Suyun kayalıklardan kopardığı ses, tekerlekli sandalyede oturan beden ile, gözlerini ufuk çizgisinden ayıramayan mor saçlı çocuk arasındaki sessizliğin göze batmasını sağlıyordu.
Mor saçlı, bundan hoşlanmamıştı. Susmanın verdiği yabancı hissi yadırgamamak için, fazla tanıdıktı.
"Odan hâlâ, olduğu gibi duruyor."
"Ben öldükten sonra, evi öyle ya da böyle satacaksın zaten." Öteki, acımasızca konuştuğunda, mor saçlı olan, yine geçici bir suskunluğa bürünmüştü.
"Ama, benden umudunu kesmediğini görmek güzel, Namjoon-ah." Sandalyede oturan, mor saçlının düşen yüzü üzerine, konuşmasına devam etti. "Yine de, ben gidersem, canın çok yanar."
"O zaman, seni almasına izin verme, Yoongi. Biliyorum, kaçmak işine geliyor..."
"Savaşacak kadar genç ve güzel değilim sevgilim, öldüğümü düşünerek yaşamaya başlarsan, iyi edersin."