacak,  dedi.
- 60 kiloyum, dedim kabullenircesine.
- O zaman ben hastaneye gidiyorum. Siz de arkamdan gelirsiniz, deyip kapıdan çıktı.
   Arabaya bindiğimizde hala içimdeki sıkıntıyı atamamıştım. Yol boyunca kimse konuşmadı. Ortam gerildikçe geriliyordu. Araba hastane önüne gelince durdu. Önce ben indim ardımdan da Ahmet indi. Hastane merdivenlerini çıkarken gördüğüm aynalardan yüzüme bakıyordum. Son basamağa gelince diğerlerinden daha büyük olan aynanın önünde durdum. Aynada yüzümü her detayına kadar inceledim. Kendimi incelerken dalmış olacağım ki Ahmet'in:
- Berceste, diye seslenmesiyle kendime geldim.
- Geliyorum, dedim son kez aynaya bakarak.
#######
Gözlerimi açtığımda yüzümün sargı bezleriyle kaplı olduğunu gördüm. Tam karşımdaki aynaya baktığımda hiçbirşey belli olmuyordu. Korktum ya bir daha düzelemeyecek kadar kötü olduysa. Merakıma yenik düşüp sargıyı açmaya karar verdim. Tam açacakken içeri giren Ahmet adeta kükreyerek:
- Ne yapıyorsun sen? Yüzün enfeksiyon kapacak çek elini sargının üzerinden
- Olmadı değil mi? Biliyordum ben o yaşlı bunağın başaramayacağını. Ne kadar da safım hemen ona inandım..., devamını getirecekken Mithat Bey'in yine beni duyduğunu anlamam çok uzun sürmedi.
- Bu oldu iki bence görmeden yargılama sonra özür dilersen affetmem, dedi şakacı bir tavırla.
- Bakın Mithat Bey benim yüzüm neden sargıda?diye düşündüğümde büyük ihtimalle başaramadığınızı düşündüm. Hala fikrim aynı, dedim. Araya Ahmet girerek:
- Sence fazla olmadı mı? Mithat Bey sana yardım etmek için işini bırakmış senlen uğraşıyor. Bencilin önde gidenisin. Sen ise...
- Ben ise söylesene endişelenmek benim hakkım değil mi? Söylesene.
- Bana bağırma! Hem suçlu hem güçlü. Oldu ya! Prensese bak. Gecenin bir yarısında git hiç tekin olmayan yerlerde gez. Ne için orada olduğun belli değil. Yardım etmeye çalışalım, üstüne de kapris çekelim, dedi.
- Ahmet Bey sakin olun Berceste Hanım endişelendiği için söyledi tüm sözleri haklı kim olsa psikolojisi bozulurdu, dedi profesör.
- Hah şimdi de...., lafımı tamamlama izin vermeyen Ahmet:
- Kes lan sesini, diye bağırdı. Ellerini yumruk yapıp odadan çıkınca ardından bıraktığı enkazı anlamadan çıktı gitti. Profesör:
- Boşver onu dinlenmene bak. Beş gün sonra yüzünü açacağım hadi görüşürüz,  dedi. O da beni yalnız bırakıp gitti. İçimde daha fazla tutamadığım hıçkırıklarımı serbest bıraktım.
  Benim o sokakta bulunma nedenim bambaşkaydı. Normalde evime giden yoldan yürüyordum. Ses duyunca tenha sokağa saptım. Benim annemin ölme nedeni tecavüze uğradığı içindi. Bunu hazmedemeyen babam annemi öldürürken ses çıkardığı halde kimse yardıma gelmemişti. Ben de o duygusallık ve biraz merakla o sokağa saptım. Ahmet resmen bana oruspu dedi. Beş gün sonra buradan gideceğim. Nasıl biliyorsa öyle kalsın. Gideceğim fikrini söylemeyeceğim.  Madem herşeyi biliyor bilsin. Bu yaşıma kadar kendi kendime yettim kimseye ihtiyaç duymadım. Şimdi de kendi başımın çaresine bakarım.
   Arkadaşlar tam tamına yedi yüz elli dokuz kelime. En azından emeğe saygı olarak beğenirseniz sevinirim.


 

KaçakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin