Keyifli okumalar :)
Gözlerimi açtığımda karşımda ellerine büyük bir dikkatle oje süren annemle karşılaşmıştım.
Ne olduğunu anlayamadım ilk başta.Etrafıma dikkatle baktığımda uzandığım yerin hastane yatağı,yattığım odanın ise bir hastane odası olduğunu anlamıştım.
Ardından gözüm bileğime kaydı.Tamamen sarılıydı.
Annem kafasını kaldırıp beni farketmemişti bile.
"Anne."
Sesimin bu kadar güçsüz çıkacağını düşünmemiştim.
"İdil!"
Kalan son parmağına da ojeyi sürdükten sonra hızla ojeyi kaldırıp yanıma geldi.
"Kızım sen ne yaptığını sanıyorsun?Aklım çıktı be,aklım çıktı!"
Açılan kapı konuşmamı engellemişti.Söyleyecek bir sözüm de yoktu zaten.
"Merhaba İdil.Kendini nasıl hissediyorsun?"
Karşımda gülümseyen doktora baktığımda elimde olmadan bende gülümsedim.
"Yaşıyorum sanırım."
"Kesinlikle yaşıyorsun.Hanımefendi biz İdil'le birkaç dakika yalnız kalabilir miyiz?"
"Ona çok dikkat edin,gözünüz üstünde olsun."
Annem dışarı çıktığında rahat bir nefes aldım.
"Ben uzman psikolog Levent Demirören.Sana yardım etmek için burdayım,biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum,ama yardıma ihtiyacım yok benim."
"Hepimizin yardıma ihtiyacı var İdil.Hepimiz birbirimizin elinden tutmak zorundayız."
"Ben bir daha kimseye elimi uzatmam."diye mırıldandım.
"Biliyorum,kimse durduk yere böyle bir şeye kalkışmaz.Seni bu hale getiren insanlar,olaylar,hikayeler vardır elbette.Ama sorunların çözümsüz değil,inan bana.Senin çözüm bulamaman onların çözümsüz olduğunu göstermez.Bir matematik sorusu düşün.Sen saatlerce uğraşır da yapamazsın hani,sonra bir arkadaşın gelir 5 dakikada yapar.Bir arkadaşım var.İzin ver sana yardımcı olsun.İşinin ustasıdır.Biliyorsun biz babanla-"
Kapının aniden açılmasıyla ağabeyim içeri fırlamıştı.
"İdil!"
Karşımda dikilen ağabeyime baktım.İlk defa,ilk defa gözlerinde endişe vardı.Endişe,üzüntü,korku...Bunlar ağabeyimde görmeye alışık olmadığım duygulardı.Babam gittiğinde bile tüm soğukkanlılığını korumuştu.
"Levent Bey,bizi yalnız bırakır mısınız?"
"İyi ama ben-"
"Levent Bey!"
Doktor dışarı çıktığında ağabeyim asla yapmayacağı bir şeyi yaptı.Geldi ve bana sımsıkı sarıldı.
Elimde olmadan gözümden yaşlar süzülüyordu.
Geri çekildiğimizde yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Seni şu an öldürmem gerekiyor."
"Sana gerek kalmayacaktı ama-"
"İdil,bir daha asla böyle bir şey duymak istemiyorum.Annem ve ben o kadar endişelendik ki."
"Kaan annem başımda durmuş oje sürüyordu."
"Ben o sırada altüst olmuş trafiği aşarak sana gelmeye çalışıyordum ama."
Omuzlarımı silktim.
"Canın yanıyor mu?"dedi bileğime dokunurken.
"Hayır."diye mırıldandım.
"Peki."
Söyleyecek bir şeyler arıyordu belli ki,ama bir türlü o kelimeler bir cümle olupta çıkmıyordu ağzından.
"Ben doktoru çağırayım,konuşmanızı böldüm zaten."
"Çağırma,konuşmak istemiyorum."
"Tamam,istediğin bir şey var mı?"
"Eve ne zaman gideceğim?"
"Onu da sorarım,dinlen olur mu?"
Dışarı çıktığında gözlerimi kapattım.
Başaramamıştım.Bugüne kadar ki her şey gibi,bunda da başarısız olmuştum.
Kafamdaki sesleri bastırmaya çalışırcasına yumduğum gözlerimi daha da sıkıyordum.
Tahminimce 40-45 dakika sonra tekrardan kapı açıldı.Gözlerimi açmadım.
"Uyumadığını biliyorum.Küçüklüğünden beri aynısını yapıyorsun."
Gözlerimi açtım.
"Doktorla konuştum.Bileğindeki kesik zamanla iyileşecekmiş ama iz kalmaması için bir krem yazdı.Dikişler alındığında-"
"Kaan,eve ne zaman gideceğim?"
"Bir de Levent Bey'le konuştum.O da gitmeden önce senin daha iyi bir psikologla görüşmen gerektiğini düşünüyor."
"Kalkmama yardım eder misin?"
Koltuk altlarımdan yavaşça kaldırarak beni oturur konuma getirdi.
"Hastane psikoloğunu kendini hazır hissettiği zaman çağırabilirmişiz."
"İhtiyacım yok,sadece gitmek istiyorum."
Ayağa kalktığımda başımın dönmesiyle sendeledim.
"İyi misin?"
Kaan beni tekrardan tutup geriye oturttu.
"Gitmek istiyor musun?"
Kafamı salladım.
"O zaman bana söz ver."
"Ne için?"
"Şimdi eve gideceğiz,sen yarına kadar bir güzel dinleneceksin.Ama yarına iyi bir psikologtan randevu alacağım."
Histerik bir kahkaha attım.
"Kaan,ne zamandan beri birbirimizi bu kadar umursar olduk?"
"Sen eve gitmek istiyor musun,istemiyor musun?"
Küçüklüğümüzden beri Kaan aynı Kaan'dı işte.Eline bir koz geçti mi sonuna kadar kullanırdı onu.
"Tamam."
Zaferle gülümsedi ve kalkmama yardım etti.
Annem nerde bilmiyordum.Büyük ihtimalle işlemleri hallediyor olmalıydı.
Öyle olmasa bile yanımda olmak istediğinden emin değildim.
"İdil."
Kafamı Kaan'a çevirdim.
"Dışarda bir sürü gazeteci var.Açıklama yapmadan direk arabaya geçiyoruz.Ellerin ceplerinde olsun."
Bir şey demedim.Demek istediğim çok şey vardı ama ben yine bir şey demedim.
Dışarı adımımı atar atmaz tüm gazeteciler tepemize üşüşmüştü.
Yapabilecekleri en mantıklı şeyi yapıyorlardı şu an.Bundan daha bomba bir haber olabilir miydi?
Haldun Karahan'ın kızı İdil Karahan intihar girişiminde bulundu!
Bu akşam,yarın,yarından sonraki günler,yaklaşık 1 hafta boyunca gazetelerde boy boy fotoğraflarım olacaktı.
Bütün kameralara teker teker gülümsedim.
Alayla karışık bir gülümsemeydi bu.Denedim,ama olmadı demekti,ben hala burdayım demekti.
"İdil Hanım intihar girişiminde bulunduğunuz söyleniyor,bu iddialara ne yanıt vereceksiniz?"
Kaan kolumdan iktirmesine rağmen aniden durdum.
Tam ağzımı açmıştım ki Kaan'ın kolumdan daha sert çekmesiyle önce afalladım sonra mecburen yürümeye devam ettim.
Arabanın kapısını açtığında beni fırlatırcasına içeri attı.Ardından kendi de binerek arabayı çalıştırdı.Kapıları da kilitlemişti.
"Sana çeneni kapalı tutman gerektiğini söylemiştim."
"Bende öyle yaptım."
"Az daha konuşuyordun."
Güldüm.
Hayatım boyunca ne zaman susmak istesem zorla konuşturmuşlar,ne zaman konuşmak istemem ağzımı bağlamışlardı.Şimdi ne yaparsam yapayım ben suçlu çıkıyordum.
"Niye gülüyorsun İdil?"
Cevap vermedim.
Camı açtım ve içeriye temiz havanın girmesine izin verdim.Savrulan saçlarıma inat gözlerimi kapattım.
Hissetmek,en derininden...
Böylesi mi daha iyiydi yoksa hissizlik mi,koca bir hiç olmak mı?
Canım sürekli yanmalı mıydı yoksa mutlu anları da geride bırakıp koca bir boşluğa mı sürüklenmeliydim?
Açıkçası bunun kararını birkaç saat önceden vermiştim.
Ama hayat beni daha fazla acı çekmem için zorluyordu galiba.
Kaan arabayı durdurduğunda eve geldiğimizi anladım.
Camı kapatıp aşağı indim.
Zile bastığımda Oya Teyze açmıştı kapıyı.
Başımı ellerinin arasına aldı önce.Ardından burnunu saçlarıma dayayarak derin bir nefes aldı.
"Çok korktum güzel kızım."
Bir şey demeden,zorlukla tuttuğum gözyaşlarımı saklaya saklaya geri çekildim ve odama çıktım.
Kapımı kilitleyip camın önüne geçtim.
Fakat tabi ki rahat yoktu.
"İdil,kapıyı açar mısın?"
Duymuyormuş gibi yapıyordum.Her zaman yaptığım gibi.
Hatta kulaklığımı aldım ve kulağıma taktım.Sesi sonuna kadar açarak camdan bakmaya devam ettim.
Ne kadar süredir öyle duruyordum bilmiyordum ama müzik listemin bitipte başa sardığını anladığımda kulaklığımı çıkarttım.
Hava kararmıştı ve ben dışarıyı izlerken dahi bunu farketmemiştim.
Güldüm sadece.Başka ne yapabilirdim ki?
Kapımı açtım ve çıplak ayaklarımı yerlerde sürüye sürüye mutfağa indim.
Buzdolabını açtığımda Oya teyzenin sesiyle irkilsem de belli etmeden işime devam ettim.
"Bir şey mi istedi canın?Söyle hemen yapıvereyim ben."
Cevap vermeden buzdolabından bir şişe su bir şişe de süt çıkarttım.
Sütü bir tabağa koyarak üstüne de mısır gevreğimden ilave ettim.
"Sabah-akşam bunlardan yiyorsun artık.Bunlara yemek mi denir?Ayrıca bu havada soğuk su içiyorsun,bak boğazların şişecek,benden söylemesi!Hadi kızım bırak şunları da midene doğru düzgün bir şeyler girsin.Hem bak dolma yaptım,sen çok seversin."
"O eskidendi."
Tepsimi alıp yukarı çıktım.
"İdil,biraz konuşalım mı?"
Cevap vermeden kapımı yine kilitledim.
"Lütfen İdil,bir aç kapıyı.Zorda kalmasam senden istemezdim!"
Neden böyle yaptığımı soracaktı,cevabı bile bile.Ben daha neler yaşamışım ki bunları yapıyormuşum?Dur,ben bir büyüyeyim de o zaman görecekmişim hayatın zorluklarını.
"İdil,konu Çiçek'le ilgili!Lütfen!"
"Çiçek..."diye fısıldadım elimde olmadan.
Ardından uzanarak kapıyı açtım ve içeri girmesini bekledim.
"Çiçek'e bir şey mi oldu?"
"Olmadı.Yani henüz olmadı.İdil,Çiçek hiç iyi değil.Tedavisi hiçbir işe yaramıyor artık.Kendisi inanmıyor iyileşeceğine,morali sıfır.Artık hastalığın son evresindeyiz."
Gözlerim dolmuştu.
"B-ben ne yapacağım?"
"Çiçek seni herkesten çok seviyor,biliyorsun.Bir yanına gitsen olmaz mı güzel kızım?Hemen bugün-yarın değil,ne zaman boş olursan.Senide sıkıntıya sokmak istemiyorum ama kızımın hergün gözlerimin önünde öldüğünü görmek beni bitiriyor.Artık bir şeyleri anlayacak yaşa çoktan geldin.Lütfen kendini benim yerime koy,Çiçek'in yerine koy.Onun önünde upuzun bir yol var.Rabb'imin izniyle iyileşecek o da.Yaşıtları ne yapıyorsa onları yapacak.Tek ihtiyacımız biraz moral."
Yutkundum.
"Benim kendime hayrım yok.Özür dilerim."
Kucağımdaki tepsiyi yatağa bırakarak kalkıp lavobaya girdim.
Ellerimi soğuk mermere dayadım.
Kafamı yukarıya kaldırarak fısıldadım.
"Allah'ım lütfen Çiçek'in bütün acılarını bana ver."Arkadaşlar hikayenin asıl olayları henüz başlamadı.Önümüzdeki bölümlerde biraz biraz anlaşılacak.Lütfen sabırla okumaya devam edin. (:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANGIN YOLU
Teen Fiction"Ki sen,ne yangınlardan çekip aldın da,bile isteye kendi yangınında küle çevirdin beni."