Noel Gecesi

912 74 35
                                    

Her yer Noel Balosu'yla ilgili afişlerle kaplıydı. Sütunların üstü, ders panoları, hatta hayaletler bile...
Tek bir gecenin insanlara böylesine bir umut vermesi şaşılacak şeydi doğrusu. O da, Draco Malfoy olmasına rağmen sıcacık yatağına uzandığında bu gecenin hayalini kurmaktan kendini alıkoyamıyordu.
Ah hayaller, ne müstehcen, ne özel şeylerdir onlar... Yatağınızda, sığınağınızda, kimsenin sizi göremeyeceği o yerde, gerçekleşemeyeceğini bilmenize rağmen hayal kurmak, engellenilemez bir dürtüdür sizin için. En çok da o hayaller bağlar insanı hayata, ha bir gün olur da gerçekleşir diye beklersiniz işte, yoksa nasıl yeni bir güne başlar insan?
Hiçbiri, tüm o bedenler çevreleyen etrafını, dinlemezlerdi bile, dinlenmeyeceğini bile bile konuşmanın ne anlamı vardır ki?
Ama sizin dinleyeceğinizden eminim, bu yüzdendir aralıyorum size kalın sis perdesini, o Noel gecesi hayalinden biraz bahsetmek fena olmaz hani.
Draco'nun hayali hep aynı yerde, Gryffindor yatakhanesinde başlıyor. Şaşırdınız değil mi, itirazlarınızı duyar gibiyim, ama sadece bu kadarla da kalmıyor...
Yıllar yılı, seneler birbirini kovalayıp da o gri yeşil filamanın gölgesinde kalırken hep süzmüş en azılı rakiplerini, içten içe, var oluşu utanç veren bir hayranlıkla.
İlk geldiğinde; babası o sert, ulaşılmaz gözlerle bakarken ona, camın diğer ucundan tren istasyonunda, ya da çok daha öncesinde biliyormuş Slytherin'e seçileceğini ama Seçmen Şapka gürültülü bir şekilde yerleşirken başına, bir anlığına ve sadece bir anlığına gözü sağ tarafındaki masaya kaymış, daha şimdiden herkesin kahkahalarla gülüp eğlendiği o masaya. Ve Draco belki de ilk defa sahip olamayacağı bir şeyi umut etmiş, babasının sevgisi dışında. Keşke oraya ait olabilsem diye düşünmüş, kanına ihanet etmiş , her şeye karşı durabilirmiş gibi hissetmiş o an, daha sadece on iki yaşındayken. Yalnızca küçük bir mucize için yummuş gözlerini.
Sonunu biliyorsunuz.
Size seçmen şapkaya inanmanızı söylüyorlar, ama bana kalırsa bunların hepsi birer saçmalık.  Draco nereye ait hissettiğini biliyordu, ama damarlarında akan Malfoy kanı onu olmaktan korktuğu kişi yapacak yere gönderdi, yıllar geçtikçe de artık korkmamaya başladı.
Her neyse, dediğim gibi, hayali Gryffindor yatakhanesinde başlıyor.
Arkasına kırmızılarla kaplanmış yatağı, boy aynasında kendini süzüyor. Yan yatağında uzanan Weasley ona bakıp bir şeyler mırıldanıyor, saniyesine kalmadan bir söz dalaşına giriyorlar bile
Ama bu sefer, kimse kimseye zarar vermiyor
Asla.
Odadan birlikte çıkıyorlar, yanlarına Neville  ve diğerleri ekleniyor, balonun yapılacağı büyük salona doğru ilerliyorlar.
Göz kamaştırıcı, Noel komitesi çok iyi bir iş çıkarmış olmalı, yavaş adımlarla ilerliyor Draco, gözleri bir şey arıyor, birini arıyor...
Bir el dokunuyor ütülü ceketine, avucunun içindeki kıvrımları bildiği gibi biliyor bu dokunuşu, her gece sarıp sarmalayan...
Bundan sonrasını hayal etmeye ne benim ne de Draco'nun gücü var, sadece bu kadarı bile dolduruyor gözlerini, ama yatağı pencerenin hemen yanında, oradan süzülen ay ışığı parıldayıp da ele vermesin ıslaklığını yanaklarının diye gömüveriyor yüzünü yastığına ve uyumaya çalışıyor, elinden geldiğince.
Ama şimdi, artık, o hayali kurmasının bir anlamı yok, bu gece, o hayalin de miladı doluyor, tıpkı diğer tüm o hayalleri gibi geçmişin hiç var olmamış anılarından biri olarak yitip gidecek yastığından...
Tüm bunları düşünmenin ne yeri, ne de zamanı; koridordayken ve tüm gözler ona dikiliyken daha fazla böyle duramaz. Gidererek hızlanan adımlarla Sihir Tarihi dersine doğru ilerliyor, zırvalıklarla geçirilecek bir saat daha...
Ders boyu gözleri tek bir yere dalıyor, hal böyleyken dalmak kelimesi pek de uygun kaçmıyor... ve her defasında canı yanıyor, teni görünmeyen bir damganın alevleriyle yanıp tutuşuyor.
Tüm o imkansızlıklar, zıtlıklar ve hayal kırıklıkları...
Bazen kendini tanıyamayacak hale geliyor, bilinçsizce dolaşıyor şatonun dipsiz koridorlarında, ne yapacağını, ne yapabileceğini bilmiyor.
Sadece dursun istiyor hayat, tam da o anda gözleri dikiliyken ONA, duruverse ya,
Tüm hayat dursun; soluklar, sesler ve o kafasından bir türlü silip atamadığı fısıltılar dursun...
Dursun ve o sadece uyusun -kocaman, geniş bir yatakta- aklında, zihninde, kalbinde hep aynı düşle
Nasıl da kaybolmuş hissediyor kendini, akıntıda sürüklenirmişçesine, soğuk buz gibi suda
Korkutuyor bu düşünce onu
Tüm o inanlar bu bina için o kelimeyi kullanıyorlar, yuvaları, sığınakları olduğundan bahsediyorlar, oysa Draco çok yalnız burada, sanki tüm yalnızlıklar buluvermiş onu .
Belki de sadece iyiler hak ediyor mutlu olmayı, kötü olmayı o seçmese bile...
Her şeye rağmen buradan gitmemeyi tercih eder, yaz ayları bile... Buradan ayrılmak demek o duvarları nemli, tahtaları gıcırdayan eve geri dönmek demek, babasıyla aynı nefesi solumak. İtaat etmek, nefret etmek, kin beslemek; olmadığı biri gibi davranmak demek, ya da yakında olacağı.
Artık dayanacak pek gücü kalmadı, gelecek yıl on yedinci doğum gününde, biliyor, o zaman gelince çabalamış olmasının da bir anlamı olmayacak.
Her şeye dönüp baktığında noel balosu o kadar da önemli gözükmüyor, ama önemli işte! Nasıl anlatacağını bilmiyor ama değer vermekten de kaçamıyor.

***
Saatler ilerleyip de alçalırken güneş, bu nice sırlara, acılara ve de mutluluk göz yaşlarına ev sahipliği yapmış ve yapacak olan bu kadim binanın üzerinde, Draco Slytherin ortak salonunda bir gözü saatte bekliyordu, külkedisi misali
Ve şimdi, evet tam da şimdi
Gözlerini yumacak ve tüm bunlar birer rüya olacak
Saat 19.45, balonun başlamasına nereden baksa bir saatten fazla zaman var.
O an kararını veriyor, artık beklemesine gerek yok, bir daha da hiç olmayacak. Yatağının yanındaki cilalı ayakkabıları giyiyor, özenli bir şekilde bağlıyor kravatını.
Uzun zamandan sonra ilk kez, gümüşü renkler çarpmıyor gözüne, bu sefer simsiyah kravatı.
Sakince, sindire sindire , elleri yüzyıllara ayak direyen sütunların üstünde dolaşarak iniyor merdivenlerden, arkasında bırakıyor o haşmetli binayı.
Rüzgar uğulduyor, kar hafif hafif kaplıyor karanlık toprağın üstünü... Bir an kapatıyor gözlerini, sadece bir an  yeni umutlar doğuyor içinde, şimdi uygun adım geri dönecek içeri, baloya gidecek. Ama hayır, devam ediyor yürüyüşüne.
Etrafta garip bir sessizlik var, orman onu izliyor sanki, gök onu izliyor. Ve o kimseye bakmıyor.
Göl çok da uzakta değil, şimdi geriye birkaç dakikası kaldı. Tüylerini okşuyor rüzgarın son fısıltısı, çimler dalgalanıyor kar hızını arttırırken; aralarında küçük bir tohum. Kışın, ayazın tüm iç donduruculuğuna rağmen yükselmeye çalışıyor toprakta, yanlış mevsimde gözlerini açmış, besbelli, kimi kimsesi yok etrafta, şaşkın bakışlarla, tir tir titreyerek ilerlemeye, ulaşmaya çalışıyor...
Tüm bunları görüyor Draco, bakmıyor, ama bakmasına da gerek yok.
Gölün kıyısına vardı bile, su soğuk olmalı diye düşünüyor, oysa balo salonu ne de sıcaktır. Son bir defa, o bunun farkında olmasa da buluşuyor gözleri Hogwarts'la, yeşillerle buluşmayı dileyerek.
Su gerçekten de soğuk, neyse ki kısa bir süre sonra hiçbir şey hissedemeyecek hale gelecek...
  * * * * * * * * *
Sabah, Harry Potter, Ginny Weasley'le ettiği tüm o dansların verdiği aşk sarhoşluğunu biraz da olsun atmak için kısa bir yürüyüşe çıkıyor, saat 5.30 .
Yer yer erimiş olan karın altında, toprakta, Draco'nun ayak izleri var, eğer bakmayı bir olsun bilseydi çoktan görürdü onları. Kısa yürüyüşünü biraz uzatmaya karar veriyor, sebepsizce çekiliyor suya doğru; zihni Ginny'le, dansla, yarınki Quidditch maçıyla dolu bir halde ilerliyor...
İlk o buluyor, ONU. Soğuk su bedenini iyi muhafaza etmiş, tıp o gecedeki gibi, tıpkı o hayaldeki gibi...
Ama bu sefer ulaşamıyor grileri yeşillere.

Noel Gecesi #drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin