"Doğa,Doğa hadi kızım uyan" diyip her zamanki dolgun, yumuşacık dudaklarıyla anlıma bir buse kondurup uyandırmıştı beni annem.
Arnavutluğun Saranda kentine tatil yapmaya gelmiştik annemle.
Annem Arnavut babam Türk'tü.İri yapılı vücudum,uzun kahverengi saçlarım,uzun boyum,esmer tenim bir melez olduğumun işaretiydi adeta.
Her girdiğim ortamda dikkat çekerdim.Tıpkı Eskici filminde rol almaya gittiğimde herkesin değilde yönetmenin bana bir acayip bakması gibi.Ortamdaki bakışlara alışıktım ama böylesine genç bir yönetmenin böylece değişik bakmasına değil.
En yakın arkadaşım Alev'le gelmiştim seçmelere.Alev biraz değişik bir kızdı.Uğur getirdiğine inandığı sözleri,kolyeleri,hareketleri vardı.Birde elindeki o kalp o kalbin sadece 2 kişide olduğunu ve ruh eşinin elinde kalp olan kişi olduğuna inanırdı hatta emindi bu yüzden ne o ne de ben erkeklerle anlaşırdık.
Her neyse sıra bana geldiğinde oyunculuğumu o kadar iyi sergilemiş olucam ki Saranda'da annemin öpücüğüyle uyanır uyanmaz telefon çalmış başrolü aldığımı söylemişlerdi.
İşte şimdi çok heyecanlıyım.ROLÜ KAPMIŞTIM!
Ama malesef Saranda'dan İstanbul'a gitmem lazımdı çekimler için.
Lakin Saranda'ya her geldiğimde uğradığım falcı Nadya'ya gitmeden asla gitmem İstanbul'a.
...
2 gün geçmişti.Uğurlu günüm yanı haftanın 4 günü olan perşembe gününe gelmiştik.Falcıya gitmek için en uygun gündü.İnce yazlık kot pantolon,beyaz bir bluz giyip saçlarımı saldım ve yola koyuldum.
Falcının gül kurusu rengi olan evinin önündeydim.
~~~~
İnşallah beğenmişsinizdir :)
