Annemle babam, diğer anne babalarla birlikte sınıftan çıkarken sıramda ellerimi resmi bir şekilde birleştirmiş bekliyordum. Etraf çok gürültülüydü, bende katılıp gürültü çıkarmak istemiştim fakat her şeyden önce göze girmeliydim. Ayrıca burada kendime yakın diyebileceğim arkadaşlar edinememiştim henüz. Şimdilik sakinliğimi koruma taraftarıydım. Dakikalar sonra öğretmen sınıfa girdiğinde sessizlik hakim oldu koca sınıfta. Öğretmen önce listeden isimleri saymıştı, toplam yirmi kişilik bir sınıftaydım. Bu demek oluyor ki arkadaş olmak için on dokuz seçeneğim vardı. Hoşuma gittiği için gülümserken işaret edilmemle ayağa kalktım.
''Kendini tanıt lütfen.''
Öğretmeni başımla onayladım ve boğazımı temizleyerek dudaklarımı araladım.
''Adım Byun Baekhyun. Henüz 11 yaşındayım. Kısaca kendimden bahsetmem gerekirse, şarkı söylemeyi ve renklerle oynamayı seviyorum. Hedefim Paris'te moda tasarımı okumak.''
Öğretmene karşı başımı eğip geri sırama oturduğumda benden oldukça memnun görünüyordu. Yanımdaki kız bu sefer ayağa kalktığında eteğini tutmuş, heyecanlı bir iç çekmişti.
''Adım Lee Hana. Bir kaç ay sonra 11'e basacağım. Dört kardeşiz, ben en küçükleriyim. Hedefim oyuncu olmak fakat annem doktor olmam konusunda ısrarcı. Şey.. Tanıştığıma memnun oldum.''
Gülümseyerek yerine otururken öğretmen hepimizden gayet memnundu. Ben de sevinmiştim, herkes akıcı ve seviyeli konuşuyordu. Annem her zaman saygının başta geldiğini söylerdi bana. Ne olursan ol, saygılı ol. Bu yüzden gülümseyerek yanımdaki kıza baktığımda ondan da bir tebessüm çalmıştım. Ardımdaki öğrenci, Kim Kangdae'de kendini tanıttıktan sonra sıra böylece devam etmişti. Yarım saatimiz tanışmayla geçerken sonuncu öğrenciye ulaşmıştık. Herkesin gözleri, ben dahil çocuğun üzerindeyken, gergince ayağa kalktı. Etrafa bir göz gezdirdi, yutkundu ve gözlüklerini düzelterek sadece öğretmene baktı. Sanki ona sığınıyor gibiydi.
''Adım Park Chanyeol.''
Bir süre sessizlik oluştuğunda, omuzlarını düşürerek yerine oturmuştu Chanyeol. Herkes kendi hakkında bir şeylerden bahsederken onun bahsetmemiş olması beni meraklandırmıştı. Öğretmenin suratı hafiften bozulurken, üzerine gitmek istemediğinden olsa gerek ellerini çırparak dikkatleri üzerine çekti.
''Pekala çocuklar, bugün herkesin umduğu gibi ders işlemeyeceğim. Kitaplarınızda henüz dağıtılmadığına göre, serbestsiniz. Lütfen bu süre içerisinde kaynaşın, diğerlerinin aksine bir sınıf değil, aile olmayı tercih ederim. İyi eğlenceler.''
Kadın samimi bir şekilde gülümseyerek masasındaki eşyalarını aldı ve sınıftan topuklu ayakkabılarını vura vura ayrıldı. Heyecanla derin bir nefes çekip yanıma döndüm. Hana arka sıradaki Eunae ile sohbete başlamışken gözlerimi etrafta gezdirdim. Kimisi kağıttan uçak yapıp etrafa atıyor, kimisi etrafta koşuyor, kimisi sohbet ediyor ve kimisi getirdiği boyalarıyla bir şeyler çiziyordu. Bu arada, bende boyalarımı getirmiştim fakat şimdi sırası değil gibiydi. Başından beri ilgimi çeken çocuğa doğru yürümeye başladım. Etrafa bakmıyordu, sırasını izlemeye devam ediyordu. Ta ki ben başında dikilene kadar. Chanyeol'e yakından el sallayıp tebessüm ederken bana gözlüklerinin ardından baktı. Tombul yanakları hafifçe sarkarken çok sevimli görünüyordu bana göre. Sıra dolu olduğu için ayakta kalarak elimi ona doğru uzattım.
''Byun Baekhyun.''
Sıranın altından elini pantolonuna temizleyerek ürkekçe bana uzattı. Tombul eli, kemikli elimi sararken çekingen bir tavırla ''Park Chanyeol.'' demişti. Onunla iletişimde olmam onu rahatsız ediyor gibiydi, rahatsız olduğunu hissetmiştim. Hissettiğim içinde geri çekilme ihtiyacı duymuştum.
''Daha sonra sohbet etmeye ne dersin?''
Tombul olan başıyla onaylarken elini elimden çekmişti. Elimi hızlıca arkama yerleştirirken Hana'nın bana seslenmesiyle dikkatim dağılmıştı.
''Baekhyun, bahçeye çıkacağız, gelsene.''
Onları başımla onayladım ve gitmeden önce kararsız bir şekilde Chanyeol'e baktım.
''Şey.. Bizimle gelmek ister misin Chanyeol?''
Tombul olan bir süre bana baktı, gözleri kabul ediyorum dese de nedense başını hayır anlamında sallamıştı. İçimden gelen bir dürtüyle, ''Lütfen'' diye direttim. Chanyeol ise bir kaç saniyenin ardından yavaşça sırasından kalkmıştı. Benden bir kaç santim kısa olan çocuk, benim üç katım gibiydi. Koca göbeğini tişört zorlukla örterken onunla birlikte kapıya doğru yürüdüm. Hana ve Kangdae garipserken gözlerimle ikiliyi süzdüm.
''O da mı geliyor?'' Kangdae dile getirdiğinde onu başımla onayladım. Konuşma gereği duymadan peşlerinden ilerliyorduk. Hana ve Kangdae önden gitmeyi tercih etmişlerdi.
''Eh, sohbet işini biraz erkene çekebilir miyiz?'' Chanyeol başıyla onaylayıp gözlüğünü düzelttikten sonra yavaşça pantolonunu çekiştirip merdivenleri inmeye başladı. Yanında yavaşça ilerlerken derin bir iç çektiğini duydum.
''Bir sorun mu var Chan?''
Adını kısalttığım için bana kızmamasını umarak suratına baktım. İri dudaklarını aralarken tombul yanakları sallanmıştı. Fakat saniyeler sonra kapatmıştı dudaklarını. Yürümeye devam ederken bahçenin bir köşesine geçmiştik. Her ne kadar dörtlü olarak dışarı çıkmış olsak da, ilgim kesinlikle Chanyeol'ün üzerindeydi.
''Hiç kardeşin var mı?''
Chanyeol başını onaylamaz şekilde sallarken iri gözlerini yere çevirmişti. Dudaklarımı ıslatarak gergince gülümsedim.
''Benim de yok, bir ağabeyim olsun isterdim.''
Chanyeol bir anlığına bana baktı, ardından başını eğip tekrar yeri izlemeye başladı.
''Tişörtün güzelmiş.''
Tekrar konuştuğumda, üzerindeki NBA baskılı siyah tişörte iltifat etmiştim. Oysaki onunla bir alakam yoktu, sadece iltifat etmek istemiştim.
''Teşekkür ederim.''
Chanyeol ısrarla benimle iletişime geçmeyi reddederken Kangdae'nin sıkıldım demesiyle ona doğru dönmüştüm. Nereden bulduklarını bilmediğim voleybol topuyla bana bakarlarken gülümseyerek ''ben varım.'' Dedim. Ardından ise tek gördüğüm şey, Chanyeol'ün sınıfa ilerleyen iri bedeni olmuştu.
Geçen bir hafta onunla günaydınlar dışında iletişime geçmemiştim. Kangdae ve Hana'yla takılıyordum. Sürekli olarak voleybol oynuyor, birlikte çizim yapıyorduk. Bu beni eğlendiriyorken, Chanyeol'e ayıracak vakit bulamamıştım. Yine öyle bir gündeydik, mola zili çaldığında Hana koşarak topu almak için spor odasına gitmişti. Ben ve Kangdae sohbet ederek bahçeye çıkarken gözlerim sırasında beni izleyen Chanyeol'e takıldı. Göz göze geldiğimizde başını çeviren o olmuştu, bu beni rahatsız etse de o teneffüs görmezden gelmiştim, tekrar.
Bahçede koşuşturmamızın ardından terlemiştim. Geç kalmamak için sınıfa koşarken on dakika boyunca yerinde durmayan bedenim kötü kokular üretmeye devam ediyordu. Rahatsızlıkla tişörtümü sallarken sınıfa girdim. Gördüğüm karmaşa ise merak seviyemi en tepeye ulaştırmıştı. Herkes Chanyeol'ün sırasının başındaydı ve kahkaha atıyordu. Heyecanlı bir şekilde oraya yaklaşıp onu görmeye çalıştım. Chanyeol'ün pantolonu yırtılmıştı ve herkes yardım etmek yerine bu duruma gülüp onu küçük düşürüyorlardı. Yüzümdeki kan çekilirken hemen yanında asılı olan minik hırkamı kavradım. Sorgusuz bir şekilde hırkamı bacaklarının üzerine bırakıp diğerlerine kötü bir bakış gönderdim. Bunu umursamayacaklarını biliyordum fakat birilerinin onları azarlaması gerekiyordu.
''Hepinizi öğretmene söyleyeceğim, gülmeyin daha fazla! Gidin.''
Hepsi öğretmeni duyunca yanımızda ayrılsa da yüzlerindeki tebessümler gitmiyordu. Gözlerim bu sefer utançla kızaran çocuğa kayınca yanına eğilip küçüldüm.
''Üzülme, aynı şey herkesin başına gelebilirdi. Sevdiğin bir pantolonun muydu? Anneme söylersem onu eskisi gibi dikebilir. Evde dikiş makineleri var ve gerçekten güzel çalışıyor, gelmek ister miydin?''
İlgisini üzerime çekebildiğim de yanağından akan yaşları elinin tersiyle temizleyip başıyla onayladı beni. Gülümsemem genişlerken öğretmen sınıfa girmişti. Dediğimi yaparak herkesi şikayet etmiştim, öğretmen ise Chanyeol'le ilgilenip sınıfın geri kalanına kızarken beni de yeterince övmüştü. Ve o gün, öğretmen yerlerimizi değiştirmişti. En arka sıraya Chanyeol'ün yanına oturmuştum keyifli bir şekilde.
Servisten inip eve koşarken heyecanlıydım. Günümü anlatmak için ve Chanyeol'ü davet etmek için gerçekten çok heyecanlıydım. Zile bastığımda kapı bir dakika sonra açıldı, annem beni kucakladı ve sırtımdaki çantayı kavrayıp içeri geçmem için geri çekildi. Heyecanlı bir şekilde ona bakıp derin nefes aldım.
''Bugün Chanyeol'ün pantolonu yırtıldı anne. Herkes onunla dalga geçiyordu ve ben gidip ona hırkamı verdim, sonra da hepsine kızdım. Öğretmene de şikayet ettim.''
Gururlu bir şekilde bahsederken koşarak ellerimi yıkayıp birkaç dakika molanın ardından tekrar koşarak mutfağa girmiştim. Üzerimi sonra da değiştirebilirdim.
''Ve daha sonra üzüldüğünü görünce senin pantolonu dikebileceğini söyledim ve onu davet ettim. Chanyeol'ün annesini arayıp yarın bize gelmesini söyler misin anne, ne de olsa tatil. Lütfen..''
Anneme umutlu bir şekilde bakarken olumsuz bir şey duymamak için dua ediyordum.
''Tatlım yetiştirmem gereken bir elbise var ve..''
''Söz veriyorum seni rahat bırakacağız, sadece odada kalacağız söz veriyorum anne. Tek ricam minik bir pantolon ve o kadarcık. Gerçekten çok mutsuzdu. Ağlıyordu!''
Annem iç çekerek başıyla onayladı ve gülümseyerek saçlarımı okşayıp önüme bir tabak koydu.
''Ben gelene kadar yemeğini bitir, ben bir annesini arayayım. Hiç de konuşmuşluğumuz yok, neyse.''
Klasik anne mırıldanmaların'dan bana sunarken omuz silkip yemeğime gömüldüm. Yeterince acıkmıştım, tüm gün koşturmak kolay değildi elbet.
Ve her şey gönlümce olmuştu işte. Chanyeol'ün annesi severek kabul etmişti. Yarın Chanyeol evimize gelecekti ve odamı kesinlikle temizlemeliydim. Annemden süpürgeyi isteyip odayı bir güzel süpürdüm. Toz beziyle oyuncaklarımı temizleyip barbie bebeklerimi bir güzel sıraya dizdim. Oyuncak arabalarımı da otoparkına(!) dizip etrafta göz gezdirdim. Gayet güzel bir ortam olmuştu. Ellerimi birbirine çarpıp heyecanla salona gittim. Kanepeye uzanıp çizgi film kanallarını ele geçirirken annemin ''ödevin var mı?'' sorusuna karşı başımı olumsuzca salladım.
Ertesi gün, saat henüz bire yaklaşırken kapı çalmıştı. Heyecanla yerimde sıçrarken kapıya koşup açmıştım. Chanyeol'ün merdivenleri atlatmasını beklerken sesler yakınlaştıkça heyecanım artıyordu. Sonunda görüş alanıma girdiklerinde üzerimdeki tişörtü düzeltip kapıyı biraz daha açtım.
''Hoş geldiniz.''
Kocaman sırıtırken söyledim ve Chanyeol'ün annesinden bir gülümseme kazandım. Annem'de araya girdiğinde ufak bir selamlaşma geçti aramızda. Chanyeol elinde poşetle kenarda dururken yanına yaklaştım.
''Pantolonun bu mu?''
Başıyla onay verdiğinde onu kavrayıp anneme uzattım.
''Anne bak burada, lütfen en sağlam şekilde yap.''
Annem beni tekrar onayladığında ve odama gönderdiğinde Chanyeol'ün annesinin evden ayrıldığını görmüştüm. Chanyeol'ün tombul elini bırakmadan odama girdiğimde kapıyı kapatıp onun için yere koyduğum mindere oturmasını istedim. Bende karşısındaki mindere oturup heyecanlı bir şekilde ona baktım.
''Mutlu musun? Evime getirdiğim ilk arkadaşımsın.''
Chanyeol bana bakarken belli belirsiz bir tebessüm etti. Bu benimde gülümsememe neden olurken neler yapabileceğimize baktım.
''Aslında seninle sohbet etmek istiyorum Chanyeol. Hiç düzgünce tanışmadık, tanışmak ister misin?''
Ondan bir baş sallama daha kazandığımda yanına yaklaşıp konuşmasını bekledim.
''Bir kardeşim yok ve bilgisayar oyunlarını seviyorum.''
''Oh demek öyle. Annemin tabletinden bir şeyler yapabiliriz. Getirmemi ister misin? Sana çikolata da getiririm.''
Reddedemeyeceği teklif karşısında sırıtırken başıyla beni onaylaması ile fırlamıştım. Mutfak masasının üzerinden tableti, çekmeceden ise iki tane gofret kapıp odama hızlı hızlı koşmuştum. Chanyeol bıraktığım gibi duruyordu, bu sefer omuzlarımız birbirine değecek şekilde yanına oturup tabletin şifresini girdim. Gofretin birini ona uzatırken çift kişilik oyunlara bakıyordum.
''Bunu oynamayı seviyorum.''
Parmağıyla bir yarış oyununu gösterdiğinde gülümseyerek oyunu indirmeye başladım.
''Ben.. Dün için teşekkür ederim Baekhyun, ben çok utanmıştım gerçekten..''
Omuzlarımı silkip dizlerimi kendime doğru çektim.
''Problem değil ki, onların hepsi birer aptal. Bundan sonra tek arkadaşım sensin.''
Bundan sonra tek arkadaşım Park Chanyeol'dü.
Normalde not bırakmayı hiç sevmem fakat bu seferlik bırakmam gerekiyor. Hikayeye devam eder miyim yoksa kaldırır mıyım henüz belli değil. Bir kaç bölüm stoğum var fakat konu pek içime sinmiyor bir türlü nedense. Ayrıca diğer hikayelerime de yeni bölümler yazacağımdan arka planda kalan fakat bir şekilde devam ettireceğimi düşündüğüm bir hikaye olacak. İyi günler veya iyi akşamlar dilerim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Best Friend|ChanBaek
Short StoryChanyeol ve Baekhyun çok yakın iki arkadaştı. Ortaokulda başlayan hikayeleri, nerede son bulacağını bilmeden tüm hızıyla ilerliyordu. Öyle ya da böyle birisinin oyunu bozacağı barizdi. Ve Baekhyun oyunu bozan ilk kişi olmuştu. Çok yakında güncellen...